İnsânlar, sembolleriyle yaşar. Zirâ içerisinde yaşadığımız âlem semboller üzere döner. Öyle ki bu duruma bağlı olarak sembolün akıl yürütmelerini cebirin ya da matematiğin sembolleriyle gerçekleştiren “sembolik mantık”; çeşitli sanat ve ilimlerde maksadı ifâde etmeye yarayan semboller sistemi “sembolizm” ve sembolizm akımına mensup veya taraftar (kimse), simgeci anlamında “sembolist” veya “sembolist şiir” gibi kadîm dönemden beridir tâbiri câizse kendileri de birer sembol değeri taşıyan kavramlaştırmalar vücûda gelmiştir. Hulâsa, sembolize etmek, sembolleşmek veyâ sembolleştirmek bugün artık içerisinde yaşadığımız evrende, bir hâdiseyi, bir insân veya bir duyguyu anlatmanın en tesirli aracına dönüşmüştür. Hîç şüphesiz bunda insânlığın binlerce yıllık sözlü kültür ortamı tecrübesinin doğrudan tesiri büyüktür. Bugün elektronik kültür ortamı bile sembollerle dönmeye devâm eylemektedir.
1923, töreli gelenek dâiresinden bakıldığı zamân rejim olarak aslında doğrudan “halk”tan “Hakk”a gidişin veyâ geçişin ibtidâsı şeklinde düşünülebilir. Dolayısıyla 2023, 2053 ve 2073 sembolleştirmeleri ise bu geçişin “Türk Asrı” olarak tesmiye edilişinden ibârettir. Fakat bu sembolleştirme ve tesmiye, çok kadîm Türk milletine ebedî bir ufuk tâyin etmesi bakımından da şâyân-ı dikkattir. Vesîle olanlardan Rabbim binlerce kez râzı olsun! Kısacası, töreli sembolik dâirede “bezm-i elest”te zuhûr eden ümmet bilincinin kıyâmete dek sürmesi mukadderdir inşâAllah!
Bu süreçte biz âdemoğluna düşen en aslî vazîfe ise her zamân hakkın, halkın ve haklının yanında yer almaktır. Bu şuûru şiir hâline dönüştüren töreli büyük şâir Mehmet Âkif Ersoy Hazretleri bakınız ne güzel de ifâde ediyor:
“Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım:
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım! “
Esâsında şiirin kalan dîğer kısımları da bize bu uğurda doğrudan yön tâyin eder:
“Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ boğarım!…
-Boğamazsın ki! -Hiç olmazsa yanımdan koğârım!
Üç buçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.
Adam aldırma da geç git, diyemem, aldırırım:
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zâlimin hasmıyım amma severim mazlûmu…
İrticâın şu sizin lehçede mânâsı bu mu?”
İşte inşâAllah kıyâmete dek sürecek olan Türk Asrı’nın şifrelerini (semboller) sâdece bu satırlarda bile bulabilirsiniz!
Efendim, dâimâ zâlimin hasmı, mazlûmun hısmı olmanız niyâzıyla…
Lutfî Baba soylamış, görelim cânım ne soylamış:
Gel hakka dâim nedîm ol
Anınçün halka hâdim ol
Kıyâmete dek kadîm ol
Lutfi Baba’mın niyâzı…
Erhan Çapraz