
Efendim, bugünkü yazımda size alanım gereği, Türk folklörü üzerinden akademide bugün de yaşadığımız keşmekeşi anlatmaya çalışacağım.
Elbette Tanzimatla birlikte, her şeyimizle Batı’ya yöneldiğimiz bir süreçte Türk folklörünün de bundan bigane kalması beklenemezdi. Bu yüzden Tanzimat dönemindeki gelişmeleri iyi anlamak ve tahlil etmek elzemdir. Fakat bizde şimdiye kadar maalesef bu süreçten itibaren meseleyi ele alan kapsamlı bir Türk Folklör Tarihi hâlâ yazılamamıştır. Elbette bunda biraz sonra ele alacağım, bugün de geçerli olan emperyalist Amerikancı folklör anlayışının tesiri çok büyüktür.
Tarihi süreç içerisinde Türk folklöründe hakim başlıca üç akımdan söz edilebilir. Bunlar:
1.Seküler Fransız folklörü
2.Protestan ve kültürcü Alman folklörü
3. Emperyalist Amerikan folklörü
şeklinde sıralanabilir. Elbette bunlar arasında geçişler her zaman olmuştur. Fakat son tahlilde her birinin bizde ayrı ayrı geçerli olduğu meşru dönemler mevcuttur.
Seküler Fransız folkloru, hiç şüphesiz Tanzimat ile başlayan Batılılaşma serencamının bir meyvesidir. Ulus kimliğini de öne çıkarmanın etkin olduğu bu folklör anlayışı, ilk dönem Türkçü-Milliyetçi aydınlar marifetiyle bizde yeniden kurgulanmaya çalışılmıştır. Fakat son olarak anlayış, oldukça ilginçtir kendi içerisinden yetiştirdiği rahmetli Pertev Naili Borarav’ı kominist (?) diye yaftalayarak bir nev’i kendi sonunu da hazırlamıştır maalesef. Maalesef diyorum, çünkü şu ana kadar elde ettiğimiz folklör kazanımlarının pek çoğunu büyük ölçüde ona borçluyuz.
Protestan ve kültürcü Alman folkloru, malûm olduğu üzere Nazi Almanyasından kaçan münevverlerin ülkemize gelişiyle birlikte her alanda büyük bir ivme kazanan çalışmaların da bir neticesidir. Elbette önceki seküler Fransız folkloruna eklemlenen bu anlayış, aslında Türk folklörü adına büyük bir fırsat olmakla birlikte, bu sefer de rahmetli Tahir Alangu’nun akademide tamamen önünün kesilmesiyle sona ermiştir. Burdan benim, Alangu’yu savunan, protestan ve kültürcü Alman folklorcusu olduğum anlamı kesinlikle çıkmasın; ben sadece hak ve hakikatin peşinde Töreli; yerli ve millî bir Türk folklörünü savunuyorum.
Emperyalist Amerikan folkloru ise -bugün hâlâ ülkemizde her alanda da etkili olan- baskın folklör zeminini teşkil eder. Elbette iki ülke arasındaki mesafenin uzaklığından dolayı bize zaman zaman Batı’yı da referans tanır. Fakat her halükârda bizde baskın bir Amerikan ve Batı-Amerikancı bir folklör anlayış hâkimdir. Adından da anlaşılacağı üzere bu anlayış, tamamen emperyal bir niteliği haizdir. Bizdeki folklörcüler, bu yüzden ekipçidir. Sadece kendi halkalarını genişletmenin derdindedir. Âdeta seri üretimle, yüksek lisans ve doktora talebesi yetiştirir. Bunların içerisinde kendi emperyal gayesine uygun olan safları seçerek asistanı ve öğretim görevlisi yapar. Aslında, elbette siyasî ortama da bağlı olarak Türkçü ve milliyetçi geçinir; fakat yeni, yerli ve millî olana karşı hiçbir tahammülü yoktur. Kendisine öğretilen kuramları bittamam uygulamak ve dahi sadece Amerika ve Batı türküleri çığırmakla mükelleftir. Dolayısıyla bu alanda folklör, âdeta fasit bir daire içerisinde, aynı kabul ve kuramlar etrafında dönüp durur. Bunların belki teknik zeminde bizim folklörümüze sadra şifa olduğu savunulsa bile suret-i haktan oldukları için maalesef bizde hiçbir hakîkî geçerliliği yoktur.
Çözüm ise yukarıda belirttiğim üzere, tamamen yerli ve millî bir folklör anlayışından geçer. Elbette bunun için akademide öncelikle Batı’nın bizim adımıza ürettiği her şey yeniden ele alınıp tekzip edilmeli; sonra da sadece hak ve hakikatin peşinde Töreli bir folklörün inşasına girişilmelidir. Korkmayın; imkân her zaman mevcuttur; zira törenin bir adı da imkândır.
Töre ile kalınız; Töreli kalınız efendim…