Aygül Yıldırım UzunTöreli Yazılar

ÇIĞLIĞIN SESSİZLİĞİ

Aygül Yıldırım Uzun

 

Kadınlar hakkında çok fazla yazılır ve çizilir. İnsanlık tarihi kadar eskidir bu mesele.

Kadın kimdir?

Kadın annedir. Hepimizin ilk aklına gelen kavramdır annelik. Onunla özdeşleşmiştir. Anadolu’dur, ana yasadır, ana dildir, ana vatandır, ana okuldur, ana her şeydir. Her şeyimizdir.

Ana kutsaldır denir de peki neden en galiz küfürler analara edilir? Senin ananı diye başlar. Tüm bu kutsallığı toptan alaşağı etmek midir gaye? Güç yetiremediğinin karşısındaki acziyetinden mi anayı kalkan yapar kendine? Yoksa, rakibinin gücünü görebilmek adına yapılan en ağır tahrik midir, boy ölçüşebilmek namına?

Cinayetler işlenir, benim anama sövdü denir, işlenen suçun ağır tahrik sebepli olduğu anlatılır. Kavga anında cinayet sebebi iken, futbol maçlarında deşarj olup rahatlama seansı olarak görülür. Peki erkeklik bu mudur? Adamlık olmadığı kesinde.

Sövmeyi tarihte ilk kim buldu; bu keşif kime ait? Acaba şöyle mi dedi, lan oğlum, herifin anasına şöyle şöyle dedikten sonra bana bir rahatlama geldi; kendimi bir iyi hissettim mi filan mı demişti? Yoksa pişman olup vicdan azabı çekmiş miydi? Merak etmiyor değilim hani.  Buna vesile olan şahsın amel defteri hiç kapanmamıştır. Her sövenin günahından ona da yazılıyordur. Ortaklıkları mahşere kadar.

Buraya kadar anlattıklarımı bağlamak istediğim bir düşüncem var. Günümüz de dahil, geçmişten itibaren kadınların  değersiz hissetmesi, adeta büyük itibar kaybı yaşamasında erkeklerin bu tavrının da etkisi olabilir mi?

Şimdi diyeceksiniz ki ama kadınlar, genç kızlar da böyle küfürler ediyor. Doğrudur. Buna bende şahitlik ettim, yaşadığım utancımı anlatabilmem çok güç. Ama yanlışı yanlışla savunmaya kalkışmak da ondan bir tık daha yanlıştır.

Hep bir bahaneye sığınır ya insan; kabahatini örtbas etmek için. Hazırda bulunur günah keçisi, ağılı doludur tıka basa. gerektikçe salar mezbahaya.

Kadınlar da çok bozuldu ya, nerede eski kadınlar, analar kalmadı artık. Çok duyarız bu serzenişi. Elbette bu görüşte haklılık payı da olabilir. Ancak yukarıda bahsettiğim mevzuyla birlikte başlamış olabilir mi kadının değersizleştirilmesi/değersizleşmesi…

Cennetin anaların ayakları altında olduğunu söyleyen İslâm dinine inanan Müslümanın tavrı bu mudur? Allah’ın Rahim ismini verdiği kadına görülen reva mıdır? Kadınlar size Allah’ın emanetidiri, acaba nasıl anladı bazıları? Emanete hıyanet değil de nedir bunun adı? Bu hâle bir günde, bir yılda on yılda gelinmedi. Her şey yavaş yavaş oldu. Hissettirmeden normalleştirildi, hiç kimse ilk günkü tepkilerini veremez hale gelene kadar sürdü. Ve sürüyor. Emaneti koruyup sahip çıkacak olan, onu değersizleştirmeye başlayınca çorap söküğü gibi geldi gerisi. Hani emanet kutsaldı, hani hıyanet olmazdı? Şayet bozuldu diyorsan; suç tek taraflı mıdır? Kadın tekrar kıymetli olmak için belki de bu kadar savruldu oradan oraya. Bedeniyle görünür olma arzusunun altında yatan, kıymet görebilmek fark edilebilmek olabilir mi?

Issız bir adada yalnız kalan görünür olmak, sesini duyurmak için; gelip geçen gemilere el sallar, bağırır, varsa imkânı ateş yakar, dumanı ulaşsın diye. Kadınların bugün geldiği durum, özellikle televizyon programları ve sosyal medyadaki savrulmaları aslında sessiz  çığlıkları olabilir mi?

Aygül Yıldırım Uzun

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu