
Efendim, kelimeler de aslında esasını doğrudan Kur’ân ve Sünnetullâh’ın belirlediği “hakikat alanı”ndan beslenir. Açıkçası, bu hakikat alanından beslenmeyen kelimelerin lisanda hayatını idamesi asla ve kat’a mümkün değildir. Dolayısıyla ölü diller veya kelimeler, vadesi yetip yiten diller ve kelimelerdir. O yüzden dillerin ve kelimelerin -elbette biiznillah- vadesinin uzayabilmesi için bu hakikat alanından beslenmesi şarttır. Haddizâtında tüm medeniyet unsurları için bu durum geçerlidir. Elbette inananlar için…!
Bizim aslı Arapça, “alışma, çalışıp çabalama, emek sarfetme, ceht” mânâsına gelen güzel bir kelimemiz mevcut: sa’y (ﺳﻌﻰ).
Bu kelime öylesine büyük bir ehemmiyeti haizdir ki Eşrefoğlu Rûmî Hazretlerinin buyurduğu üzere, “Sa’yi elden komamak gerek”dir. Töreli şuur geleneğinin büyük üstadı Fuzûlî, bize hidâyet menziline yetmenin ancak sa’y ile mümkün olabileceğini şiirle şöyle anlatır:
“Hidâyet menziline yettiler sa’y ile akrânın
Dalâlet içre sen kaldın sana ol âr yetmez mi”
Üstad, bununla da yetinmez sa’ysızlığı ârsızlıkla eş tutar! Elbette, ârı bilene…!
Bu hidâyeti çok ciddiye almayan Tevfik Fikret’te bile sa’yin kıymeti ölçülemez:
“Bir küçük ruhsuz neşîde için
Bu kadar sa’y, îtinâ, zahmet”
İşte sa’y’i, hakikat alanında asıl kıymetli kılan “din. Hacda Safâ ile Merve arasında süratle gidip gelme”dir. Sa’y kelimesi, asıl mânâya taalluk eden kıymetini sadece buradan alır! Elbette, taalluk ettirmesini bilene…!
Bu yüzden “sa’y etmek (eylemek)” asıl “çalışmak, emek vermek, gayret etmek”dir. Bunun için ise Şemseddin Sivâsî Hazretlerinin buyurduğu gibi “sa’y ü himmet” gerekdir:
“Dedi ey tâlib-i bûy-i hakîkat
Talebden kalma eyle sa’y ü himmet”
Sâmi Efendi’nin dediği gibi bu usûl-i hakikat üzre olanların tüm irfan kişverinin pâdişâhı bile olması kaçınılmazdır:
“Bil geldiğini mülk-i vücûda ne içindir
Sa’y et olasın pâdişeh-i kişver-i irfan”
Bu yüzden “heman” ve “her zaman” sa’y etmek esasdır:
“Oldun garîk-i bahr-ı hatâ ey dil el-aman
Sa’y et hulâsa sâhil-i maksûda er “ (Fıtnat Hanım).
Yoksa, “sa’yiniz meşkûr olmaz”; yani emeğin, gayretin boşa gider, bu çalışman herkesin teşekkürünü, takdîrini kazanmaz. Eserin yazarsız ve yararsız kalır. Elbette her türlü takdîrin yegâne sahibi O’dur (C.C.) sa’y kelimesini hakikate sayana…!



