ŞEHİR ŞEHİR DEDİKLERİ
“Hüner: bir şehr bünyâd eylemekdür
re’âyâ kalbin âbâd eylemekdür”
sözleriyle
fâtih sultân muhammed hân
ne söylemek istiyordu:
asıl mârifet
bir şehir binâ ettikten sonra
o şehir halkının gönlünü
hoş eylemek ve de hoş tutmaktır
yânî
şehir fethedilip îmâr edildiği hâlde
halkın gönlü hâlâ fethedilememişse
bu
–yûnus emrenin tâbîriyle–
“bir kurı emekdür”
o şehrin mâhiyetini
fâtihin mürşidinin mürşidi
hâcî bayram-ı velî de
bir nutkuyla şöylece şerh etmiş:
“çalabum bir şar yaratmış iki cihân arasında
bakıcak dîdâr görinür ol şarun kenâresinde
nâgehân ol şara vardum ol şarı yapılur gördüm
ben dahı beyle yapıldum taş u toprak arasında
ol şardan oklar atılur gelür cigere batılur
‘ârifler sözi satılur ol şarun bâzâresinde
şâkirdleri taş yonarlar yonup ustâda sunarlar
çalabun ismin anarlar ol taşun her pâresinde
ol şar didigüm gönüldür ne ‘âlimdür ne câhildür
‘âşıklar kanı sebîldür ol şarun kanâresinde
bu sözi ‘ârifler anlar câhiller bilmeyüb tanlar
hâcî bayram kendi banlar ol şarun menâresinde”
bu sözlere göre
asıl şehir
gönüldür
gönül
şehirlerin şehridir
başşehirdir
gönül
hakk çalabın yaratıp yaptığı şehirdir
bu yüzden
gönül kırmak
hakk çalabın sarayını yıkmaktır
gönül
manzarası cemâlullâh olan
yüksekte bir şehrin
yüksekteki sarâyıdır
gönül
âlem ülkesinin sarâyıdır
bu yüzden
bir gönüle sultân olmak
bir ülkeye sultân olmaktan yücedir
gönül
–tıpkı bir şehir gibi–
taş ile toprak arasında
yânî
kafa ile kalb –akıl ile aşk– arasında
yaratılıp yapılmıştır
gönül
ilmin ya da cehâletin değil
irfânın ya da gafletin mekânıdır
bu yüzden
hâcî bayram ile fâtihin sözlerini
tâm mazmûnuyla
ancak ârifler anlayabilirler
bu gönül şehrini
ümmî sinân da
bir nutkuyla şöyle yorumlamış:
“seyrümde bir şehre vardum gördüm sarâyı güldür gül
sultânumun tâcı tahtı bâğı dîvârı güldür gül
gül alurlar gül satarlar gülden terâzû tutarlar
güli gül ile tartarlar çârşû bâzârı güldür gül
toprağı güldür taşı gül kurısı güldür yaşı gül
hâs bâğçesinün içinde serv ü çenârı güldür gül
gülden degirmeni döner anun ile gül ögütür
akar suyı döner çarkı bendi pınarı güldür gül
al gül ile kırmızı gül çift yetişmiş bir bâğçede
bakışurlar hâra karşı hârı ezhârı güldür gül
gülden kurulmış bir çâdır içinde ni’meti hâzır
kapucısı ilyâs hızır nânı şarâbı güldür gül
ümmî sinân gel vasfeyle gül ile bülbül derdini
yine garîb bülbülünün âh u figânı güldür gül”
artık
bu şehir
tüm letâfeti ile
daha da tebellür etmiş hâldedir
denilebilir ki:
gönül
gül şehridir
gülden insanların
gül nefesli gül kokulu insanların
şehridir
şehir
gönül ehli insanlarla
gül gönüllü insanlarla
hakîkî mâhiyetini kavrayabilir
şehir
bir gönül aynasıdır
bir şehir
fâtihlerinin bânîlerinin
eminlerinin hâdimlerinin
mukimlerinin ve sâkinlerinin
gönüllerinin aynasıdır
bir gönül de
ancak
kendisine kâmilen ayna tutan bir şehirde
sükûnu ve huzûru bulabilir
yânî
gönül hasbahçesinin gülleri
ancak
gül gönüllülerin
gülden şehirlerinde
dâimâ ter ü tâze
ve her dâim latîf kalabilir
hulâsa
şehir
taşla toprakla değil
ancak
gönülle bünyâd edilir
hakîkî hüner
halkın gönül bahçesini
güllerin hasbahçesine döndürmektir
asıl hüner
asıl şehircilik
ve de asıl medeniyyet
işte budur…
Abdülkadir DAĞLAR