Efendim, 5N 1K hepinizin malûmudur. Bilim dediğimiz “mütearife”nin en temel esaslarını bünyesinde barındırır. Fakat, “ne” ile başlayan soruların tamamı nihayetinde dönüp dolaşıp “kim”e dayanır. Dolayısıyla “kim”, bilimde de asıl kimlik ve kişiliğimizi belirler. Kimlik ve kişiliksiz bir bilimden ise asla muzafferiyet beklenemez!
Bugün sizlere, sosyal ve beşerî bilimlerin 5T 1K’sından bahsedeceğim. Ben bunları, Tanım, Tasnif, Tahlil, Teori, Töre ve müşterek özne Kim şeklinde kodladım:
Tanım: “Bir şey veya yeri, temel öğeleri ve özellikleriyle anlatan söz dizisi, târif” mânâsına gelir. Kendi tanımının bile bir tarif içerdiği “tanım”, elbette her türlü meselemizin anlaşılabilmesi için olmazsa olmaz bir nitelik arz eder.
Tasnif: “Sınıflara ayırma, sınıflandırma, sıralama”dır. İlk olarak tanımı yapılan bir meselenin sınıflandırılarak ele alınması bize şüphesiz büyük bir kolaylık ve fayda sağlar. Bu sayede biz neyin neyle, kimin kimle bağlantısı olduğunu daha vazıh bir surette kavrayabiliriz.
Tahlil: Çözmek mânâsına gelen “hall” kökünden türemekle birlikte, aslında meselelerin niteliğini veya niceliğini anlamak için yapılan iş ve analizden ibarettir. Fakat tahlilden asıl murad, fikir, mesele, hareket, söz vb.ni öğelerine ayırarak incelemektir. Bu sayede Cenap Şahâbeddin’in dile getirdiği gibi, “Ka’rında sâik-i mahz olarak hemen dâima şecâati bulursunuz.”
Teori: “Nazariye, kuram” mânâlarına gelmekle beraber esasında tamamen “uygulamaya bağlı olmayan, düşünce alanında kalan soyut bilgi” içerir. Fakat daha sonra bazı öncü dimağların maharetiyle, “sistemli bir şekilde bilinen veya gözlenen olayların ifâdesi ve açıklaması olarak öne sürülmüş veya kabul edilmiş düşünceler, ifâdeler sistemi; bir bilime temel olan fikirlerin sistematik ifâdesi hâlindeki kurallar bütünü, kuram, teori” şeklinde az da olsa somut bir nitelik kazanır. Dolayısıyla bizler artık yaşadığımız bu âlemde yatay düzlemde belli bir konuda daha sistemli bir düşünce geliştirebilmek içün nazariyelere ihtiyaç duyarız.
Töre: Her ne kadar lugatta, “bir toplulukta yerleşmiş olan âdetlerin, görenek ve geleneklerin, ortaklaşa davranış biçimlerinin, kuralların bütünü” olarak kabul edilse de Allah’ın (C.C.) sürekli törütmek (ibda=yaratmak) sıfatının bir tecellisidir sadece. Dolayısıyla beşeriyetin yatay düzlemde bir kurallar bütününden ibaret olan nazariyesine de dikey düzlemde sonsuz çözümler üreten en aslî mehazımızdır. Fakat bu kavrayıştan mahrum kalanlar, maalesef beşerî meselelerinin hallinde sadece nazariyelere sığınırlar. Bu tamamen seküler ve pozitivist nitelik taşıyan yaklaşımlar, her ne kadar çözümün kıyısında tanım, tasnif, tahlil ve teorileri ile dönüp dolaşsalar da hakîkî mânâda bir çözüme asla vasıl olamazlar! Bu bağlamda her alanda bize Töreli bir bakış açısı sunan “Töreli Fikirler” meclisinin ehemmiyeti asla yadsınamaz.
Kim: Aslında bir “kul” olarak hepimizin bağlı olduğu “müşterek özne”dir. Bu da her ne kadar lugatta, “belirsiz ve kesin olarak bilinmeyen şeyler için kullanılır”sa da esasında kadim ve ilâhî “Töre”ye bağlılığı nispetinde bir “o” vasfı kazanır. Kim, “O”da olduktan sonra ise her türlü meselemizin çözümüne gayrı bir nihayet yoktur.
Bakın, Rabbimiz, Âl-i İmrân suresinin 103. âyetinde bize şöyle buyuruyor: “Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.”
O halde, bizim yaşadığımız bu âlemde Rabbimizin ipine sımsıkı sarılmaktan başka bir muradımız olmamalı. Yoksa, tanım, tasnif, tahlil ve teori derken töresiz töresiz yuvarlanıp gideriz. Töreli büyük şairimiz Karac’oğlan’ın söylediği üzere ömrümüz de böylece talana gider Allah muhafaza!
Her daim Töre ile, Töreli kalınız efendim…!