Doç. Dr. Erhan Çapraz

Şol gönül ki aşk nuruyla münevver olmaz.

Sıfat veya zamir olan “şol” kelimesinin de esasında “ol” (Kün!) ilâhî emrinin tecellisine mazhar kılındığı görülmektedir. Zira kelime, uş+ol > şol’dan bu’ya benzeyerek vücuda gelmiştir. Ayrıca kelimenin “şu” dışında aslında “o” için kullanımı da O’na (C.C.) dönük mazhariyetten ileri olsa gerektir. Dolayısıyla “Şol”un her hâlükârda “Ol”a tekalübüdür söz konusu “ol”an!

Bu bağlamda âşıkların “şol”a şiirlerinde çokça ağırlık vermeleri tesadüfî değildir. Yûnus Emre hazretlerimizin “Şol cennetin ırmakları / Akar Allah deyü deyü” ifadesinde geçtiği üzere “şol”lların akışı boşuna değildir, yani sadece O’nadır (C.C.). Zira, Nesîmîce “Sendedir şol genc-i pinhan sendedir.” Şol’un nefse veya kesrete denk geldiği durumlarda ise O’ndan (C.C.) ayrılığı gayrılığı âşikâr olur. Örneğin Eşrefoğlu Rûmî hazretlerinin ifade ettiği üzere, “Şol gönül ki aşk nûruyle münevver olmadı / Kaldı nefsi zulmetinde âb-ı hayvân istemez.”

Şol’un lisânımızdaki tüm kullanımları bu duruma göre kodlanmıştır zaten. Şu, “Çok uzakta olmayan kimse veya şeyi işâret yoluyle belirtir”, “Herhangi bir mesâfe ifâdesi taşımadan işâret için kullanılır”, (zamir.) “Yerini tuttuğu uzaktaki kimse veya şeyi gösterir.” [Hatta şu çekimli şekilleriyle de hakikata dûçar olur: Şuna, şunda, şundan, şunu, şunun; çoğulu şunlar]. —“Bâzı kimseler veya şeyler, birtakım kimseler” mânâsına gelen “şu bu” ise hakikat dairesinde sadece tevhide dönüktür. “Şu günlerde (sırada)”: İçinde bulunduğumuz şu zamanda; Çok uzak olmayan bir zamanda, şu birkaç gün zarfında. “Şu halde”: Bu durum karşısında, öyleyse. “Şu kadar”: Tam olarak bilinmeyen bir zaman, miktar veya mesâfeyi bildirir. “Şu kadar (var) ki”: Ancak, bununla birlikte, mâmâfih. “Şu sıralarda”: Şu günlerde; İçinde bulunduğumuz şu zamanda. “Şu yakınlarda”: Şu birkaç gün zarfında, şu günlerde. “Şuna bak”: Beğenilmeyen bir şey veya kimse için küçümseme ve kınama ifâdesi olarak kullanılır. “Şuna buna”: Herkese. “Şunda bunda”: Herkeste. “Şundan bundan”: Çeşitli şeylerden. “Şundan bundan konuşmak (bahsetmek)”: Belli bir konu üzerinde derinleşmeden çeşitli bahisler üzerinde konuşmak. “Şudur budu: Kesinlik ifâde etmeyen durumlarda kullanılır. “Şunu bunu bilmem”: Îtiraz dinlemem, mâzeret kabul etmem. “Şunun bunun”: Ne olduğu belli olmayanın; Herkesin. “Şunun şurasında”: Yakında olmuş veya olacak şeyler için kullanılır. “Şusu busu”: Belirsiz olan mal varlığı.— şeklindeki kullanımlarının hepsi de bu hakikat dairesine dâhildir. Hatta, —“Şunca” sıf. (Eşitlik ekinin kalıplaşmasıyle): Şu kadar. “Şuncacık”: Şunca, şu kadar. “Şunda” zf. (Bulunma hâli ekinin kalıplaşmasıyle) E. T. Türk.: Şurada, şu yerde.— kullanımları da  O’na (C.C.) vuslata nisbet teşkil eder. Törelinin kurucu büyük şairi Karac’oğlan’ın “Şunda bir güzelin salınışını / Selviye benzettim dallar içinde” demesi boşuna değildir yani.

Dedem Korkut dilince, “Şol gökleri kaldıranın, donatarak dolduranın, ‘Ol’ deyince olduranın, doksandokuz adı ile…”

Efendim ey meded!

Ârifî’m soylamış, görelim cânım ne soylamış:

şol gönüle aşk girince

bülbül figana verince

ol kudretiyle derince

Ârifî’m şunu ne yapsın…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu