Doç. Dr. Erhan Çapraz

Zafer, sefere müştaktır!

Yine bir safer ayına erişmiş bulunuyoruz. Cenab-ı Hakk’ın bir lutfu olsa gerek safer ayı Türk milleti için aynı zamanda bir sefer ve zafer ayı da olmuştur. Hiç şüphesiz bunda “sefer” kelimesinin zafere dönük ilâhî kodları da bünyesinde barındırmasının tesiri büyüktür. Nitekim kutlu Nebî, “Men sabera zafera” (Sabreden zafere ulaşır) hadis-i şerifleriyle bu halkaya sabrı da tayin ve telkin etmiştir…

Malûm olduğu üzere “sefer”, Rûhî-i Bağdâdî hazretlerinin “Yârân-ı vatandan bizi özler bulunursa / Düştük sefer-i gurbete muhtâc-ı duâyız” şeklinde dile getirdikleri gibi “yolculuk, seyahat” mânâsına gelmektedir. Hatta törelinin büyük şairi merhum Yahyâ Kemal de bu yolculuğun hakîkî cephesini şu şekilde duygularımıza kazımıştır:

“Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden

Birçok seneler geçti dönen yok seferinden”

Bu yüzden Orhan Veli Kanık’ın “Seferi aynı köye herkesin” şeklinde bildirdiği üzere, tüm seferler O’nadır (C.C.). Bu duruma bağlı olarak da zafer, sefere müştak olmadadır.

Elbette seferin en aslî karakteri ise “savaş”ta meydana çıkar. Hünkârlar, küffâra sefer murad eylerler. Yine Yahyâ Kemal’in ifadesi üzere, “Böyle bir dersi alan rûha vatan dar görünür / Dâimâ başka sefer başka ufuklar görünür”. Sultanlar ilk seferlerine çıkışlarında kapı kullarına sefer bahşişleri dağıtırlar. Daha ziyade savaşa bağlı olarak da dinimizde oturulan yerden normal bir yürüyüşle üç gün veya on sekiz saat (yaklaşık 90 km.) uzaklıktaki başka bir yere yapılan yolculuğa da “sefer” adı verilmiştir. Dolayısıyla seferin hakikat dairesinde karşılığı gayrı apaçık bellidir: Allah sevgisiyle dolup taşan insan gönlünün dünyevî bağlardan kurtulup Cenâb-ı Hakk’a yönelişi, maddeden mânâya yolculuğu… Kuşeyrî Risâlesinde bu hakikat şöyle ifade edilmektedir: “Beden ile olan sefer bir bölgeden diğer bir bölgeye intikal etmekten ibârettir. Kalp ile olan sefer ise bir sıfattan diğer sıfata yükselmek şeklindedir.” Bunun lisânımızdaki “Kün!” emr-i ilâhîsine bağlı tecellisi ise “Sefer der-vatan”, yani “Vatanda sefer” olmuştur: Rûhun kötülüklerden ve dünyevî bağlardan kurtulup asıl vatanı olan ruhlar âlemine yönelişi… Bir mürşid-i kâmil buluncaya kadar diyar diyar dolaşması… Bu uğurda bırakın sefer etmeyi ve eylemeyi, hatta sefere çıkmayı, saz şairi Öksüz’ün “Bırakıp illeri dağlar aşanlar / Pâdişah uğruna sefer eşenler” şeklindeki ifadesinde görüldüğü gibi sefer “eş”ilir. Bunun icrâsı her ne kadar insana aitmiş gibi görünse de elbette sadece Cenâb-ı Hakk’ın takdirine bağlıdır. Bunun idrakinde olan cedlerimiz ise “Sefer duâsı” ve “Sefer gülbang”ları ile daima seferin zafere tekallübünü niyaz eylemişlerdir.

Biz de töreli fikir ailesi olarak bu 30 Ağustos Zafer sabahında Cenab-ı Hak’tan daima zafer niyaz ediyor; tüm şehidlerimize Rabbimizden rahmetler diliyoruz…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu