Gülhan YılmazTöreli Yazılar

Yûsuf Sûresi’nden Edebî İlhamlar – 1

Yûsuf Sûresi’nden Edebî İlhamlar – 1

Peygamberine yıldız yıldız indirdiği aziz kitapta en güzel kıssadan şöyle bahsediyor Rahman: “Biz en güzel kıssayı sana vahiyle anlatıyoruz, vesilesi bu Kur’an. Sen bunları bilmiyordun evvel zaman.”

İlginç, çarpıcı bir rüya geliyor ardından. Dedi ki Yusuf: “Babacığım, rüyamda on bir yıldız, güneş ve ay gördüm. Onlardı, bana secdeye duran. Babası cevap verdi: Oğulcuğum, rüyanı kardeşlerine anlatma! Sana tuzak kurarlar. Şüphe yok ki insanın apaçık düşmanıdır Şeytan.”

Rüyayı öğrenince Yusuf’u kuyuya atansa kendi ağabeyleriydi, babalarının sevgisinden onu hırsla kıskanan. Böylece hem ölmeyecekti Yusuf hem de birileri alıp götürecekti onu babalarının diyarından.

“Ve Yusuf’u attılar kuyuya” ölçüp biçerek ama acımadan. Kuyunun derinlikleri ayette “ğayâbetul cubb” diye tabir olunan. Yusuf’un suya düşme sesini duyacaktır dikkat buyuran. “Cubb!” Sonra, babaya anlatmalar yalan, ağlaşmalar yalan. “Yalan kanlı” bir gömlektir getirilip Yakub’un eline tutuşturulan. Dediler ki: “Ey babamız! Yusuf’u kurt yedi”, sözde ağlayaraktan. Ah baba, inanma, yaralanma çünkü yalan! Öldürüp de, kanını Yusuf’un gömleğine sürdükleri hayvancık ta kaçamamış bir ceylan. Yusuf kadar masum, Yusuf kadar çaresiz, Yusuf kadar sessiz olan.

Onlar babalarını kedere boğduklarını bile bile kuyunun yakınında saklanırken sahiden gelip de güzel Yusuf’u alır bir kervan. Yusuf artık ağabeylerince çok ucuza satılmış bir oğlan. Ah zaman! Ah deveran! Kervanla Mısr’a gidip te Azizin evine köle satılan Yusuf büyür de olur pas parlak genç bir adam.

Sonra bir sahne tarihin sayfalarından… Kilitlenince kapılar “Gel!” diye bir ses duydu Yusuf o evdeki kadından.

Hemen Rabbine sığındı (Nebi olacak) adam: “Allaha sığınırım ben! Beni terbiye eden sahibim de yönetenim de O’dur. Senin eşin bana iyi davrandı. İhanet edenler asla felah bulamazlar. Ne Allah’a ne senin eşine ihanete varmam!’ Yusuf niyette meylettiyse de zerre miktar, Allah Yusuf’u sıyırdı (çekip aldı) fahşadan.” Böylece uzak kalacaktı ömrünce şeytani şeheviyattan. Yüzü de ruhu da pür nûr Yusuf, sonra kaderine koştu kaçarken Züleyha’dan.

Kapıda yetişti Züleyha Yusuf’a, gömleğini yırttı arkadan. Kader bu ya, kilitli kapılar açıldı birdenbire diğer taraftan. Orada Züleyha’nın kocasıyla karşılaştıklarında, kadın, çabucak delikanlıyı suçladı korkudan.

Şehirdeki kadınlar dediler ki, duydunuz mu, duydunuz mu olanları? “Aziz’in karısı murat almak istemiş evindeki delikanlıdan. Kalbinin zarı erimiş-bitmiş ona olan aşkından. Biz onu görüyoruz sapmışlardan”. “Züleyha bunu duyunca onları sarayına davet etti de hazırlattı güzel koltuklar rahatça yaslanılan. Verdi ellerine bıçaklar ve dedi ki Yusuf’a: ‘Çık karşılarına!’ halini anlamalarına duyduğu arzudan.

O kadınlar, Yusuf’u gördüklerinde onu gözlerinde öyle büyüttüler ki ellerini kestiler (portakal soyarken) parmaklarından. ‘Bu bir insan olamaz’ dediler. ‘Olsa olsa bir melektir yücelikler verilen, ikrama ulaştırılan.’ Züleyha anlattı sonra: ‘İşte sevdim diye beni kınadığınız kişidir bu genç adam. Ben ona meylettiğimde onun ta kendisidir masum ve iffetli kalan. Ama emrimi yapmazsa kesinlikle ya zindana atılacak ya da odur zararlı çıkacak olan.’ “Rabbim!” dedi Yusuf, “Bunların beni davet ettiği şeyden çok daha iyi ve sevilesi bir şeydir zindan. Rabbi duasını kabul etti de çekip aldı Yusufu o kadınların tuzaklarından. Şüphesiz Mevlâdır her’şeyi iyi bilen, her şeyi iyi duyan.”

Yusuf’u, geldi buldu zindan. Girdi zindana sonra iki genç, rüyalarının yorumunu istediler Yusuf’tan. Onun rüya tabirleri, anlattığı gibi çıkıverdi Hak katından. “Hapisten çıkacağını söylediği gençten bir ricası olmuştu: ‘Efendine bahset bunlardan’. Unutturmuştu Yusufun ricasını o gence lanetli Şeytan. Ve Yusuf birkaç yıl daha çıkamadı zindandan.”

“Bir gün kral, bir rüya gördü yılların ardından. Yedi besili ineği yedi zayıf ineğin yediği o rüyada bir de yedi yeşil başak ile yedi kuru başak gösterildi Hak’tan. ‘Rüyamı bana yorumlayın!’ diye seslendi sarayının bilginlerine” biraz da ürkerek görmüş olduklarından.

“Dediler ki, bunlar karışık rüyalardan. Biz zor rüyaların tabirini bilmeyiz.” Bilsek de söyleyemeyiz, vebalinin kalkamayız ki altından. Zindandan çıkan genç de ordaydı, Yusuf’u hatırlayıverdi ve vardı gitti zindana, sordu rüyayı. Yusuf o karışık rüyayı güzelce yorumladı (tevilini yaptı) korkmadan.

“Kral onu huzuruna istediğinde Yusuf  önce şart koşar gibi, ‘Parmaklarını kesen o kadınların derdi neydi?” diye öğrenmesini istedi kraldan. “Parmaklarını kesen kadınların, Yusuf’un hiç bir suçu olmadığını itiraflarıydı mahkemede ortaya çıkan. “Aziz’in karısı da ‘İşte gerçek şimdi ortaya çıktı, taş gediğine oturdu’ dedi bu itirafların hemen ardından. Ben onu murat ettim de ak pak Yusuf, efendisine sadık kalanlardan.”

Yusuf o zaman şöyle söyledi: “İşte bu (soruşturma), yokluğunda Aziz’e ihanet etmediğimi göstermek içindi, zaten Allah, güzel bir son vermez hainlere, tuzaklarından. Allah’ın istemesi istisna, nefis, hep kötülüğü emreder bu yüzden ben nefsimi temize çıkarmam.”

Melik, hazinenin başına Yusuf’u getirdi de o, hikmetle yönetti işleri her zamandan. “İşte biz Yusuf’u o bölgeye (Mısr’a) böyle yerleştirdik ve söz sahibi kıldık. Orda istediği her yere rahatça girebiliyordu. Biz, rahmetimizi dilediğimize veririz…” bildirildi Mevlâ katından.

(Devam edecek.)

Gülhan Yılmaz

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu