
Ölçü
Ölçü ne güzel bir yol, ölçülü olmak ne âlâ bir mahâret.
Tadını kaçırmamak, kıvâmını bulmak hem sanat hem beceri, hem de tecrûbedir. Bir işin, bir eylemin hakkını vermek edep gerektirir, liyâkat gerektirir.
Bir töre sözümüz şöyle der:
“Herkes kaşık yapar ama sapını ortaya getiremez.”
İşte bu âhengi ve estetiği ortaya çıkarmak, o mesleğin ustasına has bir kâbiliyettir.
Kıvâmını tutturma deyimimiz medeniyet anlayışımızın ve dildeki zenginliğimizin müstesnâ bir örneğidir.
İnsan, hayatının her ânında ölçülü olmalıdır.
Ölçü haktır, adâlettir, kendini bilmektir.
Ölçü âhenktir, güzelliktir, sanattır.
Ölçü dengedir, yakışanı yapmaktır, haddini aşmamaktır.
Kâinatın her zerresinde ölçü vardır.
Allah’ın yaratmasında âhenk vardır, ölçü vardır. Her bir varlıkta beşer aklının anlayabildiği veya akılların anlamakta kifâyetsiz kaldığı güzelliklerle süslenmiş, hikmetlerle bezenmiş ibretler mevcuttur.
İşte bir âyet!
“Gözünü çevir de bak, bir bozukluk görebiliyor musun? Sonra gözünü tekrar tekrar çevir de bak; (kusur arayan) göz aradığını bulamadan bitkin olarak sana dönecektir. “ (Mülk / 3-4).
Allah’ın yeryüzündeki halifesi olan, ilâhî emânetin sorumlusu olarak imtihâna tâbi tutulan insan; elbetteki güzelliklerle donatılmıştır.
“Şüphesiz biz insanı en güzel biçimde yarattık.” (Tîn / 4).
Arayan, insâf ve hikmetle düşünen, ibretle bakan cümle canlı varlıklarda ve âlemlerin her zerresinde Kudret sâhibinin sonsuz sanatını görür.
Ölçülü olmak sabredebilmektir, kanâatkâr olmaktır, umutla, sevgiyle yol bulmaktır.
Yâkûb (a.s.), oğlu Yûsuf’un kardeşleri ile gittiği yolculuktan geri gelmemesi üzerine çocuklarına yaptığı konuşmayı, Allah şöyle haber veriyor:
“(Babaları) dedi ki: Hayır, nefisleriniz sizi (böyle) bir işe sürükledi. (Bana düşen artık) güzel bir sabırdır…” (Yûsuf / 83).
Her ibâdet, her iyilik (ki, iyilik de bir ibâdettir) en güzel şekilde samimiyetle yapılmalıdır.
Kâfî demeyi bilmeyen hırs ve nefsin esâreti altında huzûra hasret yaşar.
Zenginliğin, fakirliğin, sağlığın ve hastalığın bir hikmeti vardır. Hayatta başımıza gelen hayır ve şerden ne varsa bir imtihandır. Her imtihanın altında kendi sorumluluğumuzu hatırdan uzak tutmamak gerekir.
Hayat dersinin “ölçü”sünü, hikmetini iyi tesbit etmemiz gerekir.
Zîrâ;
Ölçüyü kaçıran imtihânı kaybeder.
Allah’ın “Güzel isimleri”ni, yâni “Esmâ-i Hüsnâ”sındaki hikmeti, ölçüyü ve adâleti tefekkür etmek, insan ve mümin olarak kemâle ermenin şartıdır.
Kemâle ermek!
Kemâle ermek ne güzel bir deyimimizdir. İnsan-ı kâmil olmak kalbi selîm olmak demektir. Selim kalp kötü huylardan kurtulan, batıl inançlardan temizlenen Allah’a teslim olmuş kalp demektir.
İnsanda aranan kâmil olmasıdır. Kemâlât; ölçüden, haddini bilmekten ve ahlâktan gelir.
Derler ki:
Kem âlât ile kemâlât olmaz.
Yetersiz veya bozuk âletlerle ustalık yapılamayacağı gibi, kötü niyet ve edepsiz hareketlerle de kâmil insan olunmaz.
Yemekte aranan tadı tuzu lezzeti yerinde olmasıdır. Yani yemeğin kıvâmı çok önemlidir. Damak tadı yemekteki denge ve ölçüden doğmaktadır.
Konuşma da yemek gibidir. Sözlerimizde aşırılık, gevezelik ve yılışıklık olmamalıdır.
Boşboğazlık tuzsuz yemeğe benzer, dinleyeni bıktırır.
Kıvâm ve ölçü müzikteki nota gibi hayatımızın her anında olmalıdır. Yollardaki trafik ışıkları, şeritler ve diğer kuralların önemini sanırım hepimiz biliyoruz. Bu uyarı ve nasihatlar olmazsa trafiğin ve yolculuğumuzun nasıl bir keşmekeş içerisinde olacağı hepimizin mâlumudur.
Kurallar ve kâideler hayâtın düzeni için elzemdir.
Sevinçte ve hüzünde bir ölçü olmalıdır.
“Edeb yâ hû!” sözünün hikmetini kalbimize kazımalıyız. Dostluğun da, düşmanlığın da kıvâmını, ayârını, ölçüsünü bilmek gerekir.
Mâneviyat anlayışımızın, iman ve ibadet uygulayışımızın kaynağı, miyâri ve ayârı mutlaka olmalıdır.
Hz. Muhammed:
“Sevdiğini ölçülü sev, belki bir gün düşmanın olur. Nefret ettiğine de ölçülü davran, belki bir gün dostun olur.” diye buyurmuştur.
Ölçü miyârdır, ayârdır. Ölçü edeptir, hayâdır, ahlâktır.
Ölçü ilaç gibidir. Nasıl alınacağını, nasıl olunacağını bilmek, zamanına ve mekânına dikkat etmek gerekir.
İnsan ifrat ve tefrit’ten kaçmalıdır. Övgünün de yergininin de mutlaka bir ölçüsü olmalıdır. Haddi aşmamalı, orta yol tâkip edilmelidir.
Tarımda ve zirâatte ilaçlama ve gübreleme çok önemlidir. Daha önemlisi bunun ayârını bulabilmektir.
Aramızda kalsın, bir itirafta bulunmak istiyorum.
Geçen sonbaharda ektiğim çay fidelerine, azotlu gübreyi fazla döktüğümden fidelerin çoğunu yaktım. Çay dayanıklı bir bitki ama sararıp soldular. Az da olsa yeşillendiklerini görüyorum, lâkin büyümeleri yavaşladı. Anladım ki, daha iyisi daha çokla elde edilmiyor, ölçüyü kaçırmamak daha iyiye giden yoldur.
Ölçü; yerinde konuşmak, gerektiğinde susabilmektir. Sözü çok uzatmak dinleyenleri bıktırabilir. Olgun olmak, olgunlaşmak insanın değerini ortaya koyar. Bilmek güzeldir, bildiğini paylaşmak daha güzeldir, bildiğini tatbik etmek en güzeldir.
Kıvâm, bir şeyin olması gereken hâlidir, durumudur. Özellikle yiyecek ve içeceklerde damak tadını bulabilmek için onun kıvâmını bulmuş olması gerekir. Acemi elinde kıvâm bulunmaz, ehil olmak gerekir.
Ölçmek anlamında da ölçü çok önemlidir. Ölçmede ve tartıda ölçüyü kaçıran; “İman hakîkatine” kara çalmış demektir.
Ölçülü olmada yeryüzünün düzenini bozan Allah’ın düzenini bozmuş demektir. Âlemde küçük şey yoktur, bir hatâ, bir düzensizlik insanlara yol olabilir. Buna sebep olanların vebâli büyüktür.
“Eksik ölçüp tartanların vay hâline!“
(Mutaffifîn / 1).
Kim şerre yol açarsa, o şerrin tümünden mesûl olur, iki cihanda zelîl olur.
Kim hayra yol açarsa, o güzelliğin tümünden istifâde eder, iki cihanda azîz olur.
Ölçü güzeldir, ölçülü olmak daha güzeldir, hakîkat ölçüsüne râm olmak en güzeldir.
Mustafa Arslanoğlu