Filiz TokluTârih

Türklerin Anadolu ve Balkanlara Gelişi Öncesi

Türklerin Anadolu ve Balkanlara Gelişi Öncesi Oğuzlar

Türklerin Anadolu ve Balkanlara Gelişi Öncesi

Oğuzlar
Köken: Oğuzlar, Türk boylarının önemli bir kolunu oluşturur ve Türklerin tarihi içinde yer alan büyük bir topluluktur. Orta Asya kökenli olan Oğuzlar, günümüzde Türkiye Türkleri, Türkmenler, Azerbaycan Türkleri ve Kara papaklar, Gagavuzlar gibi halkların atalarıdır.

Tarihsel Rol: Oğuzlar, 24 boydan oluşan büyük bir federasyon olarak kabul edilir. Bu boylardan bazıları Kayı, Avşar, Salur, Bayındır gibi adlarla bilinir. Selçuklular, Osmanlılar ve Türkmenler bu Oğuz boylarından türemiştir.

Genel Özellikler: Oğuzlar hem göçebe hem de yerleşik yaşam tarzını benimsemişlerdir. Oğuz kelimesi genelde daha geniş bir etnik ve tarihi bağlama işaret eder.

Türkmenler
Köken: Türkmenler, Oğuz boylarının İslâmiyeti kabul eden ve bu kültürle yoğrulan kollarına verilen isimdir. İlk olarak 8. yüzyıldan itibaren İslâm’ı benimseyen Oğuzlara “Türkmen” denilmeye başlanmıştır.
Anlam: Oğuz Türklerinden bir boy ya da bu boydan olan kimse demektir.
Günümüzde: Türkmen adı, özellikle Türkmenistan’da yaşayan halkları ifade etmekle birlikte, Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de yaşayan halkları da ifâde etmektedir.

Yörükler
Köken: Yörükler, Oğuz-Türkmen topluluklarının göçebe yaşam tarzını sürdüren kesimine verilen bir isimdir. Yörük adı, “yürümek, hareket hâlinde olmak”  kökünden gelir ve göçebe yaşamı ifâde eder.
Yaşam Tarzı: Yörükler genelde yaylak-kışlak düzeni içinde, hayvancılıkla uğraşmış ve göçebe yaşam biçimini devam ettirmişlerdir. Bu yaşam tarzı nedeniyle dağlık bölgelerde yaşamış ve Anadolu’nun çeşitli yerlerine dağılmışlardır.

Kültürel Bağ: Yörükler, Türkmen kültürünün bir parçasıdır ve genellikle Oğuz boylarına mensup göçebe topluluklardır.

Türklerin Anadolu’ya yerleşmesinden önce bu coğrafyada çeşitli kadim medeniyetler yaşamış ve bölgeye derin izler bırakmıştır. MÖ 2. binyılda Orta Anadolu’da Hititler güçlü bir krallık kurmuş, Doğu Anadolu’da ise Hurriler etkili olmuştur. Hititlerden sonra Orta Anadolu’da Frigler, Gediz ve Büyük Menderes havzalarında ise Lidyalılar, kültürel ve siyasi açıdan önemli uygarlıklar inşa etmişlerdir. Batı Anadolu’da İyonlar, ticaret ve kültürel faaliyetleriyle dikkat çeken şehirler kurmuş; Doğu Anadolu’da Urartular, Van Gölü çevresinde siyasi bir güç oluşturmuşlardır. Bölge sırasıyla Pers, Büyük İskender ve Helenistik dönemin hâkimiyetine girmiş; daha sonra Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmiştir. Roma İmparatorluğu’nun bölünmesinden sonra Anadolu, Bizans İmparatorluğu’nun merkezi olmuş ve Türklerin gelişi öncesinde Hristiyanlık ile Bizans kültürü bu coğrafyada etkili olmuştur. Türklerin bölgeye yerleşmesi, bu köklü medeniyetlerin dönüşüm sürecini başlatmıştır.

Balkanlar ise Türkler gelmeden önce Traklar ve İlliryalıların hâkimiyetinde bulunmaktaydı. Özellikle Traklar, günümüz Bulgaristan ve Trakya bölgelerinde önemli bir kültürel etki oluşturmuşlardır. Antik Yunan medeniyetine dâhil olan Balkanlar, Makedon Krallığı ve Helenistik dönemde kültürel ve siyasi bir merkez haline gelmiştir. Roma İmparatorluğu’nun genişlemesiyle birlikte bölge Roma egemenliği altına girmiştir. Ancak Roma’nın zayıflamasıyla birlikte 6. ve 7. yüzyıllarda Slav göçleri başlamış ve Slavlar, Balkanların büyük bir kısmına yayılmıştır. Türk kökenli Bulgarlar ve Avarlar, bu bölgede devletler kurmuş ve Slavlarla kaynaşmıştır. Güney ve orta Balkanlar ise Bizans İmparatorluğu’nun kontrolü altında kalmış ve Türklerin gelişi öncesinde Bizans kültürü bölgede etkili olmuştur.

Türklerin Anadolu’ya Gelişi

Türklerin Anadolu ve Balkanlara yerleşmesi, tarih boyunca önemli bir göç ve fetih hareketi olarak değerlendirilmektedir. Bu süreç, Orta Asya’dan başlayan göç hareketleri ve siyasi-stratejik fetihlerle şekillenmiştir. Türklerin Anadolu’ya ilk yönelimi Selçuklu öncesi dönemlerde gerçekleşmiştir. Peçenekler, Kıpçaklar ve Oğuzlar gibi Türk boyları Bizans İmparatorluğu ile ilişkiler kurmuş; paralı askerlik yaparak veya sınır bölgelerine yerleşerek Anadolu’da sınırlı bir varlık göstermişlerdir. Ancak bu süreç, Anadolu’da kalıcı bir Türk varlığı oluşturacak düzeyde olmamıştır.

Malazgirt Zaferi ve Selçuklu Dönemi

Anadolu’daki Türk hâkimiyeti, 11. yüzyılda Büyük Selçuklu Devleti’nin kurulmasıyla ivme kazanmıştır. 1071 yılında gerçekleşen Malazgirt Meydan Muharebesi, Türklerin Anadolu’daki kalıcı varlığını pekiştiren bir dönüm noktası olmuştur. Sultân Alparslan komutasındaki Selçuklu ordusunun Bizans’ı mağlup etmesi, yalnızca askeri bir zafer değil, aynı zamanda Anadolu’nun Türkleşme sürecini başlatan tarihî bir olaydır. Bu zaferin ardından Türkmen boyları Anadolu’ya kitlesel göçler gerçekleştirmiş ve özellikle Doğu Anadolu’da Türk yerleşim birimleri oluşturulmuştur.13. yüzyıllarda Anadolu Selçuklu Devleti, Anadolu’nun büyük bir kısmında siyasi hâkimiyet kurmuş ve Türk-İslam kültürünün yerleşmesini sağlamıştır. Selçukluların ardından gerçekleşen Moğol istilası, Orta Asya’dan Anadolu’ya doğru yeni bir göç dalgası oluşturmuştur. Moğol baskısıyla Anadolu’daki Türkmen boyları yerleşik hayata geçmiş; özellikle Batı Anadolu’da kurulan Türkmen beylikleri, Türk kültürünü daha geniş alanlara yaymıştır. Bu süreç, Osmanlı Beyliği’nin yükselişini hazırlayan zemin olmuştur.

Osmanlı ve Balkanlara Geliş

Osmanlı Devleti, Anadolu’da oluşturduğu kültürel ve siyasî birikimi Balkanlara taşıyan en güçlü aktör olmuştur. 14. yüzyıldan itibaren Osmanlılar, Balkanlarda sistemli bir fetih politikası uygulayarak Bizans İmparatorluğu’nun bölgedeki egemenliğine son vermiştir. 1389’da gerçekleşen I. Kosova Savaşı ve 1396’daki Niğbolu Savaşı, Balkanların Osmanlı kontrolü altına girmesini hızlandırmıştır.

Osmanlı Devleti, fethedilen bölgelere Anadolu’dan Türk nüfus getirerek iskân politikaları uygulamış ve bu nüfus hareketleri, bölgenin Türkleşmesi sürecinde etkili olmuştur. Ancak Balkanların Türkleşmesi, Anadolu’ya kıyasla daha sınırlı düzeyde kalmıştır. Bunun temel nedeni, Balkanlar’daki yerel halkların dini ve kültürel kimliklerini güçlü bir şekilde muhâfaza etmeleridir.

Osmanlı Devleti’nin tımar ve devşirme sistemleri, Balkanlarda Osmanlı kültürünün yerleşmesine katkı sağlamıştır. Ayrıca Bektaş-i tarikatı gibi sûfî akımlar, İslâm’ın bölgede yayılmasında önemli bir rol üstlenmiştir. Ancak Balkanların Türkleşme süreci, daha çok Osmanlı idaresi altındaki uzun yüzyıllar boyunca gerçekleşmiş; yerel halklar ile Türkler arasında güçlü bir kültürel etkileşim yaşanmış bu etkileşim sınırlı bir asimilasyon doğurmuştur.

Türklerin Anadolu ve Balkanlara yerleşmesi, yalnızca bir fetih hareketi olarak değil, bu topraklarda köklü bir kültürel dönüşüm ve değişim süreci olarak değerlendirilmelidir. Anadolu’da Türk-İslâm kültürü kısa sürede yerleşirken, Balkanlarda bu süreç daha sınırlı bir etkiyle şekillenmiştir. Bu gelişmeler, Anadolu ve Balkanların sosyal, kültürel ve siyasî yapısını derinden etkilemiş ve her iki bölgeyi de tarih boyunca Türklerin izlerini taşıyan birer kültürel merkez haline getirmiştir.

Filiz Toklu

32

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu