ÜSTAT-2 (EŞ’ÂRIMIZ)
Üstat, deryâdayız, sözsüz soluksuz
Gemimiz harf dolu, harfimiz ruhsuz
Ferhat’a ses veren karlı dağ kuru
Mecnûn’un gezdiği çöller huzursuz
Üstat, deryadayız, sözsüz soluksuz
Üstat, hâlimizde bir donukluk var
İlim âteşinde bir sönüklük var
Yakmayan âteşi neyleyim Üstat
Kelâm, pişirirse şâirlere yâr
Üstat, hâlimizde bir donukluk var
Üstat, sen bilirsin bereket nedir?
Seher vakti nedir, sekînet nedir?
Gaflet uykusunun tadı bal gelir
Bugün, şâir bile günlük derttedir
Üstat, sen bilirsin bereket nedir?
Üstat, kamışı hokkayı al hele ele
Bize çok güvenme, şi’rimiz hile
Bize kalırsa şiir, şâirlik bile
Alınır satılır kâğıttan kale!
Üstat, kamışı hokkayı al ele hele
Üstat, hayvan bile bilir kâfiye
Sığırlar “mö” ile koyunlar da “me”
Sanat için sanat, âh sanat diye
Şuursuz şiire geçtik nâfile
Üstat, hayvan bile bilir kâfiye
Üstat, şiirin de bahârı var mı?
Hakîkat çiçeği onda açar mı?
“Şiirin mevzuu her şeydir” derken,
Yoksa önümüz kış, nasip de hâr mı?
Üstat, şiirin de bahârı var mı?
Üstat, şehirlerimiz şâir açardı
Üsküp’ü, Sofya’sı, Saraybosna’sı
Bugün tek yumurtlar oldu, en hası
Üstat nasıl tutayım ben, bu ağır yası
Üstat, şehirlerimiz hüzün sarısı
Üstat, biz sanata, sen Hakk’a hasret
Kelâmın bu hâli hakîkî kasvet
Yesevî yolundan taşınan hikmet
Bugün dilimizde bir metrûk servet
Üstat, biz sanata, sen Hakk’a hasret
Üstat, kamışı hokkayı al hele ele
Bize çok güvenme, şi’rimiz hile
Bize kalırsa şiir, şâirlik bile
Alınır satılır kâğıttan kale!
Üstat, kamışı hokkayı al ele hele
ZEYL: Bu kelâm, şiir olmak/sayılmak iddiasında değildir. “Manzum Muhâsebe/hasbıhâl çabası” sayılsa kâfi gelir…
E.Karakuş