
Hidâyet ~ Hediyye Kelimelerine Dâir
Hâdî olan Allâh’ın adıyla…
Hamd, Hâdî ismiyle müsemmâ o Allâh’a ki hidâyetini hediyye edendir…
Salât ü selâm, Hüdâ adının sâhibi o Resûlullâh’a ki hidâyetin yolunu gösterendir…
Hidâyet… Hediyye… Güzeller güzeli iki müştakk, iki kökteş kelime…
Hidâyet, Allâh’ın, dosdoğru yolu bulamamış, yabanda-yazıda kalmış, yolundan sapmış kullarını doğru yola iletmesi, onlara doğru yolu göstermesi demektir… Hidâyet, Allâh’ın, kullarına îman-İslâm nasîb etmesidir…
Hediyye, “armağan” demektir, daha çok “hediye” şeklinde telaffuz-imlâ edilir… Her türlü lütuf, ihsan, ikram, in‘am da aslında hediyye sayılır… Hediyye, iki kalb arasında doğru ve emin bir yol açan, iki kalb arasında muhabbet köprüsü kuran bir güzelliktir…
Hidâyet Allâh’ın en büyük, en kıymetli ve en güzel hediyyesidir kullarına… O kullar ki çok zâlim ve de çok câhildir… Bir kimseye verilebilecek en güzel hediyye ona dosdoğru yolu göstermek değil midir… Hele de yolunu şaşırmış ya da yitirmişse ya da yoldan çıkma tehlikesi varsa… Mevlâ’mızın, Kur’ân-ı Kerîm’in başında mü’min kullarına öğrettiği ilk duâdır: “İhdine’s-sırâta’l-mustakîm…”… (Fâtiha / 6) Yânî “Hidâyetini bize yoldaş eyle…”… Yânî “Dosdoğru yol üzerinde bizi dosdoğru durdur…”… Dosdoğru yolu göstermek, yolundan sapmış bir yolcuya verilebilecek en temiz sadakadır… Sadaka –ki doğrudur, doğruluktur– kalbden kalbe emin ve dosdoğru bir yol açar… Ezcümle, hidâyet en güzel hediyyedir Mevlâ’mızdan biz kullarına…
Bu kelimelerin şu kökteşlerini de anmalı: Hâdî… Hüdâ… Hedy…
Hâdî, Esmâ’ü’l-Hüsnâ’dandır, “hidâyet veren”, “hidâyeti hediyye eden” anlamlarına karşılık gelir… Allâh alâmetsiz, işâretsiz, delâletsiz, kapkaranlık bir yerde, yürüyüp gideceği yolu şaşırmış, yitirmiş olan kuluna hidâyetini hediyye olarak bahşedendir… Allâh Hüdâ ismiyle müsemmâ Hazret-i Peygamber ile Kur’ân-ı Kerîm’i insanlara hidâyet hediyyesi olarak gönderendir…
Hüdâ, Hazret-i Peygamber ve Kur’ân-ı Kerîm’in bir adıdır, “hidâyet rehberi” anlamında… Hazret-i Peygamber ile Kur’ân-ı Kerîm, Allâh’ın kâinâta ve beşeriyete en büyük hediyyeleridir… Onlar, insanlara dosdoğru yolu, hidâyet yolunu gösteren iki büyük kılavuz… Biri Allâh’ın kelâmı, biri de Allâh’ın Resûl’ü ve o kelâmın Emîn emânetçisi… Kezâ Hazret-i Peygamber’in, âlemlere bir “Rahmet”, bir “Beşîr-Mübeşşir” (müjdeleyici) olarak gönderilmiş olması da onun kâinât için bir hediyye sayılmasıyla doğrudan alâkalıdır…
Hedy, “kurban”, “kurbanlık” anlamlarına gelmektedir… Kurban ve kurbanlık, Allâh’a yaklaştıran hediyyelerdir… Allâh, kullarına hidâyeti hediyye etmek istediğinde ona hedy/kurban(lık) hediyye ettirir… Kullar da kendilerine hidâyet hediyyesi bahşeden Allâh’a âcizâne, fakîrâne hedy/kurban(lık) hediyye ederler… Hedy/kurban(lık), kişiyi hem Allâh’a hem de yoksulların kalblerine ulaştıran güzel bir hediyyedir… Hedy insanların kalblerini birbirine yaklaştıran, insanların hidâyetine de vesîlen olan kurban ibâdeti, kurban hediyyesidir…
Bu minvalde başka kökteşleri de hâtırlamalı: İhdâ… İhtidâ… Mühtedî…
İhdâ, “hediyye etmek” demektir… Hidâyet yolu ile Hüdâ kılavuzunu Allâh, kullarına hediyye eder… Hedy/kurban(lık) ise âcizâne, fakîrâne kullardan kendilerini yaratıp yaşatan, hidâyete erdiren Allâh’a hediyye edilir…
İhtidâ, Allâh’ın hidâyet hediyyesine muhâtap olarak dalâlet, sapkınlık yolundan kurtulup dosdoğru hidâyet yoluna çıkmaktır… İhtidâ, hidâyetin dosdoğru yoluna ancak ve ancak Hüdâ kılavuzları ile çıkılabileceğine inanmak, îmân etmektir… İhtidâ, hidâyet yolunda Allâh’a hedy/kurban(lık) hediyyesi verme mertebesine ulaşmaktır… Kurban ibâdeti, hidâyet yolunda dosdoğru yürüyen yolcuyu takviye eden, ona güç veren bir takvâ unsurudur; nitekim Allâh, Kur’ân-ı Kerîm’de buna işâret etmekte, kesilen kurbanların etlerinin ve kanlarının değil, ancak kurban kesen muttakî mü’minlerin niyetlerinin, kendisine ulaşabileceğini beyân etmektedir… İhtidâ, Allâh’a ulaşma uğrunda gerektiğinde en sevdiklerini bile hedy (kurban) – hediyye etme şuûruna ermektir…
Mühtedî, Hüdâ kılavuzları olan Hazret-i Peygamber ile Kur’ân-ı Kerîm’e îmân ederek hidâyetin dosdoğru yoluna giren, ihtidâ eden kimsedir… Mühtedî, zulmet karanlığında, cehâlet kırsalında Allâh’ın hidâyet hediyyesine muhâtap olan kimsedir…
Ve Mehdî…
Mehdî, hidâyet yolunu gösteren son uyarıcı, anlamında kullanılmaktadır… Kıyâmet günü öncesinde hidâyetin dosdoğru yolunu gösteren, Allâh’ın belki de son hediyyesi…
Hâdî’nin hidâyeti, dosdoğru yolunda dosdoğru duranların yoldaşı olsun…
Selâmet ve letâfetle…