İşi bilmeyenler ha bire “niye müze yapmadınız? Adamlar Averof’a gözü gibi bakmışlar” diyerek hayıflanıyorlar.
Haklılık payları olmasına rağmen, bazı şeyleri gözardı ediyorlar.
Denizcilik apayrı bir kültür, apayrı bir medeniyet olgusu, çilekeş bir yaşam biçimidir.
İçinde yaşayanlar zaman içinde gemileri kendilerinin bir parçası sayarlar.
Her ne kadar bir demir yığını olsalar da, içinde ona ruhunu üfleyenler mevcuttur.
Deniz, özlemdir.
Sevinçtir. Bazen mutluluk bazen kahkaha…
Bazen hüzündür.
Zorluktur.
Engelleri aşmada verilen mücadeledir.
Dalgalarla boğuşurken, ufuktan sana nazar eden sevdiğinin gözleri; elini uzatan evladındır.
Aynı zamanda tehlikedir. Latifenin her türlüsünü mesai arkadaşına yaparken…Tabiatla şaka yapmaya kalkmamaktır.
Her geminin ayrı bir karakteri vardır. O kimliği ona bahşeden içindeki personelin birlik ve beraberliği, karındaşlığı, birbirine olan güvenidir.
Huzuru idare sağlar.
İdareci ne kadar personelci ise o geminin çekim alanı artar. Yaşanılası olur.
Mahrumiyetlerin ehemmiyet derecesi düşer. Arkadaşlarını özlersin. Deniz böyle hasrettir.
“Aslında deniz sahilden güzeldir.”
Bıktırıcıdır.
Hele ki lanet bir komuta kademesi sözkonusu ise ayaklarınız geri geri gider.
Bacasından çıkan kara dumanı solumaya başlarsınız.
Son onbeş yirmi yıldır, bahriye gemilerinden bazıları müze yapıldı.
Düşünenlerden yapanlardan Allah razı olsun. Torunlarımıza bırakabileceğimiz bir tarihimiz artık yavaş yavaş şekilleniyor.
Lakin çok maliyetli, çok ayrı bir uzmanlık alanıdır.
Denizin içinde olan her şey korozyona tabidir. Tuzlu suyun eritemeyeceği bir madde daha icat edilmediğinden…
Müze yapılan gemilerin her sene mutlaka bakımları, havuzlanmaları, zaman zaman overholları yapılmalıdır.
1930’larda Yavuz’u havuzlayıp boyamaya kalktıklarında İstanbul’daki tüm boyalar yetmemiştir.
Hele iktisadi yokluk zamanlarında… Hurdaya ayrılan gemiler jilet yapılmak zorunda kalmıştır.
Yavuz böyle gitti. Nusret öyle…
Denizaltılarımız aynı şekilde.
Acaba denizlerimizde hâlâ dolaşan yüzyılı devirmiş kaç gemi mevcut?
Sürekli bakım ve onarım geçiren Savarona’dan başka var mı? Hatta 80’li yıllarda o bile az kalsın jilet oluyordu.
Kısacası, her şey para…
Teknolojik imkan, tecrübe ve kabiliyet.