Geldik “Medine Pazarı Tecrübesi ve Günümüz Pazar Meseleleri” başlıklı dört bölümlük yazı dizimizin üçüncü kısmına.
Aslında üç kısımda bitirmeye niyetlenmiştik ama önemli gördüğümüz hususları atlamamak adına titizlenince, haliyle meramımızı da üç yazıya sığdıramadık. Tabi üniversite tercihleri döneminde olmamız hasebi ve de genç yüreklerin tedirginliğini sağaltabilmek adına araya bir de üniversite tercih yazısı girdik.
Bu nedenle evvelce neyden bahsetmiştik hatırlamakta fayda var.
İlk yazımızda, yazının başlığında yer alan kavramları incelemiştik. Önce İslam dininin devletleştiği, baş şehri, münevver şehir Medine kavramını ele almıştık. Daha sonra ise modern pazar ve piyasa kavramları ile türlerini irdelemiştik.
İkinci yazımızda ise değerlerin hunharca dejenere edildiği günümüz modern pazarı ve pazarda değerin nasıl oluştuğundan bahsettik. Ayrıca bugünün materyalist, pragmatist, oportünist ve makyavelist piyasa anlayışının yol açtığı sorunlara değindik.
Bu yazımızda ise günümüz pazar sorunlarına Medine pazarındaki tecrübeler üzerinden çözümler aramak adına Medine pazarının tesisinin şartlarına, gereklerine ve sürecine değineceğiz. Bir sonraki yazımızda da inşallah Medine pazarının kural ve özelliklerini ele alacağız.
Kaynaklarda, Mekkeli müşriklerin zulmü nedeniyle yaşadıkları sıkıntılar nedeniyle neredeyse yüzden fazla Müslümanın iki kafile halinde, ilk olarak, bugün Etiopya olarak adlandırılan Doğu Afrika ülkesi Habeşistan’a hicret ettiği bildirilmektedir. Sonra Akabe biatları neticesinde ise Yesrib (Medine) şehrine hicret ettikleri ifade edilmektedir. Arada maalesef bir de hatırlamaktan dahi hicap duyduğumuz Taif hadisesi var 1.
Bu hadiselerin ve süreçlerin her birinde pek çok ibret, pek çok alınacak ders var ama her biri hacimli konular olması, buranın da sınırlı bir mecra olması nedeni ile ayrıca okunmasını tavsiye ediyorum. Yoksa bu gidişle yazıyı dört kısımda da tamam edemeyeceğiz.
İş bu sebeple bu yazıda yalnızca genel hatlarıyla, Hz. Peygamber’in 622 yılında hicretinden sonra hoş olmayan yer anlamına gelen Yesrib şehrinin Medine’ye dönüşmesindeki en önemli iktisadi olaylardan biri olan Medine pazarını ele alacağız.
Hz. Peygamber (sav) Medine’ye hicret ettiğinde önce şehrin içtimai, siyasi ve iktisadi durumunu gözlemlemiştir. Çünkü gençliğinde amcası ile Şam, Yemen ve Filistin bölgeleri gibi o devrin en önemli ticaret merkezlerini gezmiş ve görmüş olan Allah Resûlü bağımsızlığın ve İslam Medeniyetinin inşa ve ihya yolunun bu üç sahada söz sahibi olmaktan geçtiğini iyi biliyordu. Bu nedenle hicretten sonra ilk iş olarak mescit, vakıf ve pazar müesseselerinin tesisine yönelmişti.
İlk inşa edilen mescit sadece namaz ibadetinin yerine getirildiği bir yer değil, aynı zamanda yeni inşa edilen İslam Devleti’nin eğitim faaliyetlerinin icra edildiği medrese, hukuk işlerinin görüldüğü mahkeme, askeri işlerin görüşüldüğü karargâh olmuştur. Kısaca mescit hem bir toplanma ve istişare meclisi, hem de kurumsal nizamın sağlanması için tüm diplomatik ve kamusal hususların görüşüldüğü devlet kurumunun ilk nüvesini oluşturmuştur.
İktisadi bağımsızlık olmadan siyasi bağımsızlığın da mümkün olmadığını bilen Hz. Peygamber, İslam’ın hür bir şekilde yaşanabilmesi ve bekası için önemli unsurlardan bir diğeri olarak gördüğü iktisadi bağımsızlığın tesisi için Medine’de bir pazar kurulmasını lüzumlu görmüştür.
O zaman için Medine pazarı birkaç Yahudi ve müşrik ailenin hakimiyetindedir. Bir aile sarraflık, para ve tefecilik gibi işleri, bir aile debbağlık (dericilik) giyim ve gıda mamulleri pazarını, bir diğer aile ise tarımsal mamuller pazarını elinde tutuyordu ve pazardaki arz ve talep ile fiyatları bu aileler belirliyor ve yönlendiriyordu 2.
Bu pazarlarda; münâbeze ve mülâmese (malın incelemeye izin verilmeden kusurları gizlenerek satılması) , tasriye (satılacak hayvanın sütü bol gözüksün diye birkaç gün sağılmadan satılması), neceş (alma niyetinde olmadığı halde malın fiyatını yükselten teklifte bulunma) gibi bilinmezlik veya hile içeren Câhiliye akid türleri, faizli muameleler, karaborsacılık, şehirlinin köylü adına simsarlığı, taşralı üreticilerin pazarlara ulaşmadan karşılanarak ellerindeki malların ucuza kapatılması gibi gayr-ı İslami ve cahiliye adetleri işletilmekteydi 3.
Bu nedenle Hz. Peygamber (sav), Nebit ve Ben-i Kaynuka gibi mevcut pazar yerlerini gezmiş buralardaki işleyişi ahlâkî ve İslâmî bulmadığı için yeni bir pazar tesisine yönelmiştir.
Hz. Peygamber, Nebit pazarına giderek “Bu asla sizin pazarınız olamaz” dedi. Sonra başka bir pazara gitti yine “Bu asla sizin pazarınız olamaz” dedi. Sonra (Medine pazarı olarak adlandırılacak olan) bu pazara döndü, etrafını dolaştı ve “Sizin pazarınız budur: bu pazar daraltılmayacak ve burada vergi alınmayacaktır” dedi (İbn Mace, “Ticarat”, 40).
Yahudilerin pazarının yakınına kurdurduğu ilk pazar Yahudileri bir süre sonra paniğe sevk etmiş ve Yahudilerin reisi Müslümanların pazar yeri olarak kullanılan çadırın iplerini kesmek suretiyle bu girişimi sabote etmiştir.
“Bunun üzerine Hz. Peygamber “Gerçekten ben bunu, onu daha da delirtecek bir yere nakledeceğim.” dedi ve sonrasında pazarı Medine pazarı olacak yere taşıyarak şu emri verdi: “İşte bu sizin pazarınızdır, burada devamlı sabit köşeler, yerler edinmeyin, burada hiçbir vergi de alınmayacaktır.” (Semhudi, “Vefaul-Vefa”, I/540).”
Allah Resulü (sav)’in Medine’de bir İslam devleti kurmak amacıyla yaptığı uygulamaların en önemlilerinden biri olan güzel ahlak ve dürüstlük üzere kurulan bu kutlu pazar kısa sürede önemli tüccarların yetişmesine vesile olmuştur. Sonrasında İslamiyet, yetişen bu fütüvvetli tüccarların fütuhat ruhu ile Çin’den Afrika’ya ve dahi İstanbul’a kadar taşınacaktır 4.
Tabi haliyle aklımızda deli sorular dolanmakta.
Bugün kaç gayrimüslim, Müslüman bir tüccara, bir esnafa bakarak onun iş yapmasına, dürüstlüğüne, samimiyetine binaen İslam’a ittibâ etmektedir? Bugün hepimiz pazardan, tüccardan, esnaftan, piyasalardan dert yanar olduk. Bu durumun sebepleri neler ve müntesipleri kimlerdir? Suçlu hep başımızdakiler midir? Kendi nefslerimizi temize çıkarmaya daha ne kadar devam edeceğiz?
Bugün pazarlarımız, piyasalarımız, iktisadi ve finansal iş ve işlemlerimiz ne kadar bu pazardakilere benziyor? Ya bugünkü pazar ile cahiliye pazarının benzerliklerini şöyle aklınızda bir sıralayıverin hele…
Peki Medine pazarını bugünkü pazardan, o pazarın tüccarını bugünkü tüccardan, o pazarı bugünkü pazardan ayıran farklar nelerdi? Bu tüccarlar nasıl yetişti? Neydi bu pazarın özellikleri?
Önümüzdeki yazıda inşallah bu konuyu ele alacağız. Şimdilik kalın sağlıcakla.
Kaynakça
1. https://islamansiklopedisi.org.tr/hicret
2. https://www.rekabet.gov.tr/Dosya/milliyet-ek-20230505155953927.pdf
3. https://islamansiklopedisi.org.tr/pazar
4. Cora, İ. (2020). Çağdaş Tüketici Pazarları Açısından “ Medine Pazarı” nın Analizi . Atlas Sosyal Bilimler Dergisi , Atlas Sosyal Bilimler Dergisi , 51-62 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/atlas/issue/56617/748441