TÜRK DÜŞÜNCESİNİN SONSUZ UFKU: KIZILELMA
Türk milletinin engin tarihinde en kadim ve en güçlü mefkûrelerinden biri hiç şüphesiz Kızılelma’dır. Türk’ün ilerleme arzusuna yön veren Kızılelma, kimi zaman somut bir coğrafi hedef, kimi zaman ise milletin manevi gücünü sağlayan soyut bir idealdir. Zeytin Dalı Harekâtı sırasında bir Mehmetçiğin “İstikamet neresi” sorusuna verdiği “Kızılelma’ya” cevabıyla bu kadim kavram yeniden gündeme gelmiş ve milletimizin tarih şuurunu tazelediğini göstermiştir.
Ülkemizin savunma sanayi çalışmaları sırasında ürettiği, dünyadaki ilk insansız savaş uçağına Kızılelma adını vermesi ise çok anlamlıdır. Kızılelma, genel kabul gören tanımıyla, ulaşılmak istenen coğrafyaya veya muhayyiledeki sonsuz hedeflere verilen isimdir. Bir başka deyişle Kızılelma, Türklerin fetih ve hâkimiyet anlayışını temsil eden sembollerden biridir. Türk Dil Kurumu’nun Türkçe Sözlüğünde Kızılelma iki anlamda açıklanmaktadır. Birincisi, Osmanlılar tarafından Roma ve Viyana şehirleri için kullanılan sembolik ad; ikincisi ise yeryüzündeki bütün Türkleri birleştirip büyük bir imparatorluk kurmayı amaç olarak belirleyen “Turan Ülküsü”dür.
Kızılelma, tarihi süreçte gerçekten belirli ve somut hedeflere karşılık gelmiştir. 1453’ten önce Kızılelma İstanbul iken fetihten sonra yeni Kızılelma Roma ve Viyana olmuştur. Bu somut hedeflere rağmen Kızılelma, ulaşıldıkça uzaklaşan ve bu sayede vuslat arzusunu artıran bir ideal olarak kalmıştır. 16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman döneminde Kızılelma Yeniçeriler arasında, bir ocak geleneği oluşturacak kadar güncel bir ülkü olarak yaşatılmıştır. Ömer Seyfettin’in “Kızıl Elma Neresi” hikâyesinde Kanunî Sultan Süleyman’ın Yeniçerilerin “Kızılelmaya, Kızılelmaya” naralarını duyduktan sonra devlet erkânını toplayıp “Kızılelma Neresi” diye sorusu üzerine aldığı cevaplar Kızılelma’nın aslında tabiatın, ilmin, irfanın ötesinde bir hakikat olduğunu, yani Hakk’ın padişahı göndereceği yer olduğunu vurgular.
Kızılelma, tarihin dışında Edebiyatımızda da masal, hikâye, menkıbe, şiir ve mektuplar olarak geniş halk kitleleri arasında varlığını sürdürmüştür. Kavramın yazılı metinlerdeki bilinen ilk örneği, Ebü’l-Hayr Rûmî tarafından kaleme alınan Saltuknâme’de geçer. Saltuknâme’de Kızılelma, Sultan I. Murad’ın rüyasında Hz. Peygamber (a.s) tarafından müjdelenen fethedilecek yerler olarak karşımıza çıkar. Divan edebiyatında, Kızılelma edebi bir motif olarak varlığını sürdürmüş, şairler fetihleri anlatırken bu motifi kullanmıştır. 16. yüzyıl şairi Taşlıcalı Yahya Bey, Kanunî’nin seferlerinde padişahın Kızılelma’nın peşinde olduğunu gösterirken, Yahya Kemal “Gedik Ahmet Paşa’ya Gazel” şiirinde Otranto üzerinden Roma’nın fethi ülküsüne değinmiştir. Halk şairleri arasında da Kızılelma, destanlarda ve türkülerde yer bulmuştur; Pir Sultan Abdal Kızılelma’yı “dost bağı” (cennet) olarak ifade ederken, Gevheri ise Kızılelma’ya varmayı bir murad olarak görmüştür.
Kızılelma her zaman fetih ve başarı olduğu zamanlarda değil buhran dönemlerinde de gündeme gelir. Bu kez misyonu milli bilinci yeniden canlandırmaktır. Nitekim 19. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin son dönemlerinde, yıkılışın getirdiği moral bozukluğuna karşı aydınlar tarafından millî bir şahlanış ve heyecan fırtınası estirmek amacıyla Kızılelma yeniden gündeme getirilmiştir. Kızılelma’yı ilk kez Turan fikri ve Türk birliği ülküsünü anlatmak amacıyla kullanan isim Ziya Gökalp olmuştur. Onun 1913’te yayımlanan manzum hikâyesi Kızılelma’da, burası kesin sınırları olmayan bir yer, zemini mefkûre, seması hayal, bir gün gerçek, fakat şimdilik masal olarak tanımlanır. Gökalp’in Kızılelma’sı, Türk milletinin erişip gerçekleştireceği bir ideal ülkesi olarak açıklanır. Ziya Gökalp’in Kızılelma manzum hikâyesini analiz eden Mehmet Kaplan, Kızılelma’nın soğuk fikirden ziyade, kendini topluma veriş ve düşen milleti kurtarma duygusunu teşkil ettiğini belirtir.
Sonuç olarak Kızılelma kavramı, tarih boyunca Türk ülküsünün içeriğini belirlemiştir. Bunları şu şekilde sıralayabiliriz.
- Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi: Kızılelma, kadim Türk töresinde dünyaya hâkim olma idealinin sembolü olmuştur. Orhun Yazıtları’nda Tanrı tarafından yaratılan Türklerin, “başlıya baş eğdirip, dizliye diz çöktürüp” bütün dünyaya hükmetme gayesi, Kızılelma düşüncesinin ilk ifadesidir. Bu, kuru bir cihangirlik davası değil, cihana adalet ve nizam götürme mefkûresi olan “nizâm-ı âlem” davasıdır.
- İ’lâ-yı Kelimetullah: Türklerin İslamiyet’i kabul etmesiyle Kızılelma, Allah’ın (c.c) adını yüceltme “İ’lâ-yı Kelimetullah” idealiyle birleşmiştir. Gaza ve cihad ruhu, Kızılelma’nın manevî gücünü artırmış ve fetihlerde motivasyonu en üst seviyede tutmuştur.
- Millî İrade ve Dayanışma: Kızılelma, yöneticilerin belirlediği bir hedef olmanın yanı sıra, töreden doğan ve ordunun manevî gücünü artıran kolektif bir şuurun sembolüdür.
- Kendini Yenileme: Kızılelma anlayışında bir hedefe ulaştıktan sonra yenisinin belirlenmiş olması, milleti daima dinç ve dinamik tutar.
Kızılelma günümüzde daha çok milli sınırlar içinde milletimizin refah ve huzur içinde tam bağımsız olarak yaşaması olarak düşünülmektedir. Buna milletimizin, kendi gücü nispetinde mazlum, mağdur ve dost ülkelere destek çıkmak ve millî güvenliği sağlamak adına sınır ötesinde bulunmasını da eklemek gerekir. Kızılelma aynı zamanda gönül coğrafyamızda meydana gelen her türlü gelişmeyi mazlum ve mağdur adına çözüme kavuşturmaktır.
Kaynakça
Gökyay Orhan Şaik,“Kızılelma”,TDV İslâm Ansiklopedisi, Ankara, 2022, C. 25, ss. 559-560
https://islamansiklopedisi.org.tr/kizilelma (Erişim: 04.12.2025).
Gündüz Tufan, Kızılelma, Türk Cihan Hakimiyeti Ülküsü, Kızılelma, İstanbul, 2023.
Şentürk Oğuz, “Hâkimiyetin Sembolü: Kızılelma”, Türk Dünyası Araştırmaları, Eylül – Ekim 2019, Cilt: 123 Sayı: 242, ss.131-140.
Yılmazer Hakkı Suat, “Türk Fütuhatının Manevî Gücü: Kızılelma” Düşünce Dünyasında Türkiz Yıl/Year: 7 ▪ Sayı/No: 41 ▪ Kasım/November 2016. Ss. 107-117.
Yiğit Mustafa, “Edebî ve Siyasî Metinlerde Bir “Millî Mefkûre” Olarak Kızılelma” Düşünce Dünyasında Türkiz Yıl/Year: 7 ▪ Sayı/No: 41 ▪ Kasım/November 2016. ss. 13-42.



