TAŞ-LAR
Nereye atsan oraya gider. Nereye çarpsa titreşimini yansıtır. Hacmi de önemli tabi ki; bıraktığı iz, hissettirdiği his… Hadis-i şerifte şöyle buyuruyor gönüllerin sultanı efendimiz “Yolda bir taş görürseniz onu oradan alınız”. Yoldaki taşı almak orayı daha güvenli ve zararsız kılar. Yalnızca yoldaki taş için mi söylenmiştir bu hadis? Peki, kalplerin yüzeyindeki ya da derinindeki taşlar, sözlerdeki taşlar, bakışlardaki, imalardaki… Ha, bir de hiç farkında olmadığımız ama yağ gibi üste çıkan Freud’un “Bilinçaltı Taşları” kuramı var tabi ki. Bana göre en büyük ve güçlü taş Filistinli kardeşlerimizin vatanları, özgürlükleri ve dinleri için attıkları taşlardır. Hacmi küçük olsa da, anlamı ve mesajı büyük taşlar. Taş deyip geçmemek lazım. Niçin? Neden? Nasıl? Ve kime atıldığı da önemli elbette. Taş gibi kadın, taş kafalı, taş kalpli deyimlerimizle hayatımıza da girmiş bu taşlar. Bir delikanlının, sevdiğinin camına atılan olmuş kimi zaman. Bir dervişin yakarışı, bir şairin ilhamı. Kimi zaman dilek tutularak, suya fırlatılan olmuş. Bir çocuğun elinde oyun, Mina’da şeytana atılan günahlar olmuş. Şeriatta zinaya fırlatılan ceza; Peygamberimize, tebliğ için gittiği Taif’te hüzün olmuş…
Yaptığımız her fiil, menzile ulaşmıştır artık. Peygamberimiz rıza-i ilahiye neyin uygun olduğunu, bizlere yaşamıyla fiili olarak göstermiştir. O vakit hayatımızda bize ağırlık yapan maddi ve manevi taşları bırakalım, dökelim hepsini. Kalplerimiz, zihnimiz, ruhumuz, dünyamız hafiflesin. Yer açılsın sevmeye, merhamete, dostluğa ve en önemlisi barışa…
“Ey can
Kimseyi kırma
Sözden ağırı yoktur
Beden çok yükü kaldırır ama
Gönül her sözü kaldıramaz”
(Mevlana)
Elif Yıldız