Geç olsun güç olmasın mı, geç olacağına hiç olmasın mı?
Bu yazım diğer yazdığım yazılardan biraz farklı olacak. Bilgi ağırlıklı değil sohbet havasında bir yazı olmasını istiyorum. Ruhsal anlamda bu yazıya ihtiyacı olan kim varsa, faydalı olmasını temenni ediyorum.
İçerisinde bulunduğumuz tarih, üniversite sınavına girmiş olan arkadaşlarımızın tercih sürecinin başladığı tarih. Bu yıl sınava girmiş olan o kadar çok arkadaşım, kardeşim, tanıdığım ve tanıştığım insan var ki.. Bu yazım işte onlar için😊
Kimileri için tercih dönemi, sınava hazırlanmaktan daha zor. Kafa karışıklıkları, endişeler, korkular, kaygılar, heyecan. Tüm bu duyguların aynı anda yaşandığı ve hissedildiği bir dönem. Bunu çok iyi anlıyorum ve çok hak veriyorum. Bize şimdiye kadar hep üniversite sınavının ve üniversite seçiminin ‘hayatımızın kararı, geri dönüşü olmayan bir karar, bütün geleceğimizin bağlı olduğu nokta’ olarak öğrettiler, korkuttular. Ama sonradan anlıyorsun ki bu söylemlerin hiçbiri gerçek değil. Bu yıl tercih yapmayıp bir yıl daha ders çalışmaya karar verirseniz buna kesinlikle bir kayıp olarak bakmayın. Daha çok genciz ve kararlarımız tüm hayatımızı sonsuza kadar etkileyecek diye bir şey yok. Bazı yaşananları tecrübe olarak hayat heybemize atmamız ve bunlardan ders alarak hayatımıza devam etmemiz gerekebiliyor. Tanıştığımız insanlar, okuduğumuz kitaplar, izlediğimiz filmler ve yaşadığımız yıllar bize hayatı öğretiyor. Gerek acısıyla gerek tatlısıyla.
Ben hep şuna inanmışımdır; insanın hayatı, kendi potansiyelini keşfettiği veya keşfetmeye başladığı zaman başlar. Kendimizi keşfetmemiz ve hayattan ne istediğimizi bulmamız zaman alacak olabilir. Bunun için kendinize gereksiz yüklenmeyin. Ama bir yerden de başlamak gerekiyor neticede. Başlangıç noktası olarak naçizane tavsiyem günlük tutmak olacaktır. Yaklaşık iki yıldır düzenli günlük tutan biri olarak, geçmiş sayfaları dönüp okuduğumda olaylara o zaman verdiğim tepki ve şu an o olayı yaşasaydım vereceğim tepkiyi muhakeme edebilmek büyüdüğümü hissetmemde ve kendi farkındalığımı görmemdeki en büyük etkenlerden biri.
Biliyorum; bu sınav için çok emek harcadın, çaba sarf ettin, birçok şeyden feragat ettin. Belki kendine diyorsun ki; onca çabanın, emeğin ve umudun karşılığı bu olmamalıydı. Ama bilemeyiz ki hayatın bize getireceği güzellikleri. Veya önüne çıkan engellerin altındaki hayırları. Benim bu hayatta sadece 20 yıllık tecrübem var. Ve 20 yıl müddetince tecrübelerimle de emin olduğum tek şey; Allah, bir kapımı kapattıysa her zaman daha güzelini açtığı veya açacak olduğu içindir. Buna kalpten inanıyorum ve çok eminim. Aslında bu düşünceyi hayatımızın ortasına koyduğumuzda, oturup yaşamımızın nasıl rahatladığını ve kolayladığını izleyebiliriz.
Şu an bu yazıyı yazıyor olmam kendi sınava hazırlık zamanlarımın ve tercih dönemimin iyi geçtiğini düşündürmesin size. Herkesin hayatı ve imtihanı apayrı. Ben sınava bir yıl daha çalışmaya karar verdiğimde bambaşka bir kapı açıldı ve ailemden uzakta, şehir dışında dershaneye başladım. O dershane serüvenimde çok kıymetli insanlarla da tanıştım, uzak durulması gereken insan profillerine de rastladım, şehirde kaybolmayı, varacağım yere gitmek için dört vesait değiştirmeyi ve bana benlik katan birçok duyguyu tattım. Bir yıl içinde okumadığım kadar çok kitap okudum, gezmediğim kadar çok müze gezdim, izlemediğim kadar çok belgeseller izledim. Eğer o bir yılı kayıp olarak görseydim oluşacak senaryolardan da bahsetmemi ister misiniz? Sürekli ağlama modunda, başkaları ne der düşüncesinde, kendine bir şey katmak aklının ucundan geçmeyen bir profile dönüşebilirdim. Bu tamamen bizim elimizde. Benim Ankara’dan aldığım en önemli ders; üniversiteyi ailemin yanında okumak istememdi. Şu sıralar belki pek çoğunuz üniversiteyi kesinlikle ailemin yanında okumak istemiyorum düşüncesindesiniz. Bu normal. Anlıyorum. Bu süreçte herkes aynı yollardan geçiyor ve herkes kendi nasibinin ekmeğini yiyor. Tercih dönemimde fikirlerim netti. Evet Bolu’da okuyacağım. Ama ne okuyacağım. Aldığım puanla okumak istediğim bölüm ve hatta b planına koyduğum bölümler Bolu’da gelmiyor. Uzun istişareler, bol kaygı, çokça endişe ve büyük hüzünler sonucu BAİBÜ/iletişim fakültesi/halkla ilişkiler ve tanıtım bölümünü ilk ve bir tercih olarak sisteme verdim. Hem kendime hem çevreme büyük bir ters köşe olmuştu…
Ama iyi ki de olmuş. Allah’ın planı, benim planlarımın dışında, hayal ettiklerimden daha güzel fırsatlar ve imkanlar sundu. Çok kıymetli insanlarla tanıştım, çok değerli hocaların muhabbetine dahil oldum, çok istifade ettiğim programlara katıldım, kişisel gelişim kapsamında çok fazla sertifikalar aldım ve en önemlisi şu an bu yazıyı yazdığım Töreli Edebiyat/Fikir Camiasıyla tanıştım. Belki hiç haberdar olmadığım konular öğrendim. Öğrenmeyi sevmeye başladım. Öğrendikçe daha ne öğrenebilirim araştırmaları yaptım. Ve tüm bunları mükemmel olmak için değil, olabileceğimin en iyisi olmak için yaptım. Daha katetmem(iz) gereken çok fazla yol var. ‘’Başarı sonuçta değil, süreçte yaşanan bir olaydır.’’ diyor Doğan Cüceloğlu. Bu yoldaki motivasyonum kesinlikle bu cümledir.
Elinden gelen her şeyi yaptıysan gerisini tevekküle bırakmayı bileceksin. Ağlayıp sızlanmalar, keşkeler, pişmanlıklar sana geçen zamanı geri getirmez ama yaşayacağın gelecek zaman, aldığın tecrübelerle keşkelerin olmadığı bir yaşam sunabilir. Geçmişimizin tutsağı olmak yerine geleceğimizin mimarı olmayı seçmeliyiz. Her son yeni bir başlangıç derler ya, tam ümidinizin tükendiği yerde Allah’ın sunduğu lütuflar kalbinizde çiçekler açtırsın. Buna en kalbi duygularınızla inanın güzellikleri göreceksiniz.
Bazen geç olsun güç olmasın mı, geç olacağına hiç olmasın mı? ikilemindeki denklemi, nasibimize bırakmak evla olabilir.
Vesselam…
Elif Peker