Murat İlkterTöreli Yazılar

Türk Silahlı Kuvvetleri Kimsenin Babasının Çiftliği Değildir!

"Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bir numaralı sorunu nedir?" diye sorulsa, "terfi, kıdem ve buna bağlı atamalardır" derim

Türk Milleti tarihin imbiğinden geçerken “ordu devlet sistemi” sayesinde geçmiş…

Her şey, en önce ordu etrafında gelişmiş, dolayısı ile “seyfiye” sınıfı milletin en ihtiyaç duyduğu sınıf haline gelirken… Ehemmiyetine binaen her daim dikkate nazar olmuştur.

“TSK’lerinin bir numaralı sorunu nedir?” diye sorulsa,
“terfi, kıdem ve buna bağlı atamalardır” derim.

M.Ali Birand’ın ta 1989’larda TSK’lerini ıcığına cıcığına kadar anlattığı “Emret Komutanım'”da belirttiği gibi…

“Her subay bir gün albay olacağını bilir”.

Teğmenden albaylara kadar terfi yönetmeliği sıralı sicil amirlerinin vereceği en az yedi olan geçer nota bağlıdır.

Yüzde 99,9 kimse bundan mahrum kalmaz.

Adli meseleler hariç, meslek hayatım boyunca terfi edemeyene rastlamadım.

Sınavdan sınava koşan, astsubaydan subay olan veya uzman çavuşluktan astsubaylığa nasbedileceklere ise kırk dereden su getirilir. Onlarda ehliyet liyakatin en babası aranır.

Dananın kuyruğunun koptuğu nokta albaylıktan sonrası olup, ehliyet ve liyakatin mesele haline getirildiği nokta burasıdır!

Masalar kurulur, kulisler oluşturulur, çoğunlukla herkes kendi adamını yukarı taşımak için elinden geleni yapar.

TSK’lerinde rütbeyi sadece kişi taşımaz. Aile efradı da kuşanır. Birlikte o ahval ve şeraite, itibar ve imtiyaza malik olunur.

İddialara cevap olması açısından elimden geldiğince kısa kesmeye çalışarak ifade etmek isterim ki…

Muvazzaf subay harp okulundan, artık tabi Milli Savunma Üniversitelerinden yetişmektedir. Erkanı Harbiye, yani kurmay subaylık için de harp akademileri yetkilidir.

İhtiyaca binaen sınava girerek teskere bırakan bir asteğmen ancak 29 (yirmi dokuz) sene sonra albaylığa ulaşır.

Yedek subaylığa ihtiyaç duyulan meslekler de genelde doktorluk, veterinerlik ve mühendisliklerin bazı kollarıdır.

Aşağıdaki bahse konu haber öyle bir tezgahlanmış ki adeta asteğmenlikten direkt generalliğe terfi edilmiş gibi bir algı oluşturulmuş. Asteğmenlik orduda süreklilik arz eden bir rütbe gibi lanse edilmiş.

Ben konuya ilk Naim Babüroğlu’nun tivitır (X) hesabında rastladım.

Paşamız, “Zabit sadece harbiyeden yetişir” iddiasını desteklemek için “subay ruhu” denen bir şey de icat etmiş.

“Camiye ve kışlaya siyaset sokulmamalı” palavralarına karnımız tok.

Bu ülkede yıllarca askeri liselerden başlayarak harp okullarına sadece Kemalizm girmiştir. Daha ötesini söylersek, aslında ana kaynağını oluşturmuş, oradan da hakimiyet tesis etmiştir.

Paşa’nın bahsettiği ruh, tam da budur!

Çünkü o ruhtan cuntalar oluşturmak, darbe yaptırmak çok kolaydır.

Yakın tarihte yaşanılan tüm darbelerin kaynağında işte bu tek tip zihniyet, bu müfredat ve bu ideoloji mevcuttur.

Sürekli “Askeri okulların kapatıldığını” vurgulamaları bu gücün akamete uğramasıdır.

Beğenmedikleri, Milli Savunma Üniversitelerinde olan ne peki?

15 Temmuz Darbesi’nden sonra kurulan Milli Savunma Üniversitelerindeki hocaların hemen hepsi kendi alanlarında akademik kariyerlerini tamamlamış, lisans sahiplerini intibak ettirmeyi bilen kişilerdir.

MSÜ’de öğrenilenler neredeyse tamamen askerliği kapsamaktadır.

İçiniz rahat olsun.

TSK kadroları artık dünyaya daha farklı bakan, daha bilgiye hakim, daha gelişmeye müsait bir yapıya kavuşmuştur.

Her şeye rağmen bilinmelidir ki: Askerlik teori ile pratiğin kesiştiği noktada daha çok kıtada öğrenilen bir meslektir.

Dolayısı ile kimin ne kadar ehliyet ve liyakat sahibi olduğu kıtada belli olmakta…

Kişiler kendilerini geliştirmedikleri sürece mezuniyet aklı ve kabiliyetinde kalmaktadır.

Hülasa…

TSK’lerinde her rütbede kıdem ve terfi işinin bir ayağında mutlaka merkezi sınav olmalıdır.

Sınavı geçemeyen ne terfi ne de kıdem alamamalı, bir kaç sınav geçemeyen otomatik tard edilmelidir

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu