Yerel Medyada Kadın
Bu hafta, benim de köşe yazarı olarak içinde yer aldığım, medya organları üst başlığı altında kategorik bir alt başlık olarak yer alan yerel gazeteciliğin, toplumsal rolü ve sorumlulukları üzerine hem bir değerlendirme yapmak hem de bazı önerilerde bulunmak istiyorum.
Yerel medya vasıtalarından biri olan yerel televizyon kanallarını uydu üzerinden yayım yaparak evrensel bir boyut kazanmış olmaları nedeniyle şimdilik burada ele alacağımız konunun dışında bırakıyorum.
Özellikleri bakımından sınırlı bir çevre içinde kendi yerel gündemine bağlı olan ve hedef kitlesi de esas itibariyle mahalli okurlardan oluşan yerel gazeteler, adeta medya eksenli iletişim ağının kılcal damarları gibidir.
1831 yılında yayımlanan Takvim-i Vakâyi ile başlayan gazete ve köşe yazarlığı,
toplum dokusunun en ücra köşelerine kadar erişebilme, buradan elde ettiği verileri işleyerek bir haber dökümanı haline getirebilme, bunu duyurabilme ve böylece gündem oluşturabilme kapasitesi ile yerel medya, demokratik işleyişin önemli ve değerli bir enstrümanı olarak görev yapar.
Oluşturduğu gündem üzerinden bir ucuyla topluma dokunurken diğeri ile de ilgili yerel idarecileri bu gündem doğrultusunda uyararak, üzerine almış olduğu kamusal sorumluluğun gereğini yerine getirir.
Bu görevin icrâsı ve başarısının ön koşulu; bağımsız olabilme, objektif bir bakış açısı ve spekülatif davranışlardan uzak durabilme ile sağlayacak olduğu güvenilir bir bilgi kaynağı olabilmekten geçtiğidir.
Yerel medya ve gazetecilik, kendi mahalli gündemini oluşturuyorken, kapsama alanını genişletebileceği dijital iletişim olanakları üzerinden bunu ulusal ölçekte bir gündeme dönüştürebilme potansiyelinin ortaya çıkması ile, etki alanının sınırlarını da kapsama alanına koşut biçimde genişletme imkânına kavuşabilmiş oldu.
Yerel medya ve gazete kimliğinin ayırtedici bir özelliği de, kurumsal yapı içindeki profesyonel rutin görevliler ve muhabir kadrosunun dışında, bu yapıya kaleme aldıkları yerel ve ulusal gündeme ilişkin makaleleri ile katkı sunmakta olan hemen hemen tamamı gönüllü yazar kadrosunun bulunmuş olmasıdır.
Burada ara bir başlık oluşturarak benim de bir kadın yazar olarak aralarında yer aldığım yerel gazete köşe yazarlığı üzerinde ayrıca durmak istiyorum.
Günümüzde kadınlar, kendilerine biçilen toplumun arka sıralardaki yerini değiştirerek, eğitimden sağlığa, hatta güvenliğe kadar birçok alanda olduğu üzere fikri üretimleri ile de ön plana geçmeye ve bu üretimlerini de medya vasıtaları üzerinden kamuoyu ile paylaşmaya başladıkları, yerel ve ulusal medyayı seslerini duyurabilecekleri bir kürsü haline getirip, içinde yer aldıkları toplumu biçimlendirmek üzere aktif bir rol almaya çabaladıklarını söylemeliyim.
Toplumun kronikleşen sorunlarına yerleşik egemen anlayışlarla çare arama alışkanlıklarına, kadın perspektifinden bir pencere açarak çözüme ilerleyebilmenin olanaklarının da bulunduğunu belirtmek gereğini duyurmak istiyorum.
Bir bildirim yolu olarak da doğrudan içinde yaşadığınız mahalli birimdeki yerel medya ve gazetecilik faaliyetine ekli köşe yazarlığı, seslenebileceğiniz bir kürsü olarak bu anlamda önemli bir mevzi durumundadır.
Kadının medyada: cinsel obje, mağdur rolü, reklam yüzü, cinayet kurbanı olması ve birçok gündüz kuşağı programlarına malzeme olarak kullanılması kadının bu mecra sebebiyle dezenformasyona uğramasına sebep olmaktadır.
Özellikle de fikri alanı uzun yıllar boyunca tek başına kaplayan bir kesimin oluşturduğu statükoyu, gazete yazarlığı ve edebiyat üzerinden yeniden dizayn etmek görevi belki de en çok kadınların üzerine düşmektedir.
Edebiyat tarihimizden buna örnek verecek olursak:
Fatma Aliye Topuz, Tercüman-ı Hakikat gazetesinde, “Meram” ismiyle yazılar yazdı. “Sürat: Eiler’in Prensese Yirmi Birinci Mektubu” başlıklı yazısında Fatma Aliye imzasını kullanarak, 8 Ekim 1890’da yayın dünyasında ilk kez gerçek kimliğiyle yer aldı.
Selma Rıza, ilk Türk kadın gazeteci, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin tek kadın üyesi, Hilal-i Ahmer Cemiyeti genel sekreteri ve yazardır.
Kadının yerelden ulusala sesini, çalışmalarını, fikrini duyuracak olan mikrofon tutulması ve yer ayrılması yerinde olacaktır. Sokak başında bir STK’nın olduğu sözde kadınları temsil eden içi boş kurumların ahbap-çavuş torpiliyle haber lerinin yapılıp parlatılması sabun köpüğünden öteye geçemez. “Yerel Basın – Kadın Komisyonu” oluşturmak fikri neden olmasın?
Toplumun kültürel seviyesini daha ileri ve yukarı taşıyacak fikirlerin oluşumunda kadınların, değişimi hızlandıracak dinamiklere sahip olmaları dolayısıyla sürecin yönünü tayin edici bir rol almaya muktedir olduklarını artık görünür hale getirmeleri lüzumu vardır.
Sağlıcakla kalın.
Filiz Toklu