Geçenlerde YouTube’da izlediğim bir programda şöyle bir ifadeye denk geldim: Kayıp Nesil. Bu benzetme kırk yaş üstü ebeveynler için kullanılmıştı. Sunucu şöyle söyledi: Bizler ne kendi ana babalarımıza ne de çocuklarımıza yaranamadık. Her iki tarafı da memnun edemedik. O an ışıl ışıl parladı aniden zihnimde beliren koca ampul. Hakikaten de bizim yaş grubundakilerin vaziyeti tam olarak da buydu.
Bu konuyu biraz daha açmak için şimdi gelin hep birlikte geçmişe gidelim ve çocukluğumuza kısacık bir yolculuk yapalım. Hatırlayalım. Mesela ebeveynleriniz tarafından başarılı olduğunuzda veya size verilen bir vazifeyi eksiksiz yerine getirdiğiniz vakit teşekkür edilir miydi? Aferin ya da Allah razı olsun senden kızım/oğlum yavrum denir miydi? Sizi uyar gibiyim, pek çoğunuz buna hayır dediniz öyle değil mi? Peki, bu durumdan ötürü anne ve babanıza kızar mıydınız ya da kollarınızı böğrünüzde bağlayıp bana ne bana ne ben küstüm der miydiniz. Yahut şöyle sorayım atar yapabilir miydiniz? Elbette ki böyle bir şey ol(a)mazdı… Bizim için anne ve babanın her sözü emir telakki edilir, ikiletilmez, her halükarda arzuları yerine getirilirdi. Bilirdik ki onlara hizmet kutsaldı ve bizlerin yapmasını veya yapılmamasını istediği her şey de onların bir bildiği ve hakkı vardı.
Peki biz böyle evlatlar iken kendi çocuklarımızda gördüğümüz ne, değişen ne, beklentiler neydi, ne oldu, acaba bir yerlerde bir yanlışlık mı var; diye kendimize sorduğumuz oluyor mu hiç? Çünkü şöyle bir bakıyorum da bizler büyüklerimizi memnun etmek, onların takdirini kazanmak, mutlu olmalarına vesile olmak için aslında biraz da bizlerle gurur duysunlar diye kendimizi parçalardık. Şimdi ise işler adeta tam tersine dönmüş gibi. Neden tepetaklak olmuş bir hal aldı her şey.
Özellikle kız çocukları annelerinin bir bakışından destanlar okurdular. O göz, o son bakış ne dedi anında beyinde analiz edilir, süzgeçten geçirilir şakkadak diye yerine getirilirdi. Özellikle bu durumun rekor kırdığı zamanlar olurdu. Bu anların en verimlisi, en üst seviye performansların sergilendiği günler; ya evde misafir vardır ya da misafirliğe gidilmiştir. Misafir teyzeye hoş geldin denilecek, hal hatır sorulacak, biten çay bardağı işaret edilecek, ne zaman susulacak, ne zaman konuşulacak bunların hepsi o kaş göz işaretlerinden anında analiz edilebilirdi. Bu eğitimi ne kitaplardan ne de okullardan alabilirsiniz, bu çok ayrı, çok özel bir yetenektir. Erkek çocuklar babalarının kontrolünde belli bir disiplin altında yetişir, saygıda kusur edilmez, bilinir ki babanın yerine evin ikinci erkeği odur ve onun da tam donanımlı olması gerekir.
Mesela bizler iki yaş ön ergenlik diye bir şey öğrendik, anne baba olunca. Oysa ki çoğumuz ergenliğin nasıl bir şey olduğunu bilemeden ona buna atar yapamadan geçmiştik çocukluktan gençliğe. Hadi sıkıyorsa ana babaya atar yap, kapıyı çarpıp da odadan dışarıya çık; o kapının kafaya geçme tehlikesini bilecek kadar da ileri görüşlüydük. Anne sinirliyse ve temizliğe sarmışsa şayet; pimi çekilmiş her an patlamaya hazır el bombası muamelesi yaparak hızlı ve çevik olmak gerekirdi; elinden süpürgeyi ve toz bezini almak için. Bu da mevcuttu, bilgi hazinemizde ve tecrübeyle sabitti, yahut genetik kodlarımızdan geçmişti de diyebiliriz. Mesela süper sonic özelliklere sahip bir silah bulundururdu annelerimiz. Adı anne terliği idi. Ne zaman nereden geleceğini kestirmek hız, zekâ ve büyük tecrübe gerektiren bir maharetti.
Şimdi geçmişe bakıp ta niye bize böyle yaptılar, neden şöyle davranmadılar, neden bu şekilde söylemediler diye dert yanacak değiliz öyle değil mi? O zamanlar da bugünlerin moda tabiriyle büyük travmalar ruhi bunalımlar da yaşamadık, şimdi de kalkıp kızacak halimiz yok. Hatta ve hatta az daha zorlasalardı diyecek olgunluğa dahi eriştik sanırım.
Yani lafın özü dünyaya yine gelecek olsak, yine aynı anne babanın evladı olmak ister, yine onlarla gurur duymaya, onları mutlu etmeye hazır ve nazır olurduk, Bizler son Mohikanlar gibi nesli tükenmek üzere olan nadide insanlarız; kendimizle gurur duymalıyız. Yok yok şımarmayız da onu da tatmadık. Bizleri sevin kadrimizi kıymetimizi bilin. Zira sezon finali değil, arkası yarın hiç değil bizlerle birlikte kayıp bir neslin de finalini yapacağız.