Beş sene önce yazmış olduğum bu yazıyı tekrar redakte etmeye kalktığımda farkettim ki, aslında yazının başlığını “Asperger Sendromu” koymak gerekiyormuş.
İnsanın karakterinin oluşmasında en önemli yaş ilk iki senedir.
Bilincin oluşumunu analitik kabiliyet üzerinden düşündüğümüzden minicik bir bebede karakter oluşumunu idrak edemiyoruz.
Halbuki sabinin ana ile olan irtibatı sırasındaki alışverişi tüm hayatını etkiliyor.
Ana ne kadar mutlu ve huzurluysa bebek kendini ana karnından ana bağrına geçen süreçte o denli güvende hissediyor.
“Hayat boşluk kabul etmez”.
Ananın boşluğunu dolduracak da bu dünyada başka bir varlık yok.
Ananın evladından beklediği yegane şey, bir “gülücük!”
Batı toplumları üretim sistemi içine kadını hapsettikçe bebek “havada sallanan, silkelenen” bir varlık haline geliyor.
Halbuki bebek beşikte ninnilerle büyür. Ana sallar, ana söyler.
Batı bu ıskalamayı bilinçli yapıyor. Paradigmaları bu noktadan gelişiyor.
Kendi ayağının üzerinde durabilen “kapının önüne konması kolay” bir bireysellik oluşturuluyor.
Lakin bencil bir birey. Sadece kendini düşünen bir karakter!
Hayatı sadece üretim tüketim ilişkileri üstünden tanımlayan ve dünyayı tümden sömürge alanı olarak gören Batı, ben(cil)lik özgürlük halusinasyonları içinde bir sosyoloji oluşturuyor.
Herkes kendi hakkını savunuyor. Lakin kâr marjlı, “bizden yoksun” bir toplum!
Dolayısıyla “ötekileştirme” kolaylaşıyor.
Batı’da “biz” eksik; Doğu’da “ben!”.
Doğu’daki ben eksikliği üretime olumsuz yansırken, Batı’daki biz yoksunluğu vicdan ve merhamet eksikliğine delalet ediyor.
Lakin Materyalist zihniyet sekülerist üstünlüğü bireysellikle betimliyor.
Son yüzyıldır tarlamızı Batı sürdüğü için “güç merkezli” bir topluma evrildiğimizden; Batı gibi biz de üretim ve tüketimdeki paylaşıma yeni bir ortağı reddediyoruz.
Patronaj anlayışı buradan orjinli!
Batı’nın mülteci ve sığınmacılara bakışı ne ise, bizim içimizdeki kripto faşistlerin de anlayışı o!
Kısaca, “biz” olma yoksunluğu!
Tehlike, benzemekte. Özenmekte…
Vahhabi aynı İngiliz gibi hareket ederken, Türkün misyonunu unutanlar, yüzyıllardır süregelen mazluma sahip çıkma anlayışını unutuyor. Kendine tapma hastalığı buradan doğuyor.
Halbuki bireysellik atalet ve tembelliği disipline ettiği sürece müspet..
Narsizm ürettiği sürece menfii!
Bizim bir şansımız var. Hem de kimselerde olmayan bir şans.
Öyle bir coğrafya ve stratejik bir noktada bulunuyoruz ki…
Doğu-Batı sentezini yaratabiliriz!
Bencillikten ırak bir benlik; Üretimi merkezleyen “biz!”.
Merhametin ölçüsünü de unutmadan!
Not: Lütfen Dikkat
Hani analar veya bebek bakıcıları çocuğu susması için havaya kaldırır sallayıp silkelerler ya, bu çocuklarda otizmin bir alt versiyonu olan asperger sendromuna sebebiyet verebiliyor muş…