Çok büyük dertlerim var bu aralar, çok! Gerçi sadece bu aralar diyerek haksızlık etmeyeyim dertlerime. Bazılarını yıllardır çözemedim. Bazıları ise çözdükçe büyüyor. Yine de bu aralar bunaldığım kadar bunalmamıştım. Geldi mi hepsi üst üste geliyor. Daha geçen gün, aylardır takip ettiğim dizide en sevdiğim kahramanı tuzağa düşürdüler. Aslında en başından beri anlamıştım ben o adamın hain olduğunu. Fakat zavallı kahraman çok güvendi ona. Sonunda saflığının, masumiyetinin cezasını kanıyla ödettiler işte. Yönetmen de tam yerinde bitirdi bölümü. İnşallah bir şey olmamıştır diye dertlenip duruyorum kaç gündür. Daha da kaç gün var yeni bölüme. Zaten hafta sonu kıl payı kaçırdık şampiyonluğu. Oysa bizim hakkımızdı. Çok büyük mücadele verdik haftalardır. Kaç puanımızı çaldı bu hakemler. Sırf biz kazanamayalım diye ne oyunlar çevirdiler. Sanki fark etmedik. Her hafta saatlerce her pozisyonu didikledi yorumcular. Fakat değişmedi sonuç, göz göre gitti şampiyonluk. Çekilir gibi dert değil bir sene daha beklemek. Bari iyi oyuncular alsalar yeni sezona. Yeni deyince aklıma geldi, yeni bir gömlek almalıyım en kısa zamanda. Zeytin yeşili moda bu aralar. Dün baktım, dolap rengarenk fakat zeytin yeşili yok. Kaç paradır şimdi bir gömlek? Hele bir de marka olursa. Fakat markasız da giyilmiyor ki! Birkaç kere dikkat etmeden giyinip çıktım, sanki çulsuzun biriymişim gibi baktı millet bana. Ne kadar ağır geldi o bakışlar bir bilseniz. Hatırladıkça ürperiyorum. Kendimi zor atmıştım eve. En iyisi yemeden içmeden biraz fedakârlık edip iyi bir marka almak, şöyle göğsünü gere gere gezmek. Gerçi artık dışarıda yemek içmek de zor. Kolaya da kahveye de zam yaptılar yakın zamanda. Hâlbuki arkadaşlarla malum kafede buluşup ne güzel yiyip içiyorduk. Nereden de dilime dolandı bu malum kafe lafı. Ben de mi etkilendim yoksa sosyal medyada, televizyonlarda yayınlananlardan? Neymiş efendim; masum çocuklar, aciz kadınlar, zavallı yaşlılar öldürülüyormuş. Bütün dünyanın gözü önünde Gazze’de soykırım varmış. Yüzbinlerce insan köşeye sıkıştırılmış; kaçacak yerleri, sığınacak bir çatıları yokmuş. Derme çatma çadırların altında uyumaya çalışan bebekler, atılan bombalarla cayır cayır yanıyormuş. Bu katliamın son bulması için susmayıp haykırmalıymışız. Katil israili durdurmak için elimizden geleni yapmalıymışız. Hiçbir şey yapamıyorsak, en azından, bu vahşete destek veren markaları bıkmadan usanmadan boykot etmeliymişiz. Falan filan…
Daha sosyal medyada yarın paylaşacağım fotoğrafımı, kopyalayıp yapıştıracağım özlü sözü, durumuma koyacağım şiiri belirlemedim. Benim derdim yetmezmiş gibi şimdi bir de bunlarla mı uğraşayım? Haksız mıyım arkadaş?
Doç. Dr. Selami Alan