Mustafa ArslanoğluTöreli Yazılar

İbadet Şuuru -Namaz-

İbadet Şuuru -Namaz-

Tapmak, ibâdet etmek insanın doğuştan getirdiği bir duygudur. Bu ulvî duygu, insana “anne karnında” iken meydana gelmez. Ruhlar âleminde şekillenmiştir bu kulluk sevdâsı.

Kulluk şuûru iman ile başlar, sâlih amellerle son nefese kadar devam eder.

Bu yazımızın konusu “namaz” ile ilgilidir.

Ankebût Sûresinin 45’inci âyetini incelerken namaz/salât ile ilgili yazı yazmayı murat ettim.

İşte o âyet:

“Utlu mâ ûhiye ileyke mine’l-kitâb(i), ve ekımı’s-salâte; inne’s-salâte tenhâ ani’l-fahşâi ve’l-münker(i); vele zikru’llâhi ekber(u), vallâhu ya’lemu mâ tesneûn. (Ankebût, 45).

“Kitaptan (Kuran’dan) sana vahyedilenleri oku, namazı kıl. Şüphesiz namaz hayâsızlıktan ve kötülükten men eder. Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibâdettir. Allah yaptıklarınızı bilir.“ (Ankebût, 45)

Âyet meâlini soru cevap yaparak açıklayalım.
“Oku”! Neyi?
“Kitaptan (Kuran’dan) sana vahyedileni.“

İşte! Cana can katacak ilâhî buyruk! Ne büyük bir müjde ve ne şerefli bir sorumluluk.

Kur’an’ın yâni vahyin özelde Hz. Muhammed’e, genelde sâdece sana indiğini düşüneceksin, ama her okuyanın da aynı hissi duyabileceğini de unutmadan.

Başta Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed (sav) olmak üzere, her insan “sana” ifadesinin birinci muhâtabıdır.

Bu âyet müminlere sonsuz müjde ve şerefli mesûliyet yüklemektedir.

Düşünsenize! Allah ile hemhâlsin, aracısız Rabbinin buyruğuna muhâtapsın. Allah doğrudan sana sesleniyor; daha net ifadeyle: Allah seninle konuşuyor.

Ne diyor? Ey kulum!
Ey Ahmet, Mehmet, Ali, Ömer.
Ey Ayşe, Fatma, Hatice:

“Oku! Kitaptan sana vahyedileni!”
Kul için ne muazzam bir coşkudur bu!
Allah kendisine hitâp ediyor.

Bir muhteşem sevincimiz daha var!

Nedir o?
Kim için seviniyoruz?

Hiç unutmadığımız sevdâdır bu!
Hiç hatırdan çıkarmadığımız müjdedir bu!
Ümmet olmanın getirdiği şereftir bu!
Hep aklımızda olan rahmettir bu!
Yoluna râm olduğumuz rehberdir bu!
Feyzinden kâm aldığımız önderdir bu

Şâirler Sultanı ne güzel övmüş:

Müjdeciğim, kurtarıcım, efendim, peygamberim;
Sana uymayan ölçü, hayat olsa teperim…(N. Fâzıl Kısakürek).

Muhammed Mustafâ’dır bu sevgili…

Bu sevinç Hazret-i Muhammed’e ümmet olma sevincidir
Bu sevinç Hazret-i Muhammed’e tâbi olma bilincidir.
Bu bahtiyârlık sünnete bağlılık şuurudur.
Bu mutluluk Müslüman olmanın izzet ve gurûrudur.

Vahyin kutlu hitâbına Allah’ın son peygamberi olarak ilk Hazret-i Muhammed Mustafa nâil oldu.

Hâtemu’l-Enbiyâ oldu.

Merhamet sâhibi Allah, kullarına rahmet olsun diye Hazret-i Muhammed’i gönderdi.

“Ve mâ erselnâke illâ rahmeten li’l-âlemîn.”

“Ve seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.“ (Enbiyâ, 107).

Allah rahmetinin nişânesi olarak; İslâm dinini ve yüce dinin kitabı olan Kur’an-ı Kerim’i anlayabilmemiz için; Hazret-i Muhammed’i en güzel örnek olsun diye gönderdi.

“Şüphesiz, sizden Allah’a ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok ananlar için, Allah Resûlünde güzel bir örnek vardır.“ (Ahzâb, 21).

Ankebût Sûresinin 45’inci âyetini tefsir, tahlîl ve tefekkür ediyoruz.

Bu âyet bizi namaza hazırlıyor. Bize şuur yüklüyor.

Allah, vahyini tüm insanlara indirdi. Kur’an’ı bütün insanlara ve cümle canlara rahmet olsun diye gönderdi.

Ancak ilâhî buyruklara teslim olanlar Müslüman olur.

Allah’ın bize vahiy yolu ile gönderdiği kitap Kur’an‘dır.

Alak Suresi’nde Allah “İkra” Oku!, diyor. Konumuz olan bu ayette de “Utlu” Oku!, diyor.

İlkinde; “Yaratan Rabbinin adı ile oku.” Bu ayette de; “Sana vahyettiğim kitâbı oku.” diye buyuruyor.

Okuyacağız!
Kur’an’ı okuyacağız.
İman diliyle, gönül diliyle, ilim diliyle âyetleri okuyacağız, tefekkür edeceğiz, ibret alacağız.

Fizik, kimya, biyoloji okuyacağız.
Tıp, astronomi, metroloji okuyacağız.
Ekonomi okuyacağız.
Yeryüzünü, gökyüzünü, uzayı, fezâyı inceleyeceğiz, düşüneceğiz.

Yaratan Rabbimizin adıyla okuyacağız.

Allah yaratandır.
İnsan yaratılanı bulabilen kâşiftir.

Konumuz namaz ibâdeti.

Lâkin daha kıyâma duramadık. Bedenen ve rûhen namaza hazırlık safhasındayız.

Kur’an’ın bize vahyedilenleri okuma buyruğu; her namaz öncesi Kur’an-ı Kerim’i hatmetme mânâsını taşımaz.

Allah’ın namaz öncesi bizden istediği tefekkür etmek, dünya ve âhireti gereği gibi değerlendirmektir.

İnsan birkaç saniye içerisinde ömrünü, yeryüzünün düzenini ve işleyişini, kudret sahibinin âlemlerin Rabbi olduğunu tefekkür edebilir.

Kur’an’ın rûhunu, özünü düşündük!
Yetti mi? Yeterli mi?
Hayır yetmedi!
Yeryüzünü, gökyüzünü, âlemleri, kâinatın mükemmelliğini düşünmeliyiz.
Ağacında, yaprağında, dağlarında toprağında Allah’ın varlığını tefekkür edebilmeliyiz.

Ey insan
Namaz kılmak için:
Rûhunu hazırlayacaksın!
Bedenini hazırlayacaksın!
Abdesti usûl ve erkânına göre alacaksın!
Teslimiyet ve kulluk iklimine gireceksin!
Namaz kılacağın yeri hazır hâle getireceksin!
İstikâmetin ve niyetin belli olacak!
Her yöne değil, şeklen bir yöne, kalben Allah’a yöneleceksin!
Kıblen Kâbe olacak, namaz Allah için kılınacak.
Duruşun, okuyuşun, rükû ve secden Allah için yapılacak
Oturuşun Allah için, kalkışın Allah için olacak.
Selâmın Allah için, kelâmın Allah için olacak.

Allah bize yâr, Allah bize yakın!
İşte delilimiz:

“Kullarım sana beni sorduklarında bilsinler ki; şüphesiz ben yakınım, bana duâ ettiğinde duâ edenin dileğine karşılık veririm. Şu halde benim dâvetime gelsinler ve bana iman etsinler ki, doğru yolu bulabilsinler.“ (Bakara, 186).

Tekbir için ellerini kaldırırken; dünyalık arkanda kalacak, zihnin, gönlün huzur bulacak.
Aşk ile Allah dedikçe;
Derdin, hüznün bitecek.
Çünkü Allah büyük,
Sen Allahu Ekber dedikçe, kalkar sırtından dünyalık her yük.

Ve…

Allâhu Ekber.

“İftitah tekbîri” aldık!
Artık namazdayız, Allah için kıyâmdayız.
Hamd için, şükür için; huzurda, divandayız.

Namazı vakârla kılmak ta’dîl-i erkân demektir.

Melekler imrenecek! Huşû, takvâ ve ihlâs ile kıldığın namaza!

Görenler, bu ibâdet eden kulun mânevî görüntüsü diye düşünecek!

İşte! Namaz bu!

“İnne’s-salâte tenhâ ani’l fahşâ-i ve’l münker(i);

Böyle namaz insanı hayâsızlıktan ve kötülükten men eder.

“Velezikru’llâhi ekber.”

“Allah’ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibâdettir.”

Bu âyette geçen “zikr” yani zikir ifâdesi “namaz-salât” anlamına geldiği gibi Allah’ı farklı ibâdetlerle zikretmek/anmak mânâsına da gelir.
Bahse konu bu âyet “namaz” ile ilgili olduğu için meâlini bu şekilde düşünmek lâzım.

“ Vallâhu ya’lemu mâ tesneûn.”
“ Ve Allah yaptıklarınızı bilir.” (Ankebût, 45).

Ey insan!
Tapacaksan Allah’a tap.
Allah’ın kudrette, yaratmada ortağı, dengi, benzeri yoktur.
Mülk onundur, varlık onundur.
Hayy olan, Bâkî olan yalnız Allah’tır.
Can veren, can alan O’dur. Dirilten, cezâ ve mükâfat veren O’dur.

Allah’tan başka tapınılacak yoktur.

Namazı erteleme!

Derler ki:

“Lâtueccil salâteke lienne’llâhe lâyueccilu vefâteke.”

“Namazı erteleme, çünkü Allah ölümünü ertelemeyecek.”

Hidâyet istiyorsan namaz kıl.
Rızık istiyorsan namaz kıl.
Vazife istiyorsan namaz kıl.
Huzur istiyorsan namaz kıl.
Evlenmek istiyorsan namaz kıl.
Şerden kaçmak istiyorsan namaz kıl.
Şifa arıyorsan namaz kıl
Dost arıyorsan namaz kıl.
Dünyalık istiyorsan namaz kıl.
Âhiret istiyorsan namaz kıl.
Cennet istiyorsan namaz kıl.
Cehennemden korkuyorsan namaz kıl.

Ey insan âlem sâhipsiz değil.

Yeryüzüne, gökyüzüne ibret ve hikmetle bak! Bir düzensizlik göremezsin!

Kul ol, kul yaşa, kul öl!

Namazı erteleme!

Kur’an’ı dinle:
“Şüphesiz ki, sizin dostunuz/veliniz ancak Allah’tır. Resulüdür ve iman edenlerdir! Onlar ki, Allahın emirlerine boyun eğerek namazı kılarlar ve zekâtı verirler.” (Mâide, 55)

Kur’an mektebi nasibi olanlara, aşk ile öğrenmek isteyenlere ne güzel rehberdir.
Allah, merhametiyle kullarına doğru yolu gösteriyor.

İşte en güzel dualardan bir ayet:

“Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelecekleri namaz kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duâmı kabul et!” (İbrâhim, 40).

Namazı unutma!

Mustafa Arslanoğlu

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu