Mustafa ArslanoğluTöreli Yazılar

Aman Diyene Kılıç Kalkmaz

Aman Diyene Kılıç Kalkmaz

İnsanlar arasında olsun, hayvanlar âleminde olsun yaşanan ibretlik öyküler ders niteliğinde önem atfeder.

Yazımızın özü aşağıda değineceğim iki hemcins hayvanın kavgası üzerine olacaktır.

Bir “alıntı” yazısı okumuştum. Bu yazıda kurtların dövüşmesiyle ortaya çıkan onurlu bir davranış anlatılıyor.

Benzer hikâye köpeklerin kavgasında da zaman zaman görülür. Hatta hayvanların hepsinde bu tür asâlet, merhamet örnekleri vardır.

İşte kurtların kavgasındaki şaşırtıcı hikâye:

“Kurt başka bir kurtla yaptığı kavgayı kaybedip kazanma şansının olmadığını fark edince, rakibine sakince köprücük kemiğini uzatır.

Ancak, o anda inanılmaz bir şey olur:

Kazanan kurt, açıklanamaz bir şekilde kendi öldürme hissini felç eder ve o anki hırsı birden zayıflar.

Binlerce yıllık öldürme üzerine odaklanmış vahşi güç, şaşırtıcı bir şekilde affetmenin gücü hâline gelir. İşte bu duygu; kendi soyundan birini öldürmesini engeller.

Bunda, mağlup kurdun aldığı onurlu ölüm kararı, gâlip kurdun böyle bir karar almasını tetikler. İki tarafın gösterdiği asâletli bir davranıştır bu!

DNA ya da ötesine gömülmüş temel mekanizma, kazanan kurdu kavgadan ayırır ve kendisine teslim olmuş rakibini ortadan kaldırmanın hırsına yenik düşmek üzere olduğunu gâlip gelen kurda hatırlatır.

Bu hatırlatma fıtratın fıtrata karşı mücâdelesidir. Çünkü iyi duygu da kötü duygu da fıtrattan beslenir.

Kurtların kavgasında kimse vazgeçen kurda korkak demeyecek. Kimse öldürebilen ama teslim olan birinin, öldürmenin kahramanlık olduğunu da söylemeyecek. Basitçe bu kavgada kaybeden yok, ama kazanan ikisi olacak.

İki kurt kavgadan ayrılır ve hayat mücâdelesi bilemeyecekleri sırlarla devam eder.”

Keşke insanlar birbirlerini gurur ve güç arzusuyla öldürmemeyi kurtlardan ve dahi diğer hayvanlardan öğrenebilseler!

Neden öğrenebilseler diyorum?

Çünkü hayvanlarda da merhamet ve iyi duygular var. En vahşi hayvanların bile yavrularına gösterdikleri merhamet hissi, annelik ve babalık duygusuyla onları besleyip büyütmeleri ve hikâyede anlatılan gerçekler bunun bâriz örnekleridir. Ayrıca hayvanat bahçelerinde beslenen veya insan eliyle bakılan vahşi hayvanların sahiplerine vefâsı unutulmamalıdır. Kabul etmek gerekir ki, hayvanlarda hâkim olan güç yaratılışlarındaki fıtratları üzerinedir.

İnsanlık ne yapıyor?

İnsanlara gelecek olursak tabii ki hayattan ders alan, öğrenen var. İyilere de hakkını teslim etmek gerekir.

İnsan; hayvanlardan, tabiat olaylarından, gezegenlerin işleyişi dahil canlı cansız bütün varlıklardan ibret alabileceği güzellikler bulabilir.

Yeter ki bakmasını bilsin!
Yeter ki düşünebilsin!

Kurtların hikâyesini okurken ecdâdımızın bu töresözü aklıma geldi.

“Aman diyene kılıç kalkmaz.”

Bir cilt kitabın anlatabileceği bir konuyu, ecdâdımız kısa bir cümleyle ifâde etmiş.

Bu söz; asâleti, adaleti, merhameti ve affetmenin faziletini öğretiyor.

“Sen bilirsin” diyene kelâm edilmez, el kaldırılmaz.

“El elden üstündür.” ecdâd sözü gereği, insanın insandan üstün olabileceği gerçeğini kabul etmek de bir asâlettir, erdemdir.

Asâlet, adâlet, hakkâniyet ve merhâmet kimde varsa o gâliptir. Bu duyguları paylaşan iki rakipten hiçbiri kaybetmez, ikisi de kazanmıştır, ikisi de insan olmuştur, kul olmuştur.

Nefsini yenenin mağlubu olmaz.

“Aman diyene kılıç kalkmaz!”

Ecdâdımız tarih boyunca mazlumların, mağdurların, kimsesizlerin hâmisi olmuştur. Savaşlarda aman dileyene kılıç kaldırmamış, esirleri öldürmemiş, kadınlara, çocuklara, yaşlılara, din adamlarına dokunmamış, düşman bile olsalar kimsenin aşıyla, ekmeğiyle oynamamış, suya, ekin tarlasına, bağa, bahçeye zarar vermemiştir. Biz de öyle olmalıyız.
İnancımızda ve medeniyetimizde ecdâdımızın bize bıraktığı bir miras var.

Savaşta ve barışta;

“Eğilen baş kesilmez!”

İslâm Dini, savaşta bile haddi aşmayı yasaklamış, âdil ve merhametli olmayı emretmiş, affetmeyi öğütlemiştir.

Osmanlı-Türk medeniyetinde de bu asil uygulamayı görüyoruz. Adâlet, merhamet ve asâlet Milletimizin genlerine işlemiş, gönüllerine kazınmıştır.

Maalesef savaşlarda milyonlarca insan ölmekte, milyonlarca insan yerlerinden yurtlarından edilmektedir. Ortadoğu coğrafyasında “Allah” diyene bomba yağıyor. Gazze – Filistin’de soykırım var. Onbinlerce çocuk ve kadın öldürüldü. Hâlen öldürülüyor, evleri bombalanıyor, yerlerinden sürgün ediliyor. Toplanma kamplarında açlık ve susuzluktan insanlar ölüyor. Burada da bombalarla öldürülmeye devam ediliyor.

Haddini aşan zâlimler için Allah şöyle buyuruyor:

“İnsanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık yapanlara ceza vardır. İşte acıklı ve elem verici azap bunlaradır.” (Şûrâ, 42).

Bu asil ve onurlu Müslümanlar “aman” demiyor, “Başını eğmiyor” çünkü haklılar, mazlumlar. Müslüman ancak Allah’a kulluk yaparken eğilir.

Özellikle Müslümanların yaşadıkları coğrafyada kan ve gözyaşı, toplama kampları, sürgünler ve göçler yıllardır artarak devam ediyor.

Mazlumların âhı arşa yükselirken, akan kanları toprağı suluyor. Müslümanların yaşadığı ülkeler parçalanıyor. Filistin, Libya, Irak, Suriye, Yemen, Sudan…

Müslümanlar inançları gereği; insanların, mazlumların dinini, mezhebini, rengini sormazken; emperyalist ülkeler maalesef Müslüman öldürmek için sebepsiz sebep arıyor.

Ah almak, haddini aşmak, can almak, can yakmak insanlık suçudur.

“Alma mazlumun âhını, çıkar âheste âheste!”
Yanına kâr kalır sanma, ah çekersin son nefeste,
Yaradan’ın vaadi haktır herkes ektiğini biçer
Sırat Köprüsü’nü düşün, kimi düşer kimi geçer…

Mustafa Arslanoğlu

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu