Sazeed Ahmad FahimTöreli YazılarUluslararası İlişkiler

DIŞ GÜÇLERİN İŞGAL POLİTİKASI

DIŞ GÜÇLERİN İŞGAL POLİTİKASI

Tarihten bu yana değişmez bir kuraldır, dünyada hep şu ikili arasında süregelen bir savaş bulunur; işgalciler ve işgal edilenler veya sömürgeciler ve sömürülenler. Dünyada insan var oldukça güçlü ve güçsüz hep bulunacağından, çok malumdur ki işgalciler ve işgal edilenler de hep var olacak.

Eski zamanlarda bir ülke savaş kazandığında genelde o ülke toprak sahibi olurdu; yani ülke sınırları genişletilmiş olurdu veya mağlup edilen ülkeyi vergiye bağlayarak kendi ülkesinin bir parçası haline getirerek egemenliğini elinden alırdı. Vergiye bağlama durumunda, genelde vergiye bağlanan ülke yönetimi, vergi ödediği ülkenin padişah ya da kralının valisi gibi hareket etmek durumunda kalıyordu. Bu ülkenin tam bağımsız olmadığının bir ispatıdır. Evet o dönemler böyle meydan muharebelerinde açıktan savaşarak ülke işgali gibi durumlar vardı. Peki ya şimdilerde? Yaşadığımız bu dönemde böyle bir şey olabilir mi diye soracak olursak, cevap “evet olabilir” olacaktır. Çünkü bu dünyada savaş hep vardı ve hep de var olacak. Sadece savaşın silah   ve yöntemleri değişir. Aynen eskiden insanların kılıç kalkanlarla savaşırken, modern savaşlarda bunların yerine top ve tüfekleri kullanması gibi. İnsanoğlu farkında olmadan hep birkaç cephede birlikte savaşmıştır tarih boyunca. Bu konu ile ilgili başka bir yazıda yine konuşacağız. Şimdi konumuza dönelim. Günümüzdeki koşullarda savaşlardan elde edilen bu vergi dediğimiz olay nasıl oluyor bir bakalım. Bana kalırsa şu an günümüzdeki görünmez vergiler veya adına her ne dersek, eskisinden daha zor ve daha tehlikeli. Eskiden kaybeden taraf belliydi, düşman belliydi ve verilecek miktar da böylece belli oluyordu. Fakat günümüz sisteminde hiç farkına bile vardırılmaksızın bizler başkalarının himayesine giriyoruz, başkalarına vergi ödemeye bir şekilde bağlanmış oluyoruz. Mesela eskiden vergiye bağlı olan ülkeler vergi ödedikleri ülkelerden bazı konularda yararlanabilirlerdi; bazen askeri destek alarak, bazen de ekonomik kalkınma odaklı destek alarak kendi ülkelerini böylece geliştirme imkanına da yer yer sahip olabiliyorlardı. Böyle bir şeye artık günümüzde pek de rastlayamıyoruz. Çünkü artık bizleri vergiye bağlama şekilleri de değişti. Şimdi işgal ettikleri bir ülkeye dış güçler önce bir miktar borç veriyor ve bu borç da işgalci ülkenin politikasına göre değişiyor. Mesela bir ülke IMF’den borç alıyorsa o borcu nereye ne şekilde harcayacağını da IMF belirliyor. IMF kredi anlaşmalarına eklenen ‘kredi alma koşulları’ aracılığıyla borç alan ülkelerin makro ekonomik politikalarını kredi çıkarları doğrultusunda yeniden belirlemeye zorlamaktadır. Yani durum biraz şöyle; ‘gücünü benden alıyorsa, o zaman benim dediğimi yapmak zorunda’. Fakat aslında zaten borç verirken faiz ile geri alıyor.  O zaman neden kendi ihtiyaçlarını onların dediklerine göre gidersin ki bu ülkeler? Ayrıca borç verirken önceliği borç alanın menfaati de değil, her zaman ve ilk önce kendi menfaati. Bu durumda kendi hiçbir menfaati gözetilmeyen bu ülkelerin ‘bazı güçlere’ borçlanmalarının ne anlamı var? Fakat bunu dile getiremeyiz elbette, çünkü halk da hizmet bekliyor ve bizler de o beklentiyi karşılamak zorundayız. Bu da milyonlarca insanın yaşamını etkileyen bir yoksulluk getirmektedir.

Peki o zaman ne yapabiliriz? Borç alıyoruz ve yine onların istediği şekilde hizmet verip yine sonuç olarak halkı borçlandırmış oluyoruz. Enflasyonla birlikte gün geçtikçe piyasa fiyatı artmaya başlıyor ve alım gücü düştüğü gibi halkın omuzuna müthiş bir borç bindirmiş oluyoruz, faize muhtaç etmiş oluyoruz. Venezuela devlet başkanı Carlos Andres Perez IMF’yi, ‘kuruluşlarla değil, kıtlıklarla öldüren bir diktatörlük’, olarak tanımlamıştır. Amerika’nın yöntemi de bu. Peki bir diğer ekonomik güç olan Çin bizi nasıl sömürüyor? Çin daha da acımasız. Nasıl mı? Çin bize istediğimiz kadar borç verip o para ile ne yaptığımızı dahi sormuyor. Fakat müthiş yüksek faizi ile birlikte yapıyor bunu. İyi ya işte, en azından ülke ihtiyacı olan alanlarda bu parayı kullanabilir. Elbette ki öyle. Öyle de; işin bir de aması var. Bunu bir örnek üzerinden değerlendirelim. Siz ülkenize bir köprü yapacaksınız mesela. Köprü yapmanız için malzemeler lazım mühendisler lazım. Onun için siz bu işi ihaleye vereceksiniz doğal olarak. Çünkü büyük bir iş ve siz inşaatçı değilsiniz, ki olsanız da bunu tek başına yapmanız mümkün değil. Çin’in politikası burada devreye giriyor. Politika şu; siz madem köprü yapacaksınız, Çin size borç olarak bu parayı verecek, siz de bu işin ihalesini Çinli bir şirkete vereceksiniz. Yani anlayacağınız üzere Çin’den aldığınız borç daha elinize dahi ulaşamadan geri Çin’e gidiyor. Peki sonrası? Sonrası elinize para gelmeden borçlanmış oluyorsunuz.

Örnekle konuyu toparlamaya çalışalım. Afrika ülkesi Madagaskar, Çin’den aldığı borçları ödeyemediği için limanlarını Çin’e devretmiş durumda. Afrika’nın bir başka ülkesi Uganda ise, kendi havalimanlarını Çin’e olan borcu karşılığında onlara devretmişti. Yine Orta Asya ülkesi Tacikistan, Pamir dağlarında 1115 kilometre karelik alanı Çin’e olan borcu karşılığında teslim etmiştir. Gelelim Güneydoğu Asya’nın ada ülkesi Sri Lanka’ya. Maddi sıkıntı içerisinde ve iflas etmekte olan Sri Lanka, ödeyemediği borçlar karşısında 2017 yılında Hammamtota limanını Çin hükümetine teslim etmiş; sadece bununla da yetinmeyip, etraftaki 60.7023 kilometre karelik alana da Çin hükümeti tarafından el konulmuştur. Bölgeden daha sonra köylü halkı da sürgün edilip, bölge tamamıyla organize sanayi bölgesine çevrilmiştir.

Özetle, IMF size borç verip sizin iç siyasetinizi şekillendiriyor. Çin ise direkt toprağınıza el koyuyor ve vatandaşlarınızı evlerinden yurtlarından sürüyor. Bunlar bir ülkenin egemenliğine gelen darbeler değil midir? Bunlar bir ülkenin bağımsızlığına tehdit değil midir? Konunun başında değindiğim bahse konu ‘vergi’ ile bir ülkeyi işgal etmelerinden farklı olan ne burada? Farklı olan sadece savaşın silahı, stratejisi ve oyuncuları.

Sazeed Ahmad Fahim
BAİBU Makine Mühendisliği
Bangladeş

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu