Elif YıldızTöreli Yazılar

Adanmışlık

 

Adanmışlık

Zaman, çağ, devir, dönem… Şeytanın kendine güvenli o zafer sesi daha da acımasızca yükseliyor, vicdanlara çarpıyor, ya hissediliyor ya da teğet geçiyor.

İnsanlığa yaklaşan bu yakımı görecek miyiz? Nefsimizi süslediğimiz, yok olmaya mahkûm dünya güzelliklerini putlaştırıp, ebedi hayatımızda bize yol ve yoldaş olanlara bir perde mi çekeceğiz? Okuyanı okumayanı, yazanı yazmayanı, düşünürü düşünür ’müş gibi yapanı… İnsanlığa bir kapı açma zamanı gelmedi mi? Her şeysiz kalan çocuklar, her şeysiz kalan ben, biz, bayraksız, vatansızlar…  Kartopu misali üzerimize doğru gelmekte. “Damarlarımızda ki asil kanın” ümmet üzerine set olma vakti gelmedi mi? Fırtına yaklaşıyor. Dirilten yağmur olup ne zaman yağacağız? Şeytan yoldaşlarıyla ödevini bu kadar iyi yaparken, bizler ödev kâğıdımızı kaybetmiş gibi sağa sola bakınıyoruz hâlâ… Yaradılışta şeytanın gönlünde olan kıskançlık lekesi onu, insan karşısında aşağılık duygusuna boğarken, bizlerin ruhuna nur katan Allah’ın kendi ruhundan üflemesi varken, neden aşağıların en aşağısına talibiz? Âdemin tövbeye tutunduğu o kapıda Yunus gibi yatmalıyız. Af dilemeli af edilmeliyiz. Ey zindanda bir gece geçirmemiş ruh, kandaşların tarafından sevdiğinden ayrılıp da, karanlık kuyulara atılmamış nefis, hüzün yılına talip olabilir misin, Güneşe doğru o çılgın koşuyu yapabilir misin? Ey insan! Âb-ı hayatı ararcasına karanlıklarda geçen dünya hayatını, şaha kalkmış fetih ve cihat için bitirmeye hazır bir kahraman gibi şehadet şerbetini içmek istemez misin? Düşebilirsin ama asla ölmeyeceksin! Sende görecek tüm kavimler dirilişi yeniden.

Ölmen için sınırlarda bekleyen o yılanlar, bu dünyaya adanmış ruhlardır. Ama bilmezler ki bizim ruhlarımız ebedi olan cennete aittir.

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu