Doç. Dr. Erhan Çapraz

Neş’e şâhâne futbol bahâ/ne…

20. dakikada on kişi kalmış rakibimiz karşısında dört dörtlük (!) futbol oyunumuz neticesinde yaşadığımız sevinci görünce aklıma aslında bizim aradığımız şeyin neşelenmek, yani neş’e-mend olmaklığımız geldi: Neş’e şâhâne futbol bahâ/ne…

Malûm olduğu üzere Ar. neşve “çakırkeyf olmak”dan gelen neş’enin Kubbealtı Lugatı’ndaki ilk mânâsı, “Gönülde duyulan ve dışa vuran ferahlık hâli, üzüntüsü olmamakdan ileri gelen ve kendini çeşitli şekillerde belli eden iç ferahlığı, sevinç, sürur” demekdir. Dolayısıyla neş’e doğal olarak içten gelen bir sevinç hâlidir. Yoksa bu futboldan böyle bir hâlin neşv ü nema bulması beklenemez! Bu durum neş’enin tabiatına da oldukca muvafıkdır. Zira neş’e, çabuk doğar ve çabuk kaybolur. Elbette neş’enin ne olduğunun bilinmediği zamanlar da vardır. İşin en ilginç tarafı ise garip durumlarda yaşanan neş’enin sebebinin de anlaşıl/a/mamasıdır! Bugün olduğu gibi yaşanan sadece buruk bir sevinçdir sadece…

Kelimenin 4. anlamı ise “neş’et”den doğar ve “yeniden doğma, yeniden meydana gelme” mânâsına gelir. Fakat buradaki neş’enin aslı ve esası gayrı iyice bellidir. Yani, doğal olarak meydana çıkmaz. Tıpkı bugünkü futbolla yaşanan sevinçde olmadığı gibi… Mutlak bir durumdan çıkar veya kaynaklanır. Tıpkı Neş’et-i uhrâ (Neş’e-i uhrâ) – Neş’etü’l-uhrâ (Mahşerde yeniden dirilme) ve Neş’et-i ûlâ (Neş’e-i ûlâ) – Neş’etü’l-ûlâ (Ruhun bedene ilk girişi, ilk yaratılma) olmaklığımız gibi…

Bir “t” hecesi nelere kadir görüyorsunuz değil mi?

Neyse…

Oynadığımız futbol ortada ve futbol da zaten bir İngiliz oyunu iken bizim bir vech ile bundan bazı feyzler aldığımız âşikâr… Leskofçalı Gâlib’in dediği gibi şimdilik bu neş’e-bendlikle kaza veya takdirden ise henüz bir haber yok:

Neş’e-mend etmiş bizi bir vech ile feyyâz-ı aşk

Kim kazâ nâ-âşinâ takdîr hâlâ bî-haber

O hâlde,

“Mevlâ görelim neyler

Neylerse güzel eyler…”

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu