İrem ArısoyTöreli Yazılar

“Suriyeli Sandım”

Gün geçtikçe büyüyen bir faşizm furyası mevcut. En korkutucusu yaş aralığı çok geniş. Çocuklar en arı halimizdir. Özdür, tertemizdir. Kötülük bilmezler. Ama öyle bir çağdayız ki tertemiz çocukların ağzında bile her noktada bir nefret söylemi var. Özlerini ve o pak hallerini büyüklerin günahkâr ağızlarından çıkanlara itimat ederek maalesef kaybediyorlar. Peki suç onların mı?

İnsan fıtratı doğduğu andan itibaren öğrenmeye başlar. Her yeni doğan nasıl konuşmayı ve iletişim kurmayı büyüklerinden ve ailesinden öğreniyorsa, nasıl düşünmesi ve neye saygı göstermesi gerektiğini de onlardan öğreniyor. Etraflarında başkalarının ırksal farklılıklarına, ten rengine, ideolojik yapısına ve hatta yaşam hakkına saygı duymayan ebeveynlerin ve kanaat önderlerinin mevcut olduğu bir yapıda biz nasıl temiz kalmış bir nesil düşleyebiliriz ki?

Adamın biri 10 yaşında bir çocuğu sokakta oynarken ses çıkarttığı gerekçesiyle öldürüyor, ifadesinde ise “Suriyeli sanıyordum” diyor. Ölen o yavrucağa mı üzülelim, şu açıklamanın bütün toplum yapısının içler acısı halini iki kelimeyle özetlemesine mi?

İki ihtimal var (ki ikisi de birbirinden kötü); ya cidden çocuğu Suriyeli sandı ve öldürdü, ya da çocuğu öldürdü ve cezai bir indirim alacağını düşünerek bu ifadeyi verdi. İkincisi çok daha mantıklı geliyor çünkü kendisi uzaktan silahı ateşlediğini söylese de görgü tanıkları çocuğu köşeye sıkıştırıp öldürdüğü hakkında bilgi veriyor.

Bir değil iki değil, kim mutlu bu yaşananlardan?

Kime mutluluk getirdi bu nefret söylemleri?

Bu çocukların hiçbiri ilerde normal, sağlıklı bireyler olmayacaklar.

Başta “zafer turizm” ve paydaşları olmak üzere, büyük bir titizlikle insanlık barındırmayan bu faşist toplum yapısını oluşturmak için siyaset üzerinden durmadan dezenformasyon salgılayan o siyasetçiler mutlu mu mesela?

Evet, eminiz mutlular. Çünkü her şey en başından beri bunun içindi. Basite indirgemek aptallık olur. Bunlar sadece iki oy için yapılan şeyler değil. Her şeyin daha karanlık bir arka planı var.

Olay sadece ırkçılıkla sınırlı da değil. Oluşturulan nefret öyle bir şey ki, insana nüksettiğinde sizi çepeçevre sarıyor. Zerresini hissettiğinizde resmen sizi ele geçiriyor. Kendini yeniliyor ve tek bir konuyla sınırlı kalmıyor.

Yine küçücük çocukların neye maruz kaldığını ve neler yapabilecek duruma geldiklerini şok içerisinde takip ettiğim ve inanamadığım discord olaylarında da gördük. Buraya yazmaya içimin elvermediği birçok videoyu izlemek gafletinde bulundum ve bir süre kendime gelemedim. Özellikle bu mevzununda İkbal ve Ayşenur’un katledildiği dönemle aynı dönem patlaması da etkili oldu tabi.

Neydik ne oluyoruz, nereden nereye gidiyoruz bilmiyorum ama sanırım kaybediyoruz. Kaçmalıyız. Kendimizi ve neslimizi bu “izm” lerden, nefret söylemlerinden ve her şeyden önemlisi ahlaksız bir toplum ihya etmek için varımızı yok edenlerden uzak tutmalıyız.

Allah’ın ipine sımsıkı sarılalım.

38

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu