Efendim, aslında, her mânâda bir kasıt mevcûttur. Zira mânâ kelimesi, Ar. ‘any “kastetmek”ten doğar ve ilk olarak, “Kelime, söz, hareket, davranış vb.nin ifâde ettiği şey, anlatılmak istenen veya onlardan anlaşılan şey, anlam, medlûl, mefhum” içün kullanılır.
Mânâ, elbette doğrudan hakikat alanına bağlı bir şekilde çeşitlenmeye uğrayarak dıştan içe, yani maddeden mânâya doğru aslî bir hareket kabiliyeti kazanır. Bu yüzden hakîkî anlamda mânâ,”Madde ve cismin dışında olan şey, iç, bâtın, ruh” demektir. Şeyh Gâlip hazretleri bunu “sûrete mübeddel” deyü çok güzel ifade eder:
“Cûş eyledi çün muhît-i vahdet
Ma’nâya mübeddel oldu sûret”
Yine Muallim Nâci’nin belirttiği üzere bu sayede biz mânâ ile ülfet eyleriz ve bu ülfetten de “aşk” hâsıl olur:
“Ma’nâ ile eylemişken ülfet
Aşk etti beni elif-sûret”
“Aşk”ın olmadığı yerde ise hiçbir şeyin mânâsı yoktur efendim:
“Aşk olmasa mânâsı nedir fasl-ı bahârın” (Cenap Şahâbeddin).
Mânâ bize sadece, “Asıl, öz, gerçek, hakîkat”ı verir. Biz de muhtelif suretler içerisinde asıl özü görürüz:
“Sırr-ı insandır sevâd-ı nüsha-i kübrâyı gör
Şekl ü elfâzı serâpâ muhtelif ma’nâsı bir” (Leskofçalı Gālib).
O yüzden biz bu dünyada rıhletimizle birlikte uyanacağımız bir “mânâ âlemi”nde yaşarız. Âlem-i mânâ ise bize kimi zaman “rüyâ, düş” yoluyle açılır. Buna bağlı olarak da biz düşte gördüğümüz bir şeyden mânâ çıkarırız ve bunu da kendimize göre, fakat hakikata dönük yorumlarız. Elbette bir mânâ vermek veya verememek kişinin kendi ağırlığına bağlıdır. “Ol” sebebden “mânâ-şinas” (Anlayan, bilen, bir şeyin özünü kavrayan) “ol”mak gerektir efendim! Bakınız Muallim Nâci Efendi, Cenâb-ı Hakk’a ne de güzel bir niyazda bulunuyor:
“Olmasın sathî-nazar ma’nâ-şinâs et çeşmimi”
Geliniz cân u gönülden hep birlikte bu duaya “âmîn” deyelim! Zira rahmetli Sâmiha Ayverdi annemizin belirttiği üzere “Mânâ âleminde bu vücut âleminin sayılamayacak kadar üstünde güzellik vardır.”
Bakınız rahmetli Abdürrahim Karakoç mânâ gülünü derebilenler içün ne söylüyor:
“Nefisten soyunduk tül tül
Gitti beden, kaldı gönül
Özümüz bağ, sözümüz gül
Derene cânımız kurban”
O hâlde, her sûretiniz bir mânâya mübeddel olsun efendim!
Letafetle ve muhabbetle kalasınız…