DilProf. Dr. Abdülkadir Dağlar

TEVFÎK DEĞİL DE BAŞARI MI..?

Tevfîk Değil de Başarı mı..?

Dil, sâdece şuûrun değil, şuûraltının da en mühim gıdâ kaynağıdır… Dil, şiir yoluyla mânâ, murâd, mazmûn gibi anlam değerlerini, hitâbet ve va‘z u nasîhat yoluyla da muhabbet, vefâ, edeb, ahlâk ve îmân gibi kök değerleri şuûraltına telkîn ederek insânda yüksek bir şuûr hâlinin meydâna gelmesini sağlar… Kezâ, insânlara dînin hükümlerini, emir ve yasaklarını, tavsiyelerini iletip belleten de yine dilin unsurları ve imkânlarıdır…

Dil, yukarıda kısmen sayılmış olan değerleri bir taraftan insânların fikir, his, inanç ve gönül dünyâlarına aktarırken, diğer taraftan da bizzât bu değerlerden beslenir, zenginleşir… Bu değerler çerçevesinde kendine hâs kavramlar, kelimeler, deyimler ve anlamlar dünyâsı inşâ eden dil, bu dünyâyı kullanıcılarının konuşmalarıyla, yazılarıyla ve bıraktıkları eserlerle nesilden nesile intikâl ettirir… Asırlarca dilden dile, zihinden zihine, gönülden gönüle aktarılan değerler dünyâsını taşıyan dil unsurları, bir zaman sonra kullanımdan kalktıkça yâhut kaldırıldıkça o dünyâyı da aktaramaz hâle gelirler… Bu durum, o dili kullanan insânların anlam dünyâlarında da ciddî kısırlaşmalara, yabancılaşmalara ve hattâ yalnızlaşmalara yol açar…

Töreli dilin töreli anlamlar dizgesini işlettiği dönemlerde beşerî münâsebetlerde kullanılan kimi hitâb şekilleri, deyimler ve duâlar, cemiyet hayâtını da töre dâiresinde şekillendiriyordu… Bir müşâhede olarak, töreli düşünüş, inanış ve yaşayış tarzının aceleyle ve hızla unutturulmaya gayret edildiği bilhassa son iki asırda, töreli dil ve üslûba da konuşma, yazma ve anlaşma hayâtından el çektirildiğini söylemek mümkündür…

Bir kavram-kelime etrâfında teşekkül etmiş, ama sâdece töreli dilimizde kalmış olan birkaç deyim, deyiş ve duâ üzerinden mes’eleyi daha da açmaya çalışalım:

Huve’l-Muvaffık…

“Gayret bizden, tevfîk Allâh’tan…”, “Allâh tevfîkını refîk eylesin…”, “Tevfîk-ı İlâhî refîkın olsun…”, “Allâh’ın tevfîk u inâyeti sizinle berâber olsun…”, “Allâh muvaffak eylesin…”, “Muvaffakıyetler dilerim…” gibi töreli sözler mânâlarındaki inceliği “tevfîk” kelimesi ile ondan türeyen “muvaffak” kelimesinden alırlar… Pekâlâ, ne demektir tevfîk ve ne anlama gelir muvaffak..?

“Uymak, uygun olmak, uygun düşmek; denk gelmek; karşısına çıkmak” anlamlarına gelen vefk ve vifâk kelimelerinden türemiş olan tevfîk kelimesi “-iki kişiyi yâhut şeyi- uydurmak, uygun düşürmek; denk getirmek; karşısına çıkartmak” anlamlarında ettirgen bir fiili ifâde etmektedir… Muvaffak kelimesi ise, tevfîk kelimesinin ism-i mef‘ûl sîgasındaki edilgen karşılığı olarak “uydurulmuş, uygun düşürülmüş; denk getirilmiş; karşısına çıkartılmış; tevfîk edilmiş” demektir…

Hemen sözün başında söyleyelim, tevfîk, sâdece Allâh’a mahsûs bir fiildir ve yalnızca “Allâh’ın tevfîkı”ndan bahsedilebilir; bundan dolayıdır ki töreli metinlerde ve belgelerde de kayıtlarına rastlayabileceğimiz “Huve’l-Muvaffık” sözü, sâdece Allâh’ın Muvaffık olabileceğini beyân etmektedir… Muvaffık, ism-i fâ‘il sîgasında “uyduran, uygun düşüren; denk getiren; karşısına çıkartan; tevfîk eden” anlamında bir kelimedir… Yânî, hikmet-i İlâhiyye ve kısmet-i ezeliyye dâiresinde bir kişiyi yâhut bir şeyi muvaffakıyeti murâd edilmiş bir kişiye denk getirecek, onun karşısına çıkartacak olan fâil, ancak Allâh’tır… Bir kimseyi muvaffak kılacak olan, Allâh’tır…

Muvaffak kelimesi, günümüzde kimi sözlüklerde “başarmış, başarılı olmuş” şeklinde,  tanımlanmaktadır; ama, şaşırtıcı olan şey, esâsında muvaffak kelimesinin fâ‘il -/etken- değil de mef‘ûl -/edilgen- bir yapıda olduğudur… Bu demektir ki, bir kimse, kendi istediği için ve kendi istediği zaman muvaffak olamaz; bir kimse, kendi kendisini muvaffak kılamaz… Pekâlâ, nasıl olur da mef‘ûl -/edilgen- sîgalı bir kelime, “başarmış, başarılı olmuş” gibi iddiâlı ve etken bir eyleme işâret edebilir..?

Başarı Hikâyeleri…

Başarmak kelimesinin, kadîm Anadolu Türkçesi metinlerinde “yönetmek; elde etmek; istediğini bulmak” gibi anlamları ifâde etmek üzere kullanıldığı görülmektedir… Günümüzde ise, belki bu kadîm anlamlarının da bir mahsûlü olarak, “çalışarak istediğini elde etmek” anlamında kullanılan başarmak kelimesinin, kökündeki “baş” kelimesinden hareketle “başkanlığı, yönetimi ele geçirmek; başa geçmek, en başa çıkmak” şeklinde daha dar bir anlamda kullanıldığını da görmek mümkündür… Başarı kelimesine gelince; o da başarmak eyleminden türemiş bir isimdir…

Mânîdârdır ki, Materyalizm, Pozitivizm, Sekülerizm, Kapitalizm, Modernizm ve türevlerinin son iki asırda beşeriyyetin rûhuna, fikrine ve diline birer karabasan gibi çökmesiyle, başarı kavramı tevfîk kavramını töreli telakkîler dâiresinin içerisine hapsetmiş gözükmektedir; artık, “tevfîk-ı İlâhî”nin yerini de “bireysel başarı”, “takım başarısı”, “toplumsal başarı” ve benzerleri almış durumdadır… Bahsi geçen töreli telakkîler dâiresinin içerisinde mahpus kalmış kavramlar arasında hikmet, kader, kısmet, tevekkül, teslîmiyet, kanâat, helâl, harâm gibi onlarcasının bulunduğunu da hâtırlatalım…

Başarmak, her ne pahasına olursa olsun tâ en başa çıkmak, fıtrî-insânî kök değerleri ayaklar altına almaktan çekinmeden her istediğini elde etmeye çalışmak… Evet, başarı, böyle bir şey olarak telkîn ediliyor… Kapitalist dünyâ, böyle başarıların hikâyelerini allayarak, pullayarak, süsleyerek ve gelin odası gerçeklerini gizleyerek ballandıra ballandıra anlatıyor…

Tevfîk Refîk Olursa…

Yukarıdaki sözlerden çalışmanın, çabalamanın, çok gayret etmenin, bir gâye uğrunda uzun yola çıkmanın kıymetsiz ve ehemmiyetsiz sayıldığı netîcesi çıkarılmasın… Zîrâ, yola çıkmayanın ve yolda yürümeyenin karşısına hîç bir şey ve hîç bir kimse denk getirilmez ki muvaffak olsun… Tevfîk, bir yol yardımıdır… Dahası tevfîk, Allâh’ın rızâsını tahsîl etmek için yola çıkana, yolda bulunana ve yolda yürüyene Allâh’ın karşı gelmesidir, Allâh’ın yol göstermesidir, Allâh’ın yâr ve yardımcı olmasıdır…

Allâh’ın tevfîkı bir yolcunun refîkı, yânî yoldaşı olursa, o yolcunun yâri ve yoldaşı Allâh’tır, demektir; o yolcu, Allâh’la berâber yürür ve nihâyî menziline Allâh’la berâber varır… Hazret-i Şu‘ayb’ın -aleyhisselâm-, teblîğde bulunduğu kavminin îtirâzlarına cevâben söylediği “Ve mâ tevfîkî illâ billâh ‘aleyhi tevekkeltu ve ileyhi unîb. (Muvaffakıyetim de ancak Allâh iledir; ben yalnız ona tevekkül ettim ve ancak ona yönelirim.)” (Hûd / 88) sözleri, muvaffak oluşun ancak Allâh’ın yardımı ile mümkün olabileceğini beyân etmektedir…

Şeyh Gâlib, Hüsn ü Aşk’ın hâtimesindeki

Cânımda ne sûziş-i taleb var

Gönlümde ne neş’e-yi tarab var

Bu resme kalır gidersem eyvâh

Tevfîkına mazhar ede Allâh

mısrâlarıyla, eserin te’lîfinin bitmesinden hâsıl olan arınmanın sebebiyet verdiği yorgunluğuna, bıkkınlığına ve isteksizliğine işâret etmekte, bundan sonraki şâirlik ve şiir yolunda Allâh’ın tevfîkını niyâz etmektedir… Zîrâ muvaffak olanlar, Allâh’ın tevfîkına mazhar olanlardır…

Allâh bir kuluna tevfîk etmeyi dilerse, şartlar ve sebepler zincîrinin halkalarını ona göre tanzîm eder; sebepleri sebeplere uydurur, şartları şartlara denk getirir… Allâh tevfîk ederse, yolun en tehlikeli yerlerinde sahîh yol işâretleri, çıkmaz sokaklarında açık yol alâmetleri tecellî eder… Allâh’ın tevfîkı, yolcuya azık olur; beklenmedik ânlarda umulmadık rızıklar yolcunun ayağına gelir…

Allâh’ın tevfîk etmesi, sâlih yolcunun karşısına yolda sahîh kılavuzlar çıkarmasıdır; belki onlar karada, denizde birer Hızır, birer İlyâs olurlar… Allâh’ın tevfîk etmesi, sâlih yolcuların yanına muhâfız mahlûkât katmasıdır; belki onlar, kıyâm ve mücâdele yolunda birer Kıtmîr olurlar… Allâh’ın tevfîk etmesi, sâlih yolcuyu sıddîk yoldaşlarla karşılaştırmasıdır; belki onlar, çöl kumlarının harâretinde birer Ebûbekir olurlar…

Başarı Tevfîk midir..?

Son tahlîlde, bu kelimelerin, günümüzün kavramlar aynasına yansıyan mânâlarıyla alâkalı olarak şöyle bir mukâyeseyi de ilâve etmek mümkündür:

Başarı, sonuca dâir bir beklentidir; tevfîk ise, yol ve yolculuk hâliyle alâkalı bir lûtuftur… Başarmak, yolun karşı başına yâhut dağın başına yolcuların başında ulaşmaktır; tevfîk ise, yolcuyu yolla terbiye eden mihnet ve musîbetlerle baş edebilecek yâr ve yardımın ulaşmasıdır…

Başarı heveslisi, acelecidir, hevâyîdir, hafîftir; tevfîkı dileyen kişi ise, tevekkül ve teennî sâhibidir, sabırlıdır, vakûrdur… Gözünü başarı hırsı bürümüş kimse, yoldaki herkesi birer basamak olarak görür, onlara basarak yükselmekten çekinmez; tevfîkın İlâhî bir lûtuf olduğunun şuûrunda olan yolcu ise, yolda karşısına çıkartılan herkesi birer mürşid ve kılavuz bilerek yürüyüşünü onlarla birlikte sürdürür…

Hulâsa…

Halk arasında “Allâh, iyilere eş etsin…”, “Allâh, iyilerle karşılaştırsın…”, “Hızır, yoldaşın olsun…” misâlinden duâların her biri, esâsında tevfîk-ı İlâhî’ye işâret etmektedir, “Allâh muvaffak etsin…” duâsının da birer karşılığı sayılırlar; Allâh iyileri denk getirmezse, karşılarına sâlihleri ve sâdıkları çıkarmazsa kul nasıl muvaffak olabilir..?

Allâh, tevfîkını cümlemize refîk eylesin…

Abdülkadir Dağlar

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu