Özellikle 7 Ekim sonrasında hepimiz elimizden geldiği kadar boykot etmeye ve boykota teşvik etmeye çabalıyoruz. Biliyorum bu konu hakkında fazlasıyla yazıldı, çizildi ama ben de rahatsız olduğum bazı yorum ve eleştiriler hakkında birkaç detaya değinmek istiyorum.
Öncelikle de geçenlerde boykot etmeyen bir tanıdığımdan aldığım “Filistin soykırımı yeni başlamadı, siz samimi olsaydınız en başından boykot ederdiniz” eleştirisinden başlamak istiyorum.
Evet bu soykırımın tarihi çok daha eskilere 1948’lere kadar dayanıyor, ama bu eleştirinin yeni hayır yapmaya başlamış yahut herhangi bir konuda yeni doğru yola yönelmiş bir insana “ama sen daha önce falanca iş hakkında hassasiyet göstermiyordun, o yüzden ömrünün sonuna kadar aynı şekilde devam etmelisin yoksa samimiyetsiz olursun” denmesi ile aynı mantıkta değil midir?
Evet yıllardır bebek katillerinin ürünlerini kullanarak onları finanse ettik, onların ürettiklerini tüketerek özümüze ihanet ettik ve maalesef hepimizin ellerinde o bebeklerin kanı var. Ama bugün her zamankinden daha bilinçli ve hiddetliyiz. Yani artık elimizden o kanı temizlemek boynumuzun borcu olmalı.
Ve evet, bu devran böyle geldi ama artık böyle gitmemeli.
Bir diğer mevzu ise “siz o ürünü almayınca Filistinliler kurtuluyor mu?” bahanesi.
Her şeyden önce Filistinli bir kadın çıkıp “Sesimiz olamıyorsanız bile en azından çocuklarımızı vuran mermilere harcanmak üzere tek kuruş bile vermemenize ihtiyacımız var. Yalnızca çarkları döndürmeyi bırakın biz kendimizi kurtarırız” diyorsa, size dünyanın en anlamsız şeyi gibi gelse bile bunu yapmayı onlara borçlu olduğunuzu anlamalısınız ve bunun küçümsenmesine izin vermemelisiniz.
Son dönemde boykot markaların başta Burger’ın radikal Börgır değişimi, Lays’in Adıyamanlı Yakup abisi, Algida’nın ismini ürün dolaplarından kaldırması vs. olmak üzere yaptığı değişimler malumunuz. Bu politikalar boykotun nasıl işe yaradığının en büyük kanıtlarından ama benim bu mevzuda anlamlandıramadığım şey bambaşka.
Farzedin ki boykotu bir avuç insan yapıyor ve hiçbir işe yaramıyor. Aslolan ben bu gidişata tek başıma olsam bile dur demek istiyorum ve boğazımdan katillerin bir lokmasının bile geçmesini istemiyorum demek değil midir?
Biz kişisel duruşun önemini bu kadar mı yitirdik? Hani sağımıza solumuza bakmadan ‘ben buradayım’ diyorduk? Bireysel duruşun önemi nasıl bu kadar küçümseniyor gerçekten anlamış değilim. Demek ki o bunca zamandır okuduğunuz ve asıl değerin, siz ve sizin yaptıklarınız olduğunu savunan kişisel gelişim kitaplarınız işe yaraması gereken belki de tek ve en önemli noktada pek bir işe yaramamış. Ya da sadece işin kolayını bulmuşsunuz.
İrem Arısoy