Kavl (Ar.), “söz, kelam; sözleşme, anlaşma” mânâlarına gelir. Karac’oğlan’ın “Dolanıp da kavil yerine geldim / Kavil yerlerinde bulamadığım…” demesine bakılırsa kavlin halk arasında daha ziyade ahde bağlı gelişen durumlar söz konusu olduğunda geçerlilik kazandığı görülür. Bu bağlamda kavram teşmil niteliği kazanarak “Bir sözle bildirilen fikir, düşünce, hüküm” mânâsı da taşımaktadır. Esasında kelimenin töreli hakîkî zeminini de bu mânâsı belirler. Dolayısıyla “Allâh’ın (C.C.) emri; Hz. Peygamber’in (s.a.s.) kavli” sözleşmenin asıl kaynağını teşkil eder. Zira, “kavl-i Nebî”, hadîs-i şerif için kullanılan bir tabire de dönüşmüştür.
“Kavl”in “Kün” emr-i ilâhîsinin tecellilerine mazhar olan etmek, kılmak ve kurmak fiillerine bağlı terkiplerle hakikat alanını daha da genişlettiği görülmektedir. Kavl etmek (kılmak, kurmak) de “sözleşmek, anlaşmak” mânâsına gelir. Karac’oğlan bu yüzden kavil kurmayı sevdaya eş görür. Dolayısıyla kavlin doğrudan fiille bir mutabakatı mevcuttur. Mevcudiyeti de bu mutabakatın icrasına bağlıdır. Bunun gerçekleşmediği durumlarda ise kavle bağlı tabirlerin mahiyeti de değişmektedir. “Kavli fiiline uymamak” şeklinde, “yaptığı söylediğini tutmamak” şeklinde töreye mugayyir hiç istenmeyen bir tavra dönüşür. Öyle ki kavl, “kavl-i mücerrette kalır”, yani “sözde kalır, gerçekleşmez, fiile dönüşmez.” Çözüm ise yine “kavl ü karar etmek (eylemek)”ten (=Sözleşmek, kararlaştırmak, anlaşmak) geçer.
Karac’oğlan haylamadan
Aşk deryâsın boylamadan
Kavl ü karar eylemeden
Ben payımı aldım bugün (Karac’oğlan).
Yukarıda Karac’oğlan’ın ifade ettiği üzere, kavl, karar için bir milat da teşkil eder. Bu yüzden de “anlaşma belgesi, mukâvelenâme” karşılığında bir “kavilnâme”ye dönüşmüştür.
Kavl, “Kün” emr-i ilâhîsîne bağlı olarak her zaman bir harekete hayat verir. Kavl bu durumda “kavlen (=sözlü, sözle) ve fiilen” şeklinde bir yapıya bürünür. Kavlî olan, yani “sözle ilgili; söze dayanan, sözde kalan” her şeyin fiilî olması aranır ve beklenir. Dolayısıyla aslı ve esası olmadığı için bir fiile dönüşmeyen kavl, “kavliyat”tan (=Boş lâflar, boş sözler, kuru lâflar” sayılır. Kısacası kavl, her şahısla bir şahsiyet kazanır. Bu yüzden şahsın “kavlince” (=Sözünce, sözüne göre, dediğine göre) ilerler. Fakat kavlin “kavl-i mücerrette kal”arak fiil hâline geçememe ihtimali de her zaman mevcuttur. Lâkin kavl, her hâlükârda bizden müşahhas bir töreli hareket ister. Bu ise elbette kişinin kendi iradesine bağlıdır.
Ne mutlu, hak ve hakikat için kavl ü karar eyleyenlere!
Efendim ey meded!
Lutfî Baba soylamış, görelim cânım ne soylamış:
kavl ü karar eyleyenler
aşk deryasın boylayanlar
Lutfî için söyleyenler
kavl-i mücerette kalmaz…