Z kuşağından Z kuşağına
Biz z kuşağı olarak nereye gidiyoruz?
Hayat mı bizi götürüyor yoksa biz mi hayatı götürüyoruz?
Bir hiç miyiz?
Gelecekteki ebeveyn profilimiz nasıl?
Çocuk yetiştirecek miyiz?
Çok mu biliyoruz?
Bizler daha mı donanımlıyız?
Ülkemize hayırlı bireyler olacak mıyız? Veya yetiştirebilecek miyiz?
Daha satırlarıma dökeceğim yüzlerce hatta binlerce soru, hangisine cevap vereceğim ya da hangisine cevap arayacağımı bilemiyorum. Gerçekten nereye gidiyoruz sorusuna bir Z kuşağından birey olarak eleştiri yapıp kendimce cevap vermek istiyorum.
Hiçbir yere gitmiyoruz, yerimizde sayıyoruz hatta ve hatta geri gidebildiğimiz kadar hızlı ve bodoslama gidiyoruz. Yetiştirdiğimiz bireylerle duvara toslayacağımızı bile düşünüyorum. Kısacası kaygılıyım, geleceğim için değil, yetiştireceğim birey veya bireyler için kaygılıyım.
Genel konuşmak gerekirse, Z kuşağından çoğu, dönüp bir ebeveyn olsam “Nasıl çocuğum olurdu veya nasıl olmalıydı?” sorusunu akıllarından bile geçirmiyorlar. Bir salmışlıktan ziyade, sorumluluk bile almayacak genç arkadaşlarımız var. Hayatı istediğimiz gibi yaşamayı koca bir özgürlük olarak görüyoruz, fakat özgürlüğün tanımını bilmeyen bir genç kitleyle karşı karşıyayız.
Bu kadar mı yokuz, bir hiç miyiz diye soracaksanız evet, bir hiç, hatta ve hatta yokuz. Sosyal medya ağına düşmüş, sosyal medya platformlarından birçok şeyi öğreneceğimizi düşünüyoruz, fakat yanılıyoruz. Sosyal medyadan öğrendiğimizi veya çok bildiğimizi düşünüyoruz, fakat aslında hiç bilgimiz olmadığını, bildiklerimizin koca bir hiç olduğunu bile bilmiyoruz.
Tek sebebini soracak olursanız, sanki her şeyi biliyor olmamızdır. Her şeyi biz yaparız, her şeyi biz biliriz. Her şey, her şey, her şey… Biz Z kuşağı, her zaman haklı olduğumuzu düşünüyoruz.
Bir yaşlının uyarısını bile cahillik olarak görüyoruz. Tabii ki cahilliğin tanımını bilmediğimizin altını çizerek bunu dile getirmek istiyorum. Ve daha satırlarıma dökemediğim yüzlerce eleştirinin yanı sıra daha fazlası.
Peki, tek sorun biz gençlerde mi sorusuna okuduğum “Halil Cibran- Ermiş” kitabından bir kesit koyarak yazımı noktalamak istiyorum:
“Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil. Onlar Hayat’ın kendine duyduğu hasretin oğulları ve kızları.
Onlar sizin sayenizde gelir ama sizden değildir. Sizinle birlikte olsalar da size ait değillerdir. Onlara sevginizi verebilirsiniz ama düşüncelerinizi değil… Zira kendi düşünceleri var onların.
Onların bedenlerini barındırabilirsiniz ama ruhlarını değil… Çünkü ruhları geleceğin evinde, sizin düşlerinizde bile ziyaret edemeyeceğiniz o yerde yaşar.
Onlar gibi olmaya çabalayabilirsiniz, ama onları kendinize benzetmeye çalışmayın.
Çünkü ne geri gider yaşam ne de oyalanır dünle. Siz yaysınız, çocuklarınız da yaylardan fırlatılan canlı oklar.”
Sağlıcakla kalın dostlar…
Nurmelek Çelik