Cumadan cumaya sosyal medya üzerinden iletilen mesajlar ne kadar da moda oldu değil mi?
Fakat, telefon yazışmalarında ve galeride sadece yığıntıdan ibaret kalan mesajlar olarak.
Evet evet tam olarak yığıntı, hatta kirlilik…
Caminin önünden dâhi geçmeyenlerin veya
alnı secdeden kalkmayan, fakat insana selâm bile vermeyenlerin kutlama mesajı göndermeleri bana pek samimi gelmiyor.
Hiç yoktan iyidir diyerek, mesajla dâhi olsa hatırlatmak iyidir düşüncesi de olabilir.
Kötünün iyisi mantığı…
Ramazan ayına sayılı günler kaldı. Göreceksiniz âdeta kıtlık varmışcasına market arabaları yarış pistindeki otomobiller gibi çalışmaya başlayacak.
Âh insanoğlu! Ne gözü doyuyor ne de nefsi…
İhtiyaç dâhilinde rızkını almak varken illâki depolayacak.
Halbuki, olgun bir mümin kimse için bugün bu aldıklarım bana yeter; kalanı ihtiyaç sahibi kardeşimle bu nimeti paylaşayım şuuru ne güzel bir yatırımdır.
En acı örneği Filistin’de yaşıyoruz. Oradaki insanlar açlık sebebiyle hayvan yemlerinden ekmek yapıyorlar. Çocuklar açlıktan ölüyor, insanlar ve hayvanlar aynı çöpte yiyecek arıyor. Ekmek yok, süt yok, aş yok, su yok; sadece kan ve barut kokusu var.
Bizler de elimizde mis gibi iştah kabartan kokular içindeki kahvemiz, çayımızla burada timsah göz yaşı döküyoruz.
İsraf edilen yemekler, iftar için seçilen astronomik rakamlara ulaşan bol kepçe lüks restoranlar, yediğini içtiğini ve sofralarını paylaşanlar, bugün ne yesem diye düşünenler, ev de yemek varken sırf şımarıklıktan dışarıdan söylenen yemek listesi…
Kokusu komşuya gitmiştir diye pişirdiğini paylaşan, gelen tabağı boş çevirmeyen, okul beslenmesini arkadaşlarıyla paylaşan, sokakta bir şey yenmez gören gözün hakkı vardır; canı çeker duyarlılığı ile büyüyen bir neslin bu kadar duyarsız bir duruma gelmesinin tek izahı ahlâk erozyonu olsa gerek.
“Ne yapalım bu devir böyle. Evet, aç insanlar var, savaş var, âh vâh! fakat ben ne yapabilirim, ben devlet miyim? Elimden gelen bir şey yok.” cümlelerini duyar gibiyim, hatta duyuyoruz da…
Âlemlere rahmet olarak gönderilen efendimizin de ifade ettiği üzere “Ameller niyetlere göre…” değil miydi?
O halde vicdan terazimize niyetimizi koymamız gerekiyor. Bakalım kaç okka?
Okkalı bir vicdana sahipsek; merhametli, şefkatli, cömert bir haslete sahibiz demektir.
Dua ederiz, boykot ederiz, dikkat ederiz ve bunlar bireysel eylemlerdir. Karınca misali…
Küçük ve az görmemek gerekiyor. Kar taneleri de birer küçük kristal parça, lâkin bir araya gelince çığ oluyor.
Dijital müslüman ağıyla, süslüman çağına doğru bir hareket söz konusu… Aklımızı başımıza almazsak, başımız aklımızı aradığında ne baş kalır ne de akıl…
Teknoloji denen imkanı fırsata çevirmek akıl işidir.
Güdülen değil, yöneten olmak ise tercihtir.
Velhâsıl kelâm:
Fikirlerime iştirak etmeyenler elbette ki olabilir. Onlara, Rabbimizin Yunus Suresi 42. ayette de buyurduğu üzere seslenmek isterim:
“Onlardan seni dinleyecekler vardır. Ama hiç duymayan sağırlara, üstelik hiç akılları ermiyorsa sen mi duyuracaksın?”
Ne müslümanlar gördük, zaten yoktular.
Filiz Toklu ✍🏽