Felsefe - Hikmetİctimâiyatİslâmî İlimlerNuh UçganTöreli YazılarUluslararası İlişkiler
Trend

İslam Siyaset Düşüncesi Üzerine Yeni Bir Konuşma-Yazma Projesi

İslam Siyaset Düşüncesi Üzerine Yeni Bir Konuşma-Yazma Projesi

Nuh UÇGAN

Töreli Fikir’de yazmaya, yaklaşık bir yıldır ara verdikten sonra, Abdülkadir Hocamın tatlı-sert isyanı karşısında daha fazla direnemeyerek yeniden başlıyoruz. Okumakta olduğunuz bu yazı ilk olmak üzere artık düzenli olarak her hafta Cuma günü İslam siyaset düşüncesi üzerine yeni bir konuşma-yazma projesi ile kalem oynatmaya kaldığımız yerden devam edeceğiz. Uzun yazıyor olmamın bir şikâyet konusu olduğunu biliyorum. Derdimi kısa yazılarla anlatma becerisine sahip olmadığımı da biliyorum. Yazmayı bir vazife olarak görüyorsanız yazdıklarınızın okunmasını ve mümkün olduğunca geniş bir etki alanına sahip olmasını da görmezden gelemezsiniz. Töreli Fikir internet sitesinde yazılarınızın tıklanma sayısı gösteriliyor, bu sayının yüksek veya düşük olmasının yazarın morali üzerinde etkisi olmadığını söylemek doğru olmaz. Okunup okunmamak da okuyucu sayısı da umurumda değil, ben yazıma bakarım diyemiyorsunuz. Sadece okunmak değil aynı zamanda anlaşılmak da bir meseledir. Yazmak bir çiledir ve yazar bu çilesi karşısında farkındalığına vardığı ve hayatî olarak değerlendirdiği meselesinin okuyucu tarafından da sahiplenilmesini bekler. Halbuki okuyucu oldukça konforlu bir alandadır, yazarın derdine ortak olacak anlama çabası konusunda zorlanmak istemez. Baştan söylemek gerekir ki okuyucunun konforunu bozmayacak ve fakat yazarın meselesini anlatma tarzından da taviz vermeyecek bir ara formül yok, konu müzakereye pek açık değil. Bendeniz de okuyucudan sabırla okumasını, meselemi kendi meselesi edinmesini talep edecek değilim; yazılarımın şikâyet konusu olan uzunluğunu kısma ve eskisinden daha anlaşılır kılma beklentisine de açık değilim, daha doğrusu bir tercihten çok bunu yapacak yetenekte değilim. Anlaşılan o ki ben uzun ve ağır yazmaya devam edeceğim, yazılarım da az okunmaya ya da okunmamaya devam edecek. Anlaşılan o ki okuyucudan talep edemediğim sabrı, yazılarımın mecrasını, yatağını ve muhatabını bulması konusunda kendim göstereceğim.

Yazmak sadece bir vazife değildir, aynı zamanda entelektüel faaliyette bulunmanın en ayrıcalıklı türüdür. Entelektüel faaliyet deyip geçmeyin lütfen, bu çaba insanı eşref-i mahlukat olarak gören Marx’ın da dediği gibi insanileşmenin, yani yabancılaşmanın önüne geçmenin yegane yoludur.  Entelektüel faaliyette bulunmak, insanî potansiyelinizi ortaya çıkarmanın en kadife yöntemidir. Entelektüel faaliyette bulunmak kaygısı yoksa hayvanî hayatta kalma çabası dışında bir arayışınız da yok demektir. İnsanileşme çabasının bir sonucu olan entelektüel faaliyet ayrıca bir kültürel geleneğin oluşması, kendine yeterli hale gelmesi ve kalıcılığını ispat etmesi açısından da olmazsa olmazdır. Bir kültürel gelenek veya bir medeniyet için entelektüalizm ve yüksek kültür karşıtlığından; sanat, edebiyat, felsefe, estetik ve düşünce karşıtlığından daha tehlikeli bir güvenlik sorunu olamaz. Entelektüel faaliyette bulunmak gevezelik etmek değildir, konu kültürel bağımsızlık meselesidir. Kısaca, yazarak bir taraftan insanileşme diğer taraftan kültürel bağımsızlığa erişme hedefini yerine getiriyoruz demektir, bu elbette aynı zamanda bir vazifeye de işaret ediyor. Okuyucuyu bu vazifeye ortak edebilir miyiz? Bu, okuyucunun bileceği bir şey. Ey okuyucu şayet ordaysan ekrana üç kez vur!

Yazmak kadar konuşmak da en önemli entelektüel faaliyetlerden birisidir. Yazmak ve konuşmak birbirinden ayrı faaliyetler midir, bu bile kuşkuludur. Yazarken zihninizde tahayyül ettiğiniz sanal dinleyicilere konuşuyorsunuzdur; konuşurken zihinsel bir yazma faaliyetini de eş zamanlı yürütüyorsunuzdur. Töreli Fikir yazarlarının birçoğu gibi bendenizin de yazma dışında konuşma görevleri ve bunun neden olduğu bir gündem yoğunluğu var. Konuşmayı ciddi bir entelektüel çaba sayıyorsanız, bir saat konuşmak için en az bir gün okumak zorunda olduğunuzu da bilirsiniz. O halde bu yazma ve konuşmanın neden olduğu gündem yoğunluğundan daha verimli ve daha az yorucu bir üretim elde etmek için bir yol bulmanız gerekir. Bu yol, konuşma ve yazma temalarını birbirini destekleyecek şekilde teşkilatlandırmanızla bulunabilir. Ben de bu yolu bulduğumu düşünerek Töreli Fikir’de uzun vadeli yazı temalarımı belirlemiş durumdayım. Konuşma faaliyetlerimden birisi kırk hadis müzakereleriydi. Milli Türk Talebe Birliği Bolu Şubesi ve onun kıymetli Başkanı Emre Özdemir kardeşimin ev sahipliği yaptığı, Töreli Fikir muhitinden ağabey ve dostların da iştirak ettiği müzakerelerde hadis-i şeriflerden yola çıkarak bir dünya görüşü inşa etmeye çalışmıştık. Meselemiz, içinde yaşadığımız çağda Müslümanca bir dünya kurmaktı ve cevabını aradığımız soru, bu çağda böyle bir dünyayı hadis-i şeriflerden yola çıkarak kurabilir miydik? Herkes mi bilmiyorum ama ben sorumun cevabını gayet yalın bir şekilde aldım. Geride bıraktığımız birkaç ay içinde başladığımız ve Milli Türk Talebe Birliği Bolu Şubesi yanında Medeniyet Tasavvuru Okulu Bolu Teşkilatı ve onun değerli sorumlusu Fatma Yardımcı kardeşimin sahiplendiği “İslam siyaset düşüncesi üzerine eleştirel metin okumaları: başlangıcından günümüze İslam dünyasında bilgi ve siyaset arası gerilim ve intibak tarihi üzerine müzakereler” başlıklı konuşmalar ise kırk hadis müzakereleri ile başlattığımız çabanın bir devamı olarak şekillendi. Bu konuşma-müzakereleri dört aşamalı olarak tasarlayıp ilk kısmını tamamlayarak ikinci aşamaya giriş yaptık. İlk aşamada Resul-i Ekrem ve Raşid Halifelerimiz dönemini referans alarak İslam siyaset düşüncesinin kurucu zeminini oluşturduk. Burada nübüvvet, Hatemü’l Enbiya, cihanşümul vizyon, hicret, takvim, siret, sünnet, Asr-ı Saadet, Hülefa-i Raşidin, Ezan-ı Muhammedî, fetih, cihad, tevhid sitesi, hikmeti nazariye, hikmeti ameliye, Medine-i Münevvere, cemaat, ümmet, hilafet, bilgi-güç ilişkisi, yüksek kültür-popüler kültür çakışması gibi kavramlar üzerinden İslam siyaset düşüncesinin üzerine yükseldiği zemini inşa ettik. İkinci aşamada artık İslam siyaset düşüncesinin Yunan okulunu, daha doğrusu siyaset bilimi okulunu temsil eden Farabi, İbn-i Rüşd, İbn-i Sina, İbn-i Bacce ve ilave olarak İbn-i Haldun okumaları yapacağız. Üçüncü aşamada İslam siyaset düşüncesinin bir başka türünü teşkil eden siyasetnamelere odaklanarak Maverdi, Nizamülmülk, Gazali üzerine metinler müzakere etmeyi planlıyoruz.  Belki buna, söz konusu etmeden geçmemek gerektiğini düşündüğüm İbn-i Teymiyye’yi de ekleyebiliriz. Nihayet dördüncü aşamada İsmail Kara’nın Hilafet Risaleleri’nden seçme metinlerle Abdülhamid-i Sâni, Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde yazılmış risaleleri değerlendireceğiz. Bu konuşma faaliyetini bugüne kadar yazılmış en önemli sömürge karşıtı metin olan İstiklal Marşı’nı tahlil ederek tamamlanmış olacağız. Öyle ya bu konuşma faaliyetinin ilk oturumunda vaad ettiğimiz gibi, siyaset düşüncemizin incelenmesine Ezan-ı Muhammedî ile başlayıp, Ezan-ı Muhammedî’yi milli varoluşumuzun merkezine yerleştiren İstiklal Marşı ile son vereceğiz.

İşte Töreli Fikir’de yeniden başlayan yazma faaliyetini söz konusu bu konuşma faaliyetiyle bir araya getirmeye çalışarak gerçekleştirmeyi planladım. Dolayısıyla Töreli Fikir’de önümüzdeki Cuma gününden itibaren İslam siyaset düşüncesi üzerine yoğun, derin, uzun ve ağır bir yazma çabasına girişmiş olacağız. İfade ettiğim gibi okuyucudan bu derin, uzun ve ağır yazılara sabır göstermesi gibi bir talebim yok ama birer Müslüman olarak siyasi bilincimizi, kimliğimizi, kolektif hafızamızı inşa eden fikrî birikimin gündeme getirilmesini gaye edinen bu arkeolojik kazıya dahil olmalarını bekleme hakkım var. Selamet ve sağlıcakla…

11

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu