Doç. Dr. Erhan Çapraz

Bayramlar Bayram Ola!

“Bayram” kelimesinin kökü, kesin olarak belli değilse de “baḏram”, “bayram” şeklinde eski Türkçeye kadar uzanır. Hattâ kelimenin Rusça’ya, Kafkas ve Balkan dillerine de Türkçeden geçmiş olması Türklerin bayrama verdiği ehemmiyeti yeterince tenvîr eder. Zirâ Türklerde bayram, milletçe neş’e ve sevinç içinde kutlanan, dînî veya millî bir anlam taşıyan oldukça kutsal bir gün niteliği taşır bilâistisnâ:

“Bayram sabâhı bile olsa

Sensiz doğan günü neyleyim” (Câhit S. Tarancı).

Dolayısıyla bayram, Türklerde töreli dâirede asıl ehemmiyetini İslâmiyet’le birlikte kazanmıştır. Öyle ki onbir ayın sultânı ramazan, bize cennetin mükâfâtını bayram olarak teberrük eder. Bu yüzden ramazandan sonra gelen ve ilk üç günü şeker bayramı olan şevvâl ayına “bayram ayı” denilir! Bu ayda bayram eylemek, yâni çok sevinmek her Müslümân’ın hakkıdır. Bu sebeple Töreli Türk sözlü şiirinin kurucusu Karac’oğlan, gurbet elde ölümünden dolayı düşmânlarının bayram etmesine daha çok içlenir:

“Vâdem yetip gurbet elde ölende

Duyar düşmânlarım bayram ederler” (Karac’oğlan).

Töreli Türk kültür dâiresinde de bayrama verilen ehemmiyet fevkalâdenin fevkindedir. Zirâ bayram geldiğinde kâinâtın havası değişir; tüm kâinât âdetâ bir bayram havasına bürünür. Bayram üstü, telâşlı bir hâzırlık başlar. Atılan “bayram topu”yla yediden yetmişe herkesin dikkâti sâdece bayrama celbedilir. Nişânlı erkekler, binbir zahmetle süsleyip kucakladığı “bayram koçu”nu nişânlısının evine götürmenin heyecânını yaşar. Bayram şekeri ise bayramların olmazsa olmazıdır. Hânelerde türlü türlü, renk renk şekerlerin ikrâm yarışı başlar. Büyüklere yapılan ziyâretse şekersiz olmaz. Çünkü bu, onların şekerden bile tatlı olduklarını îmâ eder. Çocuklar da bayram boyunca şeker toplama yarışına girişirler. Ayrıca çocukların eğlenmeleri için de özel bayram yerleri kurulur…

Durup dururken bir iltifâta sebep durumlarda hemen aklımıza “Bayram değil, seyrân değil, eniştem beni neden (niye) öptü?” sorusu geliverir. Bayram geçtikten sonra yapılan bir yardım veyâ ikrâmın ise hîçbir faydası yoktur. Bu yüzden atalarımız, “Bayram geçtikten sonra kınayı kıçına sür” derler. Çok seyrek, bayramda seyrânda ve bayramdan bayrama sevdiklerimizin yüzünü görsek de bayram bizi bize kavuşturur. Her ne kadar, yapılmasında gecikilen bir iş karşısında, “Bayramdan sonra bayramın mübârek olsun” şeklinde bir töresöz söylense de geçmiş bayramı tebrîk eyleyip mübâreklemek, asırlardır bu töreli toplumun en büyük fazîleti olmuştur!

Hîç şüphesiz bayramın hakîkat alanını, Kur’ân-ı Kerîm ve Resûlullâh Efendimizin (s.a.s) sünneti teşkîl eder. Mâide sûresinin 114. âyetinde Hz. Îsâ Aleyhisselâm, “Allahım! Rabbimiz! Bize ve bizden sonra geleceklere bayram ve Sen’den bir delil olarak gökten bir sofra indir, bizi rızıklandır, Sen rızık verenlerin en hayırlısısın” diyerek rabbimize bayram niyâzında bulunur. Yâni bayram, rabbimizden bize vâsıl olan bir delîl ve rızıktır. Bayramlaşmak ise sünnettir. Bunun için en güzel bayramlıklar giyilerek önce sabâh erken vakitte câmiye; sonra da dostların ellerine ve yüreklerine koşulur. Kîseler açtırılıp bayramlıklar verilirken de bayramlık ağızlar bir dahaki bayrama kadar açılmamak üzere sükûta erer…

Bayramlar, bayram ola! Bayramınız mübârek ola efendim!

Lutfî Baba soylamış, görelim cânım ne soylamış:

Gönüller huzûr dola

Kîn ü öfkeler sola

Cihânda her günümüz

Lutfi hep bayram ola…

Erhan ÇAPRAZ

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu