Bolumuzun manevi havası ve tabii güzelliği ile meşhur Tokad-i Hayrettin mesire yerinin kapısında “Edep Ya Hu” yazısı her zaman girişte kendime bir çeki düzen verdirmiştir. Bir arkadaşım da yine bürosunun görünür bir yerine astığı Osmanlıca harflerle “Edeb ya hu” levhası her gittiğimde dikkatimi çeker ve kendimi kontrol etme ihtiyacı hissederim. Atalarımın medeniyet anlayışını bir anda beni kuşatır. İnsani duygularım kabarır. Mutlu olurum.
Daha sonra edep sözcüğünün nereden geldiğini araştırdım. Bu kelimenin “halkı ziyafete davet” anlamı taşıyan Arapça “edb” mastarından geldiğini anladım.
Herhalde ziyafete davetin güzel ve karşılıksız bir duygu olduğu iyi huyların buradan başlayacağı düşünülerek bu kelime günümüze gelene kadar tüm güzel ahlakın başlangıcı olmuştur.
Edep insanın kimliğidir. “Edeb” kelimesi, “haddini bilip sınırı aşmama, terbiye, yerinde ve ölçülü davranma huyu, herkese karşı iyi davranma, her hususta nezaket, usluluk, zarafet, incelik, kibarlık, yaratılanları yaratandan ötürü sevme yani topluca iyi ahlak” anlamını taşır. Edepli “attığı adımı bilen, insanları incitmeye korkan, terbiye ve hayâ sahibi, ölçülü, zarif” ile ifadesini bulurken, edepsiz “kaba, insanları kıran, utanması olmayan, terbiyeden yoksun” kelimelerinin pek çok anlamını ihtiva etmektedir. Bu fiillerin zıttı edepsiz olarak ifade edilmiştir.
Tasavvufta edeb, hayatının her safhasında “hep güzel şeylerle birlikte olma” manasını ihtiva eder. Edep tasavvufun temeli olmuştur. Tasavvuf ehli “Eline, diline, beline sahip olmak.” gibi bir hayat prensibini düstur edinmiştir. Tarikatlarda nihai hedef zaman içinde edebin kazanılması yani insan-ı kamil mertebesine ulaşmaktır.
Edebin çoğulu adap kelimesi ile ifade edilmiştir. Her halin ve her tavrın bir adabı “edebler silsilesi” vardır. Söz söyleme adabı, davranış adabı, ibadet adabı, dinleme adabı, sofra adabı, sokak adabı, ev adabı, ziyaret adabı, tuvalet adabı oyun adabı, gibi daha da sayılabilir. Edeb genel bir kavramdır ve güzel ahlakın tamamını ihtiva eder. Bu durumda edeb için, “güzellikler ve iyiliklerin toplu adı” da diyebiliriz. İnsanı hayra ve doğruluğa davet eden her şey, yani insaniyet kavramının içini dolduran bütün erdemler “iyilik, dürüstlük, çalışkanlık, yardımseverlik, güzel ahlak, gülümseme vs.” edeb kelimesinde toplanır.
Peygamberimiz (SAV); “Ben güzel ahlakı tamamlamak üzere gönderildim. Rabbim beni edeplendirdi. Terbiyemi de güzel yaptı.” diyerek edeb ile ümmetine örnek olmuştur. Edep; ilahi sıfatlarla nurlanmadır, biriyle birlikte olduğunda davranışlarına dikkat etmek, konuştuğun zaman dilini korumak, yalnız kaldığın zaman kalbini korumak, işlerinde adaleti korumak. dışarıya çıktığın zaman gözünü korumaktır. Bütün ilahi emirler, ibadetler, hayır ve hizmetler edep öğrenmek içindir. Edepsiz insan lütfu haktan mahrum kalır. Kuran’ın tüm gayesi edeptir. “İman edepten ibarettir.” denilmiştir.
Her işi edep güzelleştirir. “Güzeli Güzel yapan Edeptir. Edep ise güzeli sevmeye sebeptir.” Güzel de olsa edepsizlik büyük sıkıntı ve kederler getirir. Cennette olan şeytan da, yine küstahlık, edepsizlik yüzünden kapıdan sürülmüştür Her işin başında kovulmuş şeytanın şerrinden korunmak için Allah’a yalvarırız.
Edebiyat kelimesinin kökü de “edep” ten gelmektedir. Büyüklerimiz insanı edepli kılan, iyi ve güzel ahlaka ulaştıran bilgi için genel manada “edebiyat” kelimesini türeterek kullanmışlardır. Edebin kazanılması için edebiyat gelişmiştir. Edebi anlatan öğreten bilimler de edebiyatın hizmetine verilmiştir. Bunun için sanatçılar tarafından şiir, roman vs gibi birçok eserler yazılmıştır. İnsanın hem bu dünyada hem de ahirette, ebed içinde sürmesi istenen mükemmel hayat, edebiyat çalışmalarına ilham olmuştur. Edebiyat sayesinde daha güzel, daha huzurlu, daha bahtiyar bir ömür tasavvuru geliştirilmiş ve yaşanmaya çalışılmıştır. Edebiyat ile edebe ulaşılarak mutlu bir hayat sürmek isteyenler bu çalışmaları desteklemişlerdir. Edebiyat vasıtasıyla “edb” e ulaşmak istemişlerdir.
Milli Eğitim ve Öğretim çalışmalarının gayesi insanlara çocukluklarından itibaren hayatlarında gerekli bilgilerin öğretilmesi ve onlara medeniyetin gereği olan “edeb” in kazandırılmasıdır. Öncelik de bu olmalıdır. İlmin gayesi önce edep olmalıdır. Edep kavramının içinde her türlü ahlak prensipleri gizlidir. “Edeb” i kazanamayan en iyi üniversiteleri de bitirse nafile çaba sarf edilmiştir.
Yine Büyükler; “Hizmetteki edep, hizmetten daha üstündür.” demişlerdir. Biz birçok hizmetler yapıyoruz ama edeple hareket edip insanların gönlünü kazanamamışsak nafile çalışıyoruz demektir. Kaşıkla verip sapıyla göz çıkarmamalıyız. Tüm hizmetler bizim ve insanların mutluluğunu kazanmak için olmalıdır. Atasözü haline gelen; “Yüzü güzele kırk günde doyarsın, huyu güzele kırk yılda doyamazsın !” derler.
Yunus Emre; ”Girdim ilim meclisine, eyledim kıldım talep; Dediler ilim geride, illa edep illa edep…” ifadesi ile gönüllere taht kurmuştur.
Sonsuz selam ve sevgilerimle, hoşça kalınız.
Tahsin Akduman