Ak göğüm, vuslat hayaliyle sana uzanan dallarımı budadılar.
Sana yanan oda attılar al gönlüm.
Hırs dediler, küçül dediler, ama gözlerime bakamadılar.
Ne büyük bir özlemdi göğe kavuşmak oysa, yaşayan ölüler anlamadılar.
Kesilen dallarım olurken bir koca dağ,
Ateşi çakmaya Nemrut’u değil seni beklediler.
İçimden yükselen, çığlığı boğulmuş maceranın kahrını,
Kibritten elini çekme diye sana bildirmediler.
Taş duvarlar bile senden sıcak şimdi karşımda,
Eline değen ateş mi, gözündeki hırs dolu alev mi yakacak sandın beni.
Kıyamazdın belki görebilseydin aşamadığım acılarımı,
Anlardın belki sen de çekseydin kalbinde bu sancıları.
Yaprak dolu, çiçeğe durmuş ağaçlar var elbet senin yolunda.
Tomurcuklardaki rayiha yanından geçenlerin aklını almakta.
Ben budanmış kuru dallarla yolda soluk beniz,
Sen elinin kanıyla ortada sessiz ve hissiz,
Kim yan yana getirebilir söyle şimdi bunca acılıyken ikimiz,
Her acıdan daha büyük artık sırrımız, kalmışız dünya denen çölde şimdi kimsesiz.
Gülşah Aktan