Filiz Toklu

Rüzgar Gülü

Rüzgar Gülü

Usta oradan bir cümle versene!

Okuma yazma öğrenimi ilköğretim sürecinden itibaren başlayan akademik eğitimin ilk basamağıdır.

Belirli zaman dilimi süresince müfredatta yer alan bilgilerin çocuklara aktarımının yanında, öğretilenlerin pekiştirilmesi maksadıyla ilave olarak ödevler verilmesi uygun bir öğretim yöntemi olsa bile, öğrencilere her ders için ayrı ayrı olmak üzere yığınla verilen ev görevlerini görünce aklıma, “Kamyonetle Yük Taşınır.” İbaresi geliyor.
Hani şu küçücük araca, cüssesinden fazla meta yüklenen…

Esasında çocuğun yapamayacağını bile bile resmen ebeveyne verilen çile çile vazifeler…

Eğitimci olan birinden şu özeleştiriyi dinlemiştim: “Bizler yalancı çocuklar yetiştiriyoruz. Yapamayacağını hatta yapmadığını bildiğimiz halde benliğimizi tatmin eden öd-evler…
Kimin yaptığını sorduğumuzda ise, gözümüzün içine baka baka kendilerinin yaptığını söylüyorlar.
Masum yaşta işini çözmek ve ikna etmek için öğretilmiş olumsuz bir eylemle…”

Komut verir gibi baskıyla dersten nefret ettirme yeteneği bu olsa gerek. Bir insanın çenesini tutarak ağzına zorla kaşık sokarsanız, bal börek olsa gene de afiyetle yutamaz değil mi?

Öylesine eğitimciler tanıyoruz ki; keşke tanımaz olaydık. Kelimeler ile dans etmek yerine savaştıran, rakamlarla resmen çarpan…
….
Halbuķi çocukların yeteneklerine göre onlara yön vermek daha doğru, tıpkı rüzgâr gülü gibi…

Yazma yolculuğuma çıktığımda yol boyunca gözlemlediğim ve ihtiyacım olan malzemelerden en önemlisinin ‘yazarlık atölyesi’ desteği olduğunu farkettim.

Kendime sorduğum bir sorudur: Edebiyat bölümü mezunu olmak yazar olmak için yeterli mi? Elbette değil… İmlâ kurallarını bilerek iyi bir edit olunabilirse de, bu iyi bir yazar olmak için kâfi değildir. Yazmak yetenek istiyor azizim. İmlâ ve didaktik ile bu yetenek sadece destekleniyor.
….
Lise çağından itibaren seçmeli yazarlık dersleri verilse ne kadar doğru olur. Yeteneğini hisseden ve keşfedilen öğrencilerin istifade edip çırak olarak yetişecekleri…

Üniversite sürecinde sadece akademik bilgilerin yüklendiği zaman dilinde sadece tez yazılabilir. Özgün bir yeti ise, Allah’ın lütfudur…

Çalakalem yazmakla şair ve yazarım iddiasında bulunmak tam bir facia.
Size, okuyucularınızın ve toplumun hitabı bu sahada yazıp çiziyor oluşunuzdan ötürü ‘yazar’ kimliği verilmiş olabilir. Ancak, kişinin kendisine dönüp “Ben yazarım!” diyebilmesi, bu alanda bir ustalık belgesi ister.

Şahsım adına diyorum ki; yaz dostum!
Haddini bilmeden yazana, yazar denir mi?

Hulâsa, çıkmış olduğum bu yazma yolculuğumda kendi adıma olmak üzere henüz bir çırak olarak naçizâne fikrim budur.

Öte yandan, bu fasıldan olmak üzere şunu da belirtmeden geçmek istemiyor ve paragrafın sonuna derkenar olarak eklemek gereği duyuyorum:

Ne yazarlar gördüm, zaten yoktular .

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu