Doç. Dr. Özgür ÇarkİktisatTöreli YazılarYönetim ve İdâre

Gerçekten Tarımı Bitirdik mi?

Nefis ister, akıl bahaneler bulur, vicdan aklar!

Gerçekten Tarımı Bitirdik mi?

Bu senenin başında Avrupa ülkelerinde yaşanan çiftçi protestolarına benzer protestoları ülkemizde görüyoruz.

Belçika, Fransa, Almanya, Yunanistan, Litvanya, Polonya, Romanya ve İspanya gibi ülkelerde ucuz ithalatın neden olduğu rekabet, artan enerji ve gübre maliyetleri ile çevreci kurullar protestoların fitilini ateşleyen nedenlerdi.

Şu an ise Türkiye gündeminde de çiftçilerin eylemleri var. Her yerde traktörler ile çiftçiler ya yolları kapıyor ya para etmediği gerekçesi ile ürünlerini döküyor veya tarlada bırakıyor haberleri.

Nimet diye yerdeki kurumuş ekmeği bile öpüp, basılmasın diye duvarın üstüne koyan bizim nesiller için gerçekten iç acıtan, yürek kabartan cinsten görüntüler bunlar.

Peki bu sorun olarak gördüğümüz hususların nedenleri belli midir? Bence bellidir.

Peki bu nedenleri ortadan kaldıracak iradeye en alttan en üste veya en üstten en alta sahip miyiz? İşte bu sorunun cevabı maalesef pek de iç acıcı değil.

Öyle ya, herkes pahalılıktan şikâyet ediyor ama kimse kat kat koyduğu kâr marjından vazgeçemiyor. Tarlada 4-5 liraya domatesi, patatesi ya da karpuzu satamadığından dert yanan çiftçi markette, pazarda 30 liradan aşağı domates olmadığını da görüyor.

Geçen sene domates çok para etti diye herkes hurra domates ekiyor. Ortalık domatesten geçilmiyor. Yağ bir zamlanıyor tarlalar hep ay çiçeği olup sarıya boyanıyor. İktisadın en temel kuralı; arz miktârı artarsa fiyat azalır kuralı es geçiliyor.

E geçen sene para eden şeyin önümüzdeki sene herkes tarafından ekildiği gerçeği de değişmiyor. E o zaman niye aynı şeyi yaparak farklı bir sonuç bekliyorsun sarı çizmeli Mehmet ağa.

Herkesin ağzında bir planlı tarım veya girdi maliyetleri gibi beylik laflar dolanıyor ama ahlak dediğimiz zaman çiftçisi de, kabzımalı da, halcisi de, marketçisi de, müşterisi de dâhil seçilmiş ve atanmışlar la birlikte herkes önüne bakıyor, ortamlar buz kesiyor. Meselenin özünde içtimâi yozlaşma ya da moderen tabirle sosyal ahlaksızlık var dediğimiz zaman herkes sus pus oluyor. Çünkü kişi kendinden biliyor işi.

Yani planlı tarım denilen mevzuyu yapabilmen için planlı bireyler olmamız lazım. Biz Akdeniz toplumu denilen tembellikten ve gelişi güzellikten muzdarip bir toplumuz maalesef. Plan yapmayı da plana uymayı da pek sevmiyoruz. Kervan yolda düzülürcü bir milletiz biz. Daha buna benzer pek çok tâli mesele de yazabiliriz.

Yani bunlar sorunlardan sadece bir kaçı ve en önde görünenleri. Düzensiz göç ve köylerde yaşlanan nüfus, betonlaşma ve yanlış yapılaşma, iptidai tarım tekniği, konforsuz köy yaşamı vb. gibi daha pek çok sorun kaynağı sayabiliriz. Ama asıl meseleyi ıskalıyoruz bunca çok sorun sayarken.

Evet beyler aslında sorun veya sorunları hepimiz biliyoruz. Bence mesele sorunları bilmemek değil. Asıl mesele: SAMİMİYETSİZLİK. Yani ahlaklı olma konusunda kimsede bir gayret yok.

Yakındığımız sorunların önemli bir kısmının bizden kaynaklanıyor olduğunu bildiğimiz halde düzeltmek için isteksiziz, gayretsiziz en önemlisi de samimiyetsiziz.

Yani nefis istiyor, akıl bahaneler buluyor ve vicdan aklıyor. Önce bireysel sonra da toplumsal yozlaşma mekanizması böyle çalıştığı için de bir türlü felah bulamıyoruz.

“Kendine yeten tarım ülkesini buğday ithal eden bir ülke haline getirdiniz, işte limon 80 lira mı olurmuş?” gibi sloganlar bana pek samimi ve iyi niyetli gelmiyor. Ki zaten biraz kaşıyınca her birinin ardında art niyetli müsebbipler çıkıyor.

Bütün bunlara rağmen ben yine de tarım ve tarımdaki sorunları nasıl bitiririz konusunda samimi ve gayretli dostları düşünerek gözlemlerime ve okumalarıma dayanan bir reçete önereceğim. Ancak samimi bir sekilde kullanıldığında şifa olabilecek bir ecza:

1. Öncelikle, ciddiyetle samimiyetle ve acilen kooperatifçilik konusuna eğilmek, köylüyü, tarım üreticisini kooperatifçilik konusunda bilinçlendirmek ve kooperatif kurmalarını teşvik etmek. Tabi kooperatifçiliğin temelinde karşılıklı güven yatması nedeniyle yine mesele ahlaka dayanıyor.

2. Azalan ve kirlenen su kaynakları ile kirlenen, verimsizleşen tarıma elverişli topraklar sebebiyle az suyla ve az toprakla tarım tekniği geliştirmek.

3. Hem yüksek maliyetli olduğundan yakınılan hem de orta ve uzun vadede toprağı yoran kirleten kimyasal ilaç ve gübreler yerine organik muadillerini geliştirmek.

4. Artık hemen hemen her üniversitede çok cüzi meblağlar ile kolayca yapılabilen toprak analizleri ile iklime ve toprağın yapısına göre planlı ekimi teşvik etmek.

5. Kooperatifçiligin devamında âtıl kapasitenin azaltılması. Böylece her haneye bir traktör, bir römork, ve diğer aparatlar satın almak yerine, kooperatif ortaklarının arazisinin işini 7/24 çalışma ile görebilecek araç-gereç ve ekipmanın alınarak optimum kapasite kullanımına geçmek. Burayı biraz açıklayalım:

Şu an köylerde neredeyse her evin önünde acenteden genellikle kredi gibi yüksek maliyetli borçlanma araçları ile alınmış New Holland veya başka model traktör, bazı evlerde 2 tane bile olabiliyor. Bir traktörün ortalama fiyatı 1,5 milyon TL. Bu traktör günde ortalama max. 3-5 saat arası çalışıyor. Yaklaşık 20 saat boşta yatıyor. Bu ne demek, aslında 5 haneye 1 traktör yeter. 7,5 milyon TL yerine 1,5 milyon TL’lik bir yatırım ile aynı işi yapabilecekken evlerin önünde 20 saat yatan atıl 1.5 milyon TL’ler bulunuyor.

Malumunuz deri ürünleri lüks tüketim ürünü olup, ekonomik krizlerde en çok kepenk kapatan sektörlerin başında gelmektedir. Gerede bir ilçe olmasına rağmen, Türkiye’de en büyük deri OSB’ye sahip bölgedir. Ve ilçenin en önemli gelir kalemi deri işlemeciliğidir. Ekonomik krizlerden etkilenmeden bugünlere gelebilmesinin temelinde ise ortak kullanım alanları yatmaktadır.
Yüksek maliyetli makinelerden her işletme kendisi almak yerine kurulan bir kooperatif ile bu makineleri ortaklaşa almışlar. Bu makineler 24 saat tam kapasite çalışmış, işletmeler ise sırayla işlemlerini buraya yaptırmıştır. Bu sayede hem maliyet hem de atıl kapasite azalmış ve bu sayede büyük ekonomik krizleri bile atlatarak bugünlere kadar gelebilmişlerdir.

6. Âtıl kapasitenin azaltılması ile yapılan maliyet tasarrufunu da depolama, nakliye, paketleme ve işleme tesisleri gibi ürünlerin katma değerini artıran alt yapı yatırımlarına kaydırmak. Hatta hayal işte, artırılan kaynak ile ileri tarım teknikleri konusunda eğitimler bile yapılabilir hale gelmek.

7. Özellikle bazı bölgelerin şartları bazı ürünlerin yetiştirilmesi konusunda daha elverişli olabilmektedir. (Geyve-Ayva, Malatya-Kayısı, G.Antep-Fıstık, Bursa-Şeftali, Anamur-Muz vb.). Bu hem maliyet azaltımı, hem pazarlama ve ürün tanıtımı gibi ciddi avantajlar sunmaktadır. Bu nedenle bölge bazlı üründe uzmanlaşma ve coğrafi işaretli ürünler konusunda girişimlerde bulunmak.

8. Yoğun uğraşlar ve iyi niyetli çabalar sonucunda kurulan fakat halihazırda sûistimale de açık olan çiftçi kayıt sisteminin (ÇKS) aktif olarak işletilmesi ve art niyetli kullanımının önlenmesi için gerekli önlemleri almak, ekim dikimi takip ederek, belli bir süre ekilmeyen yerlerin kamulaştırılması için gerekli yasal düzenlemeleri yapmak.

9. Art niyetli sûistimallerin önünü alacak yasal düzenlemelerden sonra, ekim dikim yapan ve kooperatifleşen çiftçiye destekleri artırmak. Sübvansiyon ve teşviklerin çiftçi, arazi veya ürün bazlı olarak tertip edilerek, bu teşviklerin yerinde kullanımının sıkı denetimini yapmak.

Bunlar tarımda kısa vadede yapılması gerekenler. Hayvancılık için de benzer çözüm önerilerim var fakat yazının hacmini artırıp sizlere daha fazla zahmet vermemek adına burada bitiriyorum.

Hülâsa, evet tarımda sorun var, hayvancılıkta sorun var, eğitimde sorun var, ekonomide sorun var, sosyal medyada sorun var. İsrail gibi koskoca bir terör sorunu var. Ama baktığımızda bütün bunların temelinde “ahlak sorunu” yatıyor. Bu nedenle bütün bunların sağlıklı olarak yapılabilmesi için içtimâi ahlak sorunumuzun halledilmesi, acilen toplumun bizi aldatan bizden değildir nasihatine şâmil, töreli ticaret ahlakı ile ahlaklanması gerekmektedir.

Vesselam.

Özgür Çark

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu