Âşıklar Ölmez
Arabayla yolda, radyoda “Sakiler “adlı grubun seslendirdiği melodiyi dinliyorum:
“Bir yol var ama, her yerde tuzak. Bir yol daha var, dönmek de yasak, deryaya yakın dünyadan uzak… Gel vazgeçelim hiç zorlamadan, sen aklı selim, ben yorgun adam. Bir yol bulalım hiç zorlamadan… Yine gözümüz yükseklerde, Hayat geçiyor perde perde. Doydum artık bana müsaade… Yapamadığım birçok şey var, hem tatminsizim hem günahkar… Sen beni bu şehirden kurtar… Bir yer bulalım dünyadan uzak…”
Arabanın altındaki yol akıp gidiyor. Dünyada çaresiz kalmış, huzur bulamamış arayış içindeki insanlar aklıma geliyor. Çeşitli duygular içimi dolduruyor. Bambaşka alemleri geziyorum. İnsanın dünyadaki yalnızlığı, garipliği ruhumu kaplıyor. Birden aklıma eski tasavvuf dervişlerinin söylediği ilahinin Mustafa Ceceli tarafından okunan sözlerini hatırlıyorum. İçim doluyor. Yalnızlığım gidiyor. Huzur buluyorum.
“Aşk için gelmişiz biz bu cihana, dostu sevmektir bizim işimiz.
Allah der her bir zerremiz, Ağyar (düşman) görenden bize ne!…
Yer gök seslenir Allah, Allah… Benlikten geçenin yaridir Allah!…
Aşkı bulan neyler ki bu dünyayı, Her dem seslenir Allah, Allah!…”
Eşref-i mahlukat olarak yaratılan ve gerçek aşkı bulan İnsan neyler ki bu dünyayı. İnsana verilen Cüz’î irade ile ilahlık taslayan benlik hastalığını yenmenin ilacı Aşk-ı ilahidir. İlahi aşkı bulan ben duygusunu yenen insan için düşman da kalmaz. Allah’ı seven dünyadaki tüm varlıkları dost olarak görür. Nitekim Aşkı bulmada asıl düşmanı Niyazi Mısri beyitlerinde anlatır:
“Ben sanırdım alem içre, bana hiç yar kalmadı. Ben beni terk eyledim gördüm ki ağyar (düşman) kalmadı.
Cümle eşyada görürdüm har (diken) var, gülzar (gül) yok, Hep gülistan oldu alem şimdi hiç har (diken) kalmadı.
Gitti kesret (çok) geldi vahdet oldu halvet Dost ile, Hep Hakk oldu cümle alem şehr u bazar (karışıklık) kalmadı.”
İnsanın hayal ettiği mevcut ve gelecekteki nimetlere ulaşması ancak sabır ve Aşk iledir.
İnsanoğlu sevgi ve muhabbet, duyguları ile donatılmıştır. Kısaca aşk diyebileceğimiz duyguları sayesinde insan Leyla’yı da, Mevla’yı da bulabilir.
Yüce Allah (cc) Kuran-ı Kerim’in ilk inen ayetlerinde “Oku, yaratan rabbinin adı ile oku, o insanı bir kan pıhtısından -“alak”dan- yarattı. “ buyurmaktadır. Bazı tefsirciler Alak kelimesinin geçtiği ayetleri kan pıhtısından yapışkan bir sıvıdan yaratılma olarak tefsir ederken, bazıları da ilave olarak alak kelimesini alakalı, sevgi, aşk, muhabbet gibi manalara geldiğini, İnsanın yaratılma sebebinin sevgiden aşktan geldiği şeklinde açıklamaktadırlar. Tasavvufta da bu konuda, İnsanın, Cenab-ı Hakk’ın sevgisinden yaratıldığını tasavvur ederler. Kainat kitabında yaratılanları, yaratandan ötürü severiz.
Nitekim Tin Suresi 4. âyette “Biz insanı en güzel şekilde yarattık.” denilmektedir. Allah tarafından, insana en güzel suret ve en mükemmel kabiliyetler verilmiştir. Böyle bir yapıya sahip olması, ayette insanın varlıklar içinde fiziksel veya ruhsal olarak en mükemmel olarak yaratılması ifade edilmektedir. En mükemmel şekilde yaratılan insanın kurtuluşu ancak Allah’a tabi olmakladır. Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur. İnsan ancak ilahi aşkla mutlu olur.
Dünyevi sevgiler ve günümüzdeki hiçbir devirde görülmeyen ilahlaştırılan yeni sevgililer arasında insan hakikaten çok zor durumdadır. Gerçek aşkı bulmak kolay değildir ve de nasip ve hidayet işidir. Bazen küffar memleketindeki insanlar koşarak bu ilahi aşkı bulur, İslamı seçerek kurtulur. Fakat içimizde yaşayanlardan bazıları körü körüne önünü göremez düşmanlık eder. Deryada yaşar ama deryadan uzaktır.
Gerçek aşkın rehberi Kuran-ı Kerim ve onu en iyi şekilde yaşayan , insanlığa örnek olan tek önder peygamberimiz Hazret-i Muhammed A.S.’dır.
Eskiler söylemiş:
“Aşk imiş her ne var alemde
İlim bir kıyl u kal (boş söz) imiş ancak!..”
“Aşk için gelmişiz biz bu cihana, dostu sevmektir bizim işimiz.”
Âşıklar ölmez. Onlar ebedi saadet diyarının namzetleridir.
Bolu… 15.06.2024…
Tahsin Akduman