Doç. Dr. Erhan ÇaprazİctimâiyatTöreli HalkiyatTöreli Yazılar

Töreli Türk Folklörü Manifestosu…

Efendim, dünkü yazımdan sonra, çok kıymetli ağabeyim Ergün Veren Bey’den,  “Hoca’m/Kardeş’im, iyi akşamlar. “Yerli ve Milli Folklör” yazını okudum. Tekliflerini, yol haritasını net şekilde ortaya koysaydın manifesto kıvamında bir sunuş olurdu” diye bir mesaj aldım. Bu mesaj üzerine de bir manifesto kabilinden ilgili yazıyı tekrardan ele almak istedim. Dolayısıyla yazıyı da şayet kabul ederse kendisine takdim etmek istiyorum. Elbette gayret bizden tevfik Hak’tandır.

Tanzimatla birlikte, her şeyimizle Batı’ya yöneldiğimiz bir süreçte hemen hemen her alanda olduğu gibi Türk folklörü alanında da büyük ehemmiyeti haiz çalışmaların yapıldığı bir vakıadır. Rahmetli Dursun Yıldırım, bu süreci, “Örtülü devre (1839-1908)”Türkçü devre (1908-1920)”“Sentezci devre (1920-1938)”“Dergici devre (1939-1966) ve “Bilimci devre (1966’dan günümüze)” olarak tesmiye eder. Fakat belki bu tasnif dışında bizde şimdiye kadar maalesef bu süreçten itibaren Türk folklörünü ele alan kapsamlı bir Türk Folklör Tarihi hâlâ yazılamamıştır. Elbette bunda biraz sonra ele alacağımız üzere, bugün de geçerli olan emperyalist Amerikancı folklör anlayışının tesiri oldukça fazladır.

Tarihi süreç içerisinde Türk folklöründe hâkim başlıca üç akımdan söz edilebilir. Bunlar:

  1. Seküler Fransız folklörü
  2. Protestan ve kültürcü Alman folklörü
  3. Emperyalist Amerikan folklörü

şeklinde sıralanabilir. Elbette bunlar arasında geçişler her zaman olmuştur. Fakat son tahlilde her birinin bizde ayrı ayrı geçerli olduğu meşru dönemler mevcuttur.

Seküler Fransız folklörü, hiç şüphesiz Tanzimat ile başlayan Batılılaşma serencamının bir meyvesidir. Ulus kimliğini de öne çıkarmanın etkin olduğu bu folklör anlayışı, ilk dönem Türkçü-Milliyetçi aydınlar marifetiyle bizde yeniden kurgulanmaya çalışılmıştır. Fakat son olarak anlayış, oldukça ilginçtir kendi içerisinden yetiştirdiği rahmetli Pertev Naili Borarav’ı kominist (?) diye yaftalayıp yurt dışına sürgüne göndererek bir nev’i kendi sonunu da hazırlamıştır maalesef. Maalesef diyorum, çünkü şu ana kadar elde ettiğimiz folklör kazanımlarının pek çoğunu büyük ölçüde ona borçlu olduğumuzu rahatlıkla ifade edebiliriz.

Protestan ve kültürcü Alman folklörü, malûm olduğu üzere Nazi Almanyasından kaçan münevverlerin ülkemize gelişiyle birlikte her alanda büyük bir ivme kazanan çalışmaların da bir neticesidir. Özellikle burada Wolfram Eberhard’ı ve onun çalışmalarını; yine rahmetli Boratavla birlikte hazırladıkları “Typen türkischen Volksmärchen” (tr. Türk Halk Masalları Tipleri) adlı çalışmayı anmamızda büyük fayda mevcuttur. Elbette önceki seküler, aynı zamanda milliyetçi Fransız folklörüne eklemlenen bu anlayış, aslında Türk folklörü adına büyük bir fırsat olmakla birlikte, bu sefer de rahmetli Tahir Alangu’nun akademide tamamen önünün kesilmesiyle sona ermiştir. Burdan benim, Alangu’yu savunan, protestan ve kültürcü Alman folklörcüsü olduğum anlamı kesinlikle çıkmasın; ben son olarak ele alacağım üzere, sadece hak ve hakikatin peşinde Töreli; yerli ve millî bir Türk folklörünü savunuyorum.

Emperyalist Amerikan folklörü ise -bugün hâlâ ülkemizde her alanda da etkili olan- baskın folklör zeminini teşkil eder. Elbette iki ülke arasındaki mesafenin uzaklığından dolayı bize zaman zaman Batı’yı da referans tanır. Fakat her halükârda bizde baskın bir Amerikan ve Batı-Amerikancı bir folklör anlayış hâkimdir. Adından da anlaşılacağı üzere bu anlayış, tamamen emperyal bir niteliği haizdir. Bizdeki folklörcüler, bu yüzden ekipçidir. Sadece kendi halkalarını genişletmenin derdindedir. Âdeta seri üretimle, yüksek lisans ve doktora talebesi yetiştirir. Bunların içerisinde kendi emperyal gayesine uygun olan safları seçerek asistanı ve öğretim görevlisi yapar. Aslında, elbette siyasî ortama da bağlı olarak Türkçü ve milliyetçi geçinir; fakat yeni, yerli ve millî olana karşı hiçbir tahammülü yoktur. Kendisine öğretilen kuramları bittamam uygulamak ve dahi sadece Amerika ve Batı türküleri çığırmakla mükelleftir. Dolayısıyla bu alanda folklör, âdeta fasit bir daire içerisinde, aynı kabul ve kuramlar etrafında dönüp durur. Bunların belki teknik zeminde bizim folklörümüze sadra şifa olduğu savunulsa bile suret-i haktan oldukları için maalesef bizde hiçbir hakîkî geçerliliği yoktur. Türkiye’nin bugünkü folklör kürsülerinin tamamında az ya da çok bunu görmek her zaman mümkündür. Zira bu güne kadar bu emperyalist Amerikan folklörüne karşı, yerli ve millî bir folklör yaklaşımının (tanım, tasnif, teori ve tahlil) ortaya konulamamış olması bu durumu açıkça teyit eder.

İşte biz, sadece Hak ve hakikatin izinde Töreli Fikir davasının samimi savunucuları olarak doğrudan “hakikat alanı”nı, elbette töre dairesinde Kur’an ve sünnetin belirlediği Töreli Türk Edebiyatı çatısı altında bir “Töreli Türk Folklörü” öneriyoruz. Bu halkiyat anlayışı, tamamen töre dairesinde bize ait kıymetlerin köklerine erişmeyi (=vuslat) kendisine temel gaye edinir. Dolayısıyla Allah’ın törütme, yani sınırsızca yaratma ilkesine bağlı ortaya çıkan tüm mevcudatta O’nun tecellisinin tözlerini arar. Yakında yayımlanacak olan “Törenin Sözle Beyanı: Kurucu ve Çağdaş Metinlerde Töreli Türk Edebiyatı” adlı yazımızda bu husus ayrıntılı olarak ele alınmıştır. Fakat söz konusu manifesto olduğu için burada tabirimizde geçen “töre” ve “halk” kelimeleri üzerinde ayrıca durmada büyük fayda mevcuttur.

Töre, aynı zamanda bir töre lugati olan Dîvânu Lügâti’t-Türk’te “törö” şeklinde ve “an’ane” mânâsında kullanılmıştır. Törönün hakikatını belirleyen “töz” ise yine sözlükte “halk” ve “asıl, kök, esas” mânâlarına gelmektedir. Dolayısıyla yukarıda açıkça sözünü ettiğimiz gibi, neden töreye ait kıymetlerimizin köklerine ulaşmak zorunda olduğumuz gerçeği de böylece açıklık kazanmaktadır. Ayrıca Kutadgu Bilig’in daha ilk beyitinde geçen Allah’ın “Törütgen” (Yaratan) ism-i celalinin de doğrudan “Türk” kelimesinde de tecellisi söz konusudur. Yine töreli lugatte, törönün bir diğer mânâsının “başköşe” olması da kelimenin halkın hakikati dâhilinde makamını iyice tebarüz ettirmektedir. Dolayısıyla törö/töre, bir taraftan bize tüm “an’ane”lerin kökenini (töz) verirken; aynı zamanda doğrudan Cenab-ı Hakk’ın “halk” etme kudretine bağlı bir “Töreli Türk folklörü”nün -elbette an’aneye bağlı- hakikati peşinde koşmamızı da bize zorunlu kılar. Elbette bunun da sanatkârlar marifetiyle töreli edebî dairede sözlü/sözel/şifâhî olarak bir temsile dönük, sözlü -sözsüz- veya yazılı, yani bir tavra bağlı olarak icrâ ve ibdâsı söz konusudur. Dolayısıyla anonim veya ferdî olsun bir tavra dönük eserlerin (metin) esasını tamamen bu zeminde aramamız elzemdir.

Tabii burada doğrudan hakikat alanına dönük an’aneye dayalı bir süreç söz konusu olduğu için bu süreçte anlatıcıların (sanatkâr) rolü asla yadsınamaz. Bu tavrın töreli edebî dairede yegâne sahibi olarak ise aynı zamanda “Nur-i Muhammedî” hakikati ile tüm tözlerin de tözünü teşkil eden Hz. Peygamber’imiz (s.a.s.) karşımıza çıkar. Nitekim Kâşgarlı Mahmud’un da eserinin mukaddimesinde kendisini sözlüğünü hazırlamaya iten başlıca âmil olarak “Türk dilini öğreniniz; çünkü onların uzun sürecek egemenlikleri vardır” şeklindeki -hadis olarak kabul ettiği- sözü üzerinden doğrudan Hz. Peygamber’i (s.a.s.) öne çıkarması bu vesile iledir.

Oldukça ilginç olan ise Türkiye’de halkiyatın kurucusu olan Ziya Gökalp da folklörü, “şifâhî an’ane” olarak tesmiye eder. Bu bağlamda onun da töreli dairede neşv ü nema bulan bir Töreli Türk folklörünün -elbette başlangıcından itibaren sergilediği kurucu kök metinlerine de bağlı olarak- farkında olduğu görülür. Fakat maalesef, büyük ölçüde onun açtığı Türkçü devreden sonra bu töreli zeminin, özellikle de “Bilimci devre”de tamamen kaybolduğu görülmektedir. Elbette bunda yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, emperyalist Amerikan folklörünün doğrudan bir tesiri mevcuttur.

Bu bağlamda “gelenek” tabirini, yeniden tartışmaya açmamız elzemdir. Gelenek teriminin bize tözü verdiği (=vuslat) surette kullanılmasında elbette bir beis yoktur. Yoksa töre dairesi haricinde ortaya çıkan şeyleri de gelenek çatısı altında toplamak ve değerlendirmek, hatta daha da ileriye gidip yeni gelenekler icat etmeye kalkışmak töreye dairesindeki halka büyük zarar verir. Yeni devletin kuruluşu esnasında buna benzer acı tecrübelere de maalesef şahit olunmuştur.

Ziya Gökalp, “şifâhî an’ane” çatısı altında nelerin ele alınabileceğini de şu tasnifi ile açıkça ortaya koymuştur:

Şifâhî Bediiyat: Şarkılar, destanlar, masallar, darb-ı meseller, bilmeceler, efsaneler, rakslar, şifâhî musiki.

Şifâhî Diniyyat: İtikatlar, âyinler, dinî teşkilatlar, ilâhîler, dualar, menkıbeler, ustureler, kozmogoniler.

Şifâhî Ahlâk: Atalarsözü, halk sözü, ahlâkî kıssalar.

Şifâhî Hukuk: Örfler, âdetler.

Şifâhî İktisat: Cârî bulunan iktisat kâideleri ve ameliyeleri.

Şifâhî Fenniyat: Sihirle karışık tababet ve sair fenler.

Şifâhî Mantık: İptidâî tasnifler ve makûleler.

Şifâî Lisan: Lisanda halkça müstamel (kullanılmış) bütün sesleri, kelimeleri ve kâideleri.

Dolayısıyla tasnif oldukça açıktır ve ele alınacak hususlar, üç aşağı beş yukarı bellidir. Yapılması gereken ise Batı-Amerikan emperyalist folklörünü artık bir kenara bırakıp bunların bize enjekte ettiği ideolojik kalıplara da saplanmadan elbette meselenin beşerî tarafını yok saymadan hakikat alanına dayalı töreli bir folklör yaklaşımını ortaya koyabilmektir. Folklör hususunda tabii olarak dilimizden hiç düşürmediğimiz, fakat maalesef hiç anlamadığımız Gökalp, yukarıdaki tasnifinde açıkça görüleceği üzere, “halk” üzerinden bırakın bir kültür inşa etmeyi, bir “halk medeniyeti” kurmanın davasını gütmüştür.  Bu da gayrı böyle biline efendim!

Töreli Türk folklörü dairesinde daha fazla fikir edinmek isteyenler, fakirin şimdiye kadar kaleme aldığı şu yazılara bakabilirler:

Çapraz, E. (2021). Bedriddin ile Zöhra. İstanbul: Kapı Yayınları.

Çapraz, E. (2022a). Hakikatın Hikâyesi, Hikâyenin Hakikatı: Bir Hakikat Alanı Olarak Türk Halk Hikâyeleri. Erdem Can Öztürk (Ed.). İSLARA Uluslararası İslâm Araştırmaları Kongresi Bildiri Kitabı içinde (s. 87-99). Ankara: Hacı Bayram Veli Üniversitesi Yayınları.

Çapraz, E. (2022b). Bolu’da Töreli Bir Evlenme Âdeti: Damat Guyma. Gülnar Kara (Ed.). I.Uluslararası Türkiyat Kongresi Tam Metin Kitabı içinde (s. 393-412). Çankırı: Karatekin Üniversitesi Yayınları.

Çapraz, E. (2022c). Karac’oğlan Töreli Türk Edebiyatı’nın Neresindedir?. Söğüt Dergisi, S. 16: 39-46.

Çapraz, E. (2022d). Töreli Türk Mizahı ve Nasreddin Hoca. TRT Radyo Günebakan Programı, 12.12.2022,https://www.academia.edu/video/jEwmql, E.T: 15.12.2025.

Çapraz, E. (2023a). Bir Hakikat Alanı Olarak Bolu ve Göynük’te Söylenen Türküler. Azize Aktaş Yasa (Ed.). Göynük Araştırmaları ve Halk Kültürü içinde (s. 545-553). Çanakkale: PA Yayınları.

Çapraz, E. (2023b). Masal ve Hakikat: Masalın Hakikati Üzerine Bir Değerlendirme. Çelebi Dergisi, S. 11: 47-54.

Çapraz, E. (2023c). Abdülfettah Rauf’un Şiirlerinde Töresözler. Sevba Abdula (Ed.). Abdülfettah Rauf Şiiri, Düşünce Dünyası ve Hayatı içinde (s. 153-162). Üsküp: İDEFE Yayınları.

Çapraz, E. (2024a). Halk Kültürü Açısından Dîvânu Lugâti’t-Türk. Kâşgarlı Mahmud ve Dîvânu Lugâti’t-Türk. Bilal Kemikli ve Mehdin Çiftçi (Ed.), içinde (s. 275-304). Ankara: YTB Yayınları.

Çapraz, E. (2024b). Tasavvuf-Türk Halk Hikâyesi İlişkisine Pertev Naili Boratav Eleştirisi Üzerinden Bir Yaklaşım Denemesi. 10. Milletlerarası Türk Halk Kültürü Kongresi-Türk Halk Edebiyatı içinde. Ankara: T.C. Kültür Bakanlığı Yayınları.

Çapraz, E. (Ed.) (2024c). Töreli Türk Edebiyatı Çalışmaları-3: Sakarya Türküsü (Şerh-Tahlil). İstanbul: DBY.

Çapraz, E. (2024ç). Töreli Türk Siyâsî Mizahı ve Recep Tayyip Erdoğan. Fuzuli Bayat (Ed.). Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın 70. Yaşına Özel Armağan içinde (s. 389-404). Çanakkale: PA Yayınları.

Çapraz, E. (2024d). Cumhuriyet Rejiminden Meddah Medresesi’ne Balkanlar’da Töreli Duruşun Bir Öncüsü Olarak Fettâh Efendi. Sevba Abdula (Ed.). Üsküp’te Meddah Medresesi içinde (s. 397-410). Üsküp: İDEFE Yayınları.

Çapraz, E. (2025a). Törenin Sözle Beyanı: Kurucu ve Çağdaş Metinlerde Töreli Türk Edebiyatı. (Yayımlanacak.)

Çapraz, E. (2025b). Köroğlu Destanını Hakikat Alanı Üzerinden Okumak. (Yayımlanacak.)

Çapraz, E. (2025c). Mit ve Hakikat: Türk Mitolojisinin Hakikati Üzerine Bir Değerlendirme. (Yayımlanacak.)

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu