Aygül Yıldırım UzunTöreli Yazılar

Kadınlar Çok Değişti Çok

Günümüz kadınlarının, eskilere nazaran şimdilerde çok daha farklı bir profil çizdiklerini söylemek mümkün. Hatta tanınmayacak hale gelenler var. Burada vurgulamak istediğim aslında fiziksel değişimlere dikkat çekmek. Evet, sözünü ettiğim mevzu estetik operasyonlar. En zengininden orta gelirliye kadar, sekülerinden muhafazakârına salgın gibi yayılan güzellik uğruna yapılan çeşitli müdahaleler…

Benim yaşıtlarım hatırlar; önceleri magazin haberlerinde sadece şu şarkıcı, bu oyuncu şu ameliyatları oldu, bu kadar paraya mal oldu gibi haberler görürdük. Ancak şimdilerde bu uygulamalara başvuranlar sadece ünlüler değil; sıradan ev hanımları dahi bu işlemleri yaptırabiliyor. Artık, ciddi ameliyatlar da dâhil olmak üzere her şey çok daha ulaşılabilir hale geldi. Hatta öyle ki, “merdiven altı” diye tabir edebileceğimiz, kaçak göçek çalışan ve eline kolaylıkla sertifika alanların adım başı güzellik merkezi açtığı çılgın bir furyanın etkilerini görüyoruz.

Güzel olmak, çekici görünmek ve dikkatleri üzerine çekme arzusu, kadınların fıtratından kaynaklı gibi dursa da, son yıllarda ipin ucu kaçmış; adeta alev almış. Tut tutabilirsen, yakalamak ne mümkün! Ve artık çığrından çıkmışçasına kontrol edilemez bir hale gelmiş durumda. Bu gelişmelerde, sosyal medya faktörünün özendirici etkisinin kuşkusuz çok önemli bir sebep olduğu da yadsınamaz bir gerçek.

Mecburi olan, sağlık problemleri sebebiyle yapılması zaruri müdahaleleri bunun dışında tuttuğumu baştan söyleyeyim.

Yıllar evvel gittiğim kulak burun boğaz doktoru, burnumun bir tarafında eğrilik sebebiyle tek taraftan nefes aldığımı, bu sebepten ötürü sağlığım için ameliyat olmamı tavsiye etmişti. Herkesin bildiği gibi, böyle bir müdahale ile birlikte illaki estetik bir dokunuş da yapılır. Hazır bıçak altına yatıyorum; şöyle kalkık, mini minnacık bir burnum da oluversin, canım! N’olacak ki? Hem, herkescikler de yaptırıyor. Çocukluk ve ergenlik dönemimde bir akrabamın—üstelik koskoca bir kadının—sürekli burnumla alay edip şen kahkahalar attığı yılları yaşamış birisi olarak, benim de kendimce haklı bir gerekçem vardı: hokka gibi bir buruna sahip olabilmem için. Neyse ki, o yıllar geride kaldı. Yaradan’ın en uygun ve en güzelini yaptığına olan inancımla bu evreyi atlatmıştım. Bu tip zorbalıklara maruz kalanların da ameliyatlara başvurdukları ise acı bir gerçek, elbette. Çocuk diyebileceğimiz yaşta psikolojisi yerle bir edilen yeni nesil, travmalarına çözümü böyle buluyor şimdilerde.

Bir de artık sıradanlaşan botoks, dolgu, göz kapağı kaldırma, yüz gerdirme ve benzeri uygulamaların kolaylıkla yapılabilmesinden ötürü, birbirine benzeyen kadınlarla yürüyoruz sokaklarda. Kapıya sıkışmış ya da arı sokmuş gibi şiş dudakları, yarısı yenmiş elma(cık) kemikleri, iğnelerle kaskatı kesilmiş şaşkoloz bakışlara sahip, fotokopi makinesinden çıkmış gibi görünen; genç mi yaşlı mı kestiremediğimiz hemcinslerimizle dolu çevremiz… Yaşlılar gençleşirken, gençler yaşlanıyor bu sözde “minik dokunuşlarla”. Yirmili yaşlardakiler otuzlarında, ellili yaşlarda olanlar ise otuzlarında gösterince, yan yana yürüyen anne ve kızı ayırt etmekte zorlanıyoruz.

Peki, kadınlar çılgınlar gibi alışveriş yaparken şimdi bir de estetik müdahalelere niçin bu kadar ihtiyaç duymaya başladılar? Hakikaten, işin bu kadar çığırından çıkmış olması sadece güzelleşmek için mi? Hiç sanmıyorum. Bu, olsa olsa derinlerde yaşanan yoksunlukların dışa vurumu olabilir. Aradığı şeyi bulamamanın, onu yanlış yerlerde aramanın sonucu olmalı. Yoksa ne diye bu kadar artmış olsun?

“O yaptırmış, ben de yaptırayım! Bir kerecik botokstan bir şey olmaz,” diye başlayıp, artık durdurulamayan bir sürecin içinde buluyor kadınlar kendilerini.

Şöyle bir söz vardır, bilmem duydunuz mu: Aslında kadınlar, erkekler için değil, kadınlar için süslenirmiş. Yani iş, dönüp dolaşıp “Benim ondan neyim eksik?”e dayanıyor ve rekabetin sonu bir türlü gelmiyor. Yok şunu da yaptırayım, bu son daha da bir şey yaptırmayacağım cümlelerinin ardı arkası kesilmiyor. Kesilen sadece uzun faturalar oluyor, yapılan türlü işlemlerin ardından.

Tekrarlamakta fayda var: Ben, asla zaruri olan ve hakikaten görsel açıdan kişide psikolojik olarak büyük sıkıntı yaratan; doktorların yapılması gerekli dediği hiçbir estetik müdahaleye karşı değilim. Ayrıca, kişinin kendisine değer verip bakım yapması öz saygısı gereğidir ve asla paspal olmak gibi algılanmasın yazdıklarım.

Son olarak önemli bir bilgiyi de sizlerle paylaşayım: Malumunuz, “altıncı his” diye bir şey var. Bizleri kimi zaman koruyan ve uyaran bu nimetin, burun ameliyatları sonrasında kaybedildiğine dair bir bilgi okumuştum. Acaba bundan mahrum kalmak ister miyiz?

Kötülüğün ve kötülerin çok fazla olduğu, her geçen gün çirkinleşen dünyada; yaptığımız iyiliklerle ve gönle dokunan amellerle yüzü nurla güzelleşen kullarla aynı menzilde ilerleyenlerden olmak duasıyla.

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu