Cenap Şahâbeddin’in “Artık hasmın hezîmeti bütün kavmin dil-hâh-ı müşterekidir” dediği üzere, kavmin müşterek gönül birliğinin tesis edilmesinin de bir vakti saati var elbette. İfadedeki anahtar kelime ise “müşterek”. Yani, birden çok kimse veya şeyi ilgilendiren, onlara has olan, onların katılmasıyle meydana gelen, ortaklık. Dikkat ederseniz ibare, bir parti, tarikat veya cemaat bağlantısı içermiyor. Zaten içerse de müşterek hâlinin vuku bulması asla mümkün değil!
Peki hâl böyle iken biz neden sadece kendi partimizden, tarikat veya cemaatimizden bir müşterek hâlin teşekkülü için çabalayıp duruyoruz. Bu tavırla sadece belli bir zümrenin müşterekliğini tesis edebileceğimizin farkında değil miyiz yoksa?
Batı’da insan ilişkileri sadece “hukuk”a dayalıdır. Bizim gibi Doğu toplumlarında ise durum daha ziyade örf ve âdete, yani cemiyet içi yakın ve samimi ilişkilere göre şekillenir. Ol sebepten, “müşterek ev”, “müşterek mera”, “müşterek çalışma” gibi tabirler sadece bize hastır. Dolayısıyla emvâl-i müştereke (=ortak mallar), “menâfi-i müştereke”yi (=ortak menfaatleri) gerektir. Her iş çoğu zaman “müştereken” yapılır. Lisanımızdaki “müşterek harekât” ve “müşterek mülkiyet” kavramlarının mevcudiyetine bakılırsa da müşterek hâlin millet olarak istiklal ve istikbalimizin yegâne anahtarı olduğu görülür. Dikkat ederseniz tüm bu tabir ve kavramlar da bir parti, tarikat veya cemaat bağlantısı içermez. Dolayısıyla tevhidin bihakkın temini için hangi parti, tarikat veya cemaatten olursa olsun bir müşterek hâlin vuku bulması şarttır. Bu yüzden asgari müştereklerde bir olma durumunun gerçekleşmesi gerekir. Sadece azami müştereklere göre birlik tesis edilmeye çalışılırsa bugün de olduğu gibi toplumda derin ayrışmalar vücuda gelir. Bu hâlde en büyük zararı ise millet ve milletin bekâsı görür.
Yani, demem o ki efendim, bu saatten sonra sağda veya solda güdülecek bir azami müştereklik davası tevhide asla hizmet etmeyecektir!
Şayet davanız “tevhid” ise sadece bunun tesisine dönük yeni ve güncel çözümleri üretebilmeniz gerekir. Yoksa tevhidi, sadece kendinize ait gördüğünüz dinin bir esası olarak kabul ederseniz, yanılırsınız, yanılırız.
Bunu sağlamak, söylemek kadar kolay mı? Asla ve kat’a…
Fakat, asgari müştereklere göre bunu sağlamak en azından imkânsız gözükmüyor. Binlerce yıllık devlet tecrübesine sahip bir milletten bunu beklememek ise abes olur.
O hâlde…
Gayret bizden, “tevfik Hak’tandır.”