Yün yorganın altında sağa sola dönerken küçük kız, kaçan uykusunun kuyruğuna tutundu. Pencereden sızan; karın tenini okşayan, rüzgârın melodisiyle uykusunu özgür bıraktı.
Ağır yorganı ayaklarıyla açmak istese de, narin bedeni buna izin vermedi. Hızlıca yorganın içinden kıvrak bir hareketle çıktı. Koşarak iç kapıyı açtı. Küçük badem gözlerini kıstı ve derin bir nefes aldı. Güneşin ışıkları gövdesini okşarken, soğuk burnuna, yanaklarına ve kulaklarına al al rengini bırakmıştı bile. Erzurum ‘un zemheri ayı her yeri tutmuştu. Küçük kız çatının sarkaçlarından sarkan buz sarkıtını zıplayarak kopardığı gibi, bir ısırıkla kütür kütür yedi. “Kızım kapat kapıyı, soba yanıyor soğuttun evi” diyen annesinin cümlesi bitmeden, patt diye kapatıyor boyası dökülmüş, yüzü eskimiş ağaç kapıyı. Annesinin sıcak sesi içini ısıtırken, abisinin kürek sesi onu sevindirmişti. “Vesile kardeşini kaldır. Üstünü giydir. Okula geç kalmayın kızım hadi” diyen annesini bir süre kahvaltı hazırlarken izledi. Evde herkesin bir görevi vardı. Okul yolunu açan abisi, kahvaltı hazırlayan annesi ve ailenin diğer üyeleri… “Anne, benim ekmeğimi sobanın üstüne koyar mısın?” Diyerek görevini yapmak için kardeşinin odasına gitti. Onu uyandırdı, giyinmesine yardım etti. Kahvaltılarını bitirip, çantalarını sırtlarına takıp, lastik çizmelerini de giydikten sonra hazırdılar artık, okul yolu için bir mücadele etmeye. İç tahta kapıdan çıkmadan, anneleri okulda yemeleri için salçalı ekmeklerini de çantalarına sıkıştırdı. Dış demir kapıyı eliyle açarken, Vesile’nin elini tutan soğuk, onu biraz ürküttü. Neyse ki bu sefer o kadar inatçı değildi. Abisi soğuktan büzüşmüş bedeniyle koşarak geldi. Elindeki küreği kenara atarak “Karı yola kadar açtım. Dikkat edin yola gelince ayak izlerine basın ve kaymayın” dedi. Hızlıca donmuş ellerine üfleyerek içeri girdi.
İki kardeş dar ama emek kokan yolda yavaşça ilerlerken, arada kendilerini bir metrelik karın içine atıp, kahkahalarla kalkmak için ellerin buluştuğu, kardeşlik dayanışması, her anın onlar için oyun ve öğrenme olduğu, okul yolunun maceraları, ne soğuğu, ne yokluğu ne de babasızlığı hatırlatıyordu onlara…