HALUK DURSUN VE GENÇLERLE HAYAT BİLGİSİ
Milletin geleceği, gençlerinin ufkuyla şekillenir. Gençlik, bir toplumun en kıymetli hazinesi; aynı zamanda en büyük sınavıdır. Türk kültür ve düşünce dünyasında bu meseleye gönül vermiş, fikirleriyle yol göstermiş müstesna isimlerden biri de Prof. Dr. Haluk Dursun Hoca’dır. 1957 yılında Hereke/Kocaeli’de doğan Haluk Hoca, uzun yıllar boyunca akademisyenlik yapmış, tarih ve kültür alanındaki çalışmalarıyla dikkat çekmiş, yazarlık kimliğiyle geniş kitlelere hitap etmiştir. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakan Yardımcılığı görevini üstlenerek ülkemizin kültür politikalarına da yön vermiştir.
Ancak onun en belirgin özelliği, gençlerle gönül bağı kuran, Anadolu irfanını çağın diliyle yeniden yorumlayan bir hoca olmasıydı. Ne yazık ki 2019 yılında Malazgirt zaferiyle ilgili incelemelerde bulunmak üzere gittiği Ahlat’tan Van’ın Erciş ilçesine geçerken meydana gelen elim bir trafik kazası sonucunda vefat etti. Ardında kitaplar, makaleler, kültürel projeler, gençlere uzanan samimi bir el ve yol gösteren bir rehber bıraktı. Haluk Hoca’nın Gençlerle Hayat Bilgisi adlı eseri, işte bu mirasın samimi bir özetidir.
Uzun bir tatilden sonra Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi yeni eğitim-öğretim yılına başladı. Ne demekse “Z” kuşağı olarak adlandırılan gençlerle yeniden ders yapmaya başladık. Geleceğimizin teminatı olan gençlere güvenmekle birlikte kimi gözlem ve müşahedelerim nedeniyle alttan alta endişeli olduğumu itiraf etmeliyim. Endişelerimi gidermek adına ne yapıyoruz/yapmalıyız sorusu hep zihnimde. Adeta bir reçete arıyorum. Bu hususta aklıma vaktiyle okuyup notlar aldığım Haluk Dursun Hocanın Gençlerle Hayat Bilgisi adlı eseri geldi. Haluk Hoca eserinde kendi deyimiyle “bir bürokrat, profesör, öğretim üyesi sıfatıyla değil bir ağabey kimliği” ile söyleşmek istemiş ve hayat tecrübelerini imbikten geçirircesine “Gençlerde Ne Olmalı” başlığı altında yirmi ilke belirleyerek adeta bir reçete sunmuştu. Burada sıraladığı ilkeler, yalnızca bireysel başarı için değil, aynı zamanda insan olmanın, medeniyet bilincine sahip bir şahsiyet inşa etmenin yollarını göstermektedir. Haluk Hoca ilkelerini şöyle sıralamıştır.
“Sevgili Gençler,
Gözümüzün bebeği, geleceğimiz gençler! Ne olur”
Bir: Meraklı insan olun; duyarsız, ilgisiz, heyecansız insan olmayın. Merak etmeye kendinizi alıştırın. Öğrenmenin başı merak etmektir. Üzerinize vazife olmayan şeyleri de merak edin. Başta, tabiatı merak edin. Mesela, barajlardaki su seviyesini, buğday rekoltesini, fındık taban fiyatlarını, bu sene gelen turist sayısını, en çok hangi filmin izlendiğini, en fazla hangi kitabın sattığını, hangi müzenin gezildiğini, arkeolojik kazılarda neler bulunduğunu, nerenin nesinin meşhur olduğunu merak edin.
İki: Bir merakınız olsun. Güzel sanatlarla ilgili bir merakınız olsun. Şiir yazamasanız bile ezberleyin. Koleksiyoner bir ruha sahip olun. Ayrıca gezmeye, görmeye, öğrenmeye meraklı olun.
Üç: Soru sorma alışkanlığı edinin. Doğru adama, doğru soruyu sorun! Bizim millet “Bilmiyorum” demez.
Dört: Öğrenmeye doymayın. İşi, konuyu sadece ehlinden dinleyin, uzman görüşüne önem verin. Kesin karar vermeden önce şüphe edin.
Beş: Takipçi olun. Konularınızı, işlerinizi takip edin; kendi haline bırakmayın. Hele, kendi işinizi başkasına hiç bırakmayın. Eloğlu, elâlemin eşeğini ıslık çalarak ararmış. “Kurda “Niçin ensen kalın?” demişler, “Kendi işimi kendim görürüm” demiş.
Altı: İşlerinizi önem sırasına göre sıralamayı bilin. En önemsiz işine en önemli iş gibi bakarak nice hayati gündemini atlayan insan gördüm. Başarılı insanlar, en önemli işi öne alan, önce onu bitirenler oldu hep. Çok iş yapar gibi gözüküp, devamlı bir faaliyet içinde olduğu görüntüsü verip hiçbir şey üretmeyen insanlardan olmayın. Aman avare kasnak gibi boşa dönmeyin. Boşa koşturmayın, sonuç alıcı işler yapın. Üzerinize çok yük yükleyip de çok yıpranmayın, zorda kalıp kayış da attırmayın.
Yedi: Danışın. Önce aklınıza; sonra gönlünüze; en sonunda da sizi hesapsız, kitapsız, menfaatsiz, gönülden seven büyüklerinize danışın. Sizden daha tecrübesiz, dünya görmemiş, bir iş bitirmemiş, bir başarı göstermemiş insanlara danışmayın. Ama mutlaka şuna da dikkat edin ki danışacağınız kişinin soracağınız işle ilgili doğrudan bir menfaati olmasın. Size göre değil, kendi çıkarına göre tavsiyede bulunmasın.
Sekiz: Zamanlama konusunda dikkatli olun. Planlı-programlı, zamanlı çalışmak kadar iyi zamanlama yapmak da çok önemlidir. Bir işe erken başlamak, sabah erken kalkmak, yola erken çıkmak mutlaka önemlidir; ama çok daha mühim olanı, neticeye ulaşmaktır. Erken kalkıp oyalanmak, erken başlayıp eğlenmek, ağırkanlı hareket etmek, sizi hep başarısızlığa götürür.
Dokuz: Dikkatli olun. Öncelikle ağzınızdan çıkan söze, lafa dikkat edin. Laf olsun diye düşünmeden konuşmayın. Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysun.
On: Hafızanıza güvenmeyin. Devamlı not alın; kayıt tutun, arşiv yapın.
On bir: Randevulara vaktinde gidin. Verdiğiniz sözü yerine getirin. Bizim milletin bahane üretme kabiliyeti sınırsızdır. O yeteneğinizi fazla zorlamayın.
On iki: Bilgi sahibi olmadan yorum yapmayın. Yine bizim millete Allah, yorum yapma kabiliyeti vermiştir. Hâlbuki en büyük fazilet “Bilmiyorum” diyebilmektir. Öğrenme, bilmediğini bildiğin anda ve yerde başlar.
On üç: İleri görüşlü olun. Yapacağınız projenin, başlayacağınız bir işin birkaç hamle sonrasını da düşünün, hesaplayın. Alternatifli çalışın. İşin sonunu düşünmeden, yeterli analiz yapmadan ortaya atılmayın; yola çıkmayın. Sonra yolda kalmasanız bile yaya kalırsınız! Gerçi yine bizim millet “Kervan yolda düzülür” demiş; besmele çekip yola koyulmuş. Ama siz kervanı önceden düzün. En önemlisi, “Çala çala bir havaya dönecek” demeyin. Akıntıya kürek çekmeyin.
On dört: Gözlem ruhuna sahip olun. Bakan kör olmayın, can kulağıyla dinleyin, can gözüyle bakın.
On Beş: Çözüm odaklı olun. Kafanızın yazılımını “bir iş nasıl olmaz” diye uyarlamayın; nasıl olabileceğini düşünecek, arayıp bulabilecek bir kafa yapınız olsun. İşin olumsuz yanlarına takılıp kalmayın. İntikam hırsıyla yanmayın. Hep ileriye, geleceğe bakın. Küçük şeylerden de zevk alın. Acı bir kahve, demli bir çay, güzel bir pasta, bir parça çikolata, bir külah dondurma sizi mutlu etmeye yetsin.
On altı: İnsan kıymeti bilin. Büyüklerinizin bir gün yanınızda olamayacağını, sevdiklerinize uzak düşebileceğinizi, onlardan ayrılabileceğinizi düşünerek elinizdekilerin kıymetini bilin. Fakirlere, gariplere, muhtaçlara el uzatın. Veren el, alan elden hayırlıdır. Ne verirsen elinle, o da gider seninle. İyi ve kötü günde sevdiklerinizin yanında olun. Gidemeseniz bile mutlaka telefonla arayın; mesajla, maille oyalanmayın.
On yedi: Günlük politikalar, kısır siyasal çekişmeler sizi esir almasın. Başkalarının yapamadıklarını konuşmak yerine kiminle ne yapabileceğinizi araştırın.
On sekiz: Eleştiri ve tenkide açık olun. En önemlisi de bir büyüğünüz sizi yetersiz görebilir, eleştirebilir; hatta zaman zaman size sinirlenip kızabilir. Ama bu sizi sevmediği anlamına gelmez. Tam tersine o, sizi sevdiği, ilgilenmeye değer bulduğu için tepki gösteriyordur.
On dokuz: Şükrü ihmal etmeyin. Allah’a şükredin, insanlara teşekkür edin. Kalbinizi temiz tutun. Ameller niyetlere göredir. Aklınız, kalbiniz ve zevkiniz selim olsun.
Yirmi: En son olarak da öğrenmeye ve öğretmeye doymayın…
“Aman ne olacaksanız olun sakın; “sıradan ve sürüden” olmayın!”
Yeni eğitim-öğretim yılında Haluk Dursun Hoca’ya saygı ve rahmetle….