Prof. Dr. Mehmet SümeTöreli Haberler

Töreli Türk Edebiyâtı Okumaları 121

Töreli Türk Edebiyatı okumalarının 121’incisi Bolu Abant İzzet Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Süme’nin “Osmanlı Birlikte Yaşama Kültürüne Bolu Aynasından Bakmak” başlıklı musâhabesiyle devâm etti.
Süme, sözlerine, Osmanlı Devleti’nin geniş sınırları içinde yaşayan çeşitli etnik gruplara mensup Müslüman, Hıristiyan ve Yahudileri barış içinde yan yana yaşatma kültürüne sahip tarihi bir örnek olduğunu belirtti. Bu manada Osmanlı Devleti’nin tarihi süreçte üç semavi dini resmen tanıyan, bu dinlere mensup farklı etnik grupların bir arada güven içinde yaşamalarını sağlayan tek devlet olduğunu dile getirdi.
Süme sözlerine şöyle devam etti. Osmanlı egemenliği altındaki gayrimüslimler mezhep veya dinlerine göre gruplandırılmış, bu gruplara “millet” adı verilmiştir. Bu anlamıyla millet kavramı, ırkî ve etnik bir toplumu değil, dinî bir aidiyeti ifade etmektedir. Millet sistemi anlayışındaki millet Osmanlı Devletindeki dini toplulukların adıdır. Ermeni, Rum ve Yahudi milleti vardır. Rum ve Bulgarlar eğer Ortodoks ise Rum milletinin üyesi sayılırken, Ermeniler, Gregoryen, Protestan ya da Katolik oluşlarına göre farklı milletlere ayrılmışlardır.
Millet sistemi anlayışı İslam Hukuku esasına dayanır. Buna göre “zimmet akdi” ile gayrimüslimlere din ve ibadet hürriyeti tanınmış, can, mal ve namus güvenlikleri devletin garantisi altına alınmıştır. Bu akit ile bir arada yaşayan Müslümanlarla gayrimüslimler Osmanlı Devleti’nin sağladığı hoşgörü ortamında birlikte yaşamanın en güzel örneklerini sergilemişlerdir.
Birlikte yaşamanın güzel örnekleri hukuki, ticari, sosyal ve kültürel alanda Bolu’da da görülmüştür. Bolu’da gayrimüslimlerden mukim olarak Ermeniler bulunuyordu. Ermeniler Osmanlı Devleti’nin “millet sistemi” anlayışına uygun olarak her türlü hukuki işlemlerini kendi inanç esasları doğrultusunda yapma haklarına sahipti. Bununla birlikte pratikte bu haklarını kullanmak yerine pek çok hususta şer’ i mahkemeye başvurarak İslam Hukuku esaslarına göre sorunlarını çözümledikleri görülmektedir. Bolu Ermeni Mahallesi’nden Vanlı Barsam’ın 1839’da ölümü üzerine geride bıraktığı malların eşi Nazlı, oğlu Barsam, kızı Lusen ve Van’da ikamet eden annesi Markarid arasındaki taksimi İslam Hukuku esaslarına göre şer’i mahkeme tarafından yapılmıştır. Bu taksimatı Bolu kadısı Esseyyid El-Hacc Mehmed Tahir Efendi gerçekleştirmiştir.
Bolu’da Türklerle Ermeniler arasındaki sosyal ve kültürel ilişkiler oldukça iyiydi. Türk ve Ermeni kadınlar birlikte kaplıcaya giderlerdi. Ermeni kadınlar da şehirdeki Türk kadınları gibi kapalı gezerlerdi. Bolu’da yaşayan Ermeniler Türkçe konuşmaktaydılar.
Ermeniler her ne kadar ayrı mahallelerde yaşasalar da aynı çarşıda Müslüman komşuları ile birlikte ticari faaliyetlerini sürdürüyorlardı. Yeni Ermeni Mahallesi 46 numaralı hanede ikamet eden tüccar Ohannes ticari faaliyetlerini Taşhan’da Türk komşularıyla birlikte sürdürüyordu. Tüccar Ohannes aynı zamanda sahip olduğu araziye Bolu’nun çeşitli mahalle ve köylerinde yaşayan on beş Türk ile ortaktı.
Ermenilerin Bolu sancak idaresinden, belediye hizmetlerine, ticaret mahkemesi üyeliğinden, orman müfettişliğine kadar pek çok alanda görev aldıklarını görüyoruz.
19. yüzyıla gelindiğinde millet kavramının modern anlamda “ulus” karşılığında kullanılmaya başlandı. Avrupa ülkelerinin devreye girerek Osmanlı hâkimiyetindeki gayrimüslimleri bağımsızlık yolunda kışkırtmaya başlaması Osmanlı Millet Sistemi anlayışını zedeledi. 1829’da Rumların bağımsızlık kazanmasıyla birlikte ise bu sistem dağıldı.
Süme, bu gelişmeler sonucunda ülke genelinde olduğu gibi Bolu’da da Müslümanlar ve gayrimüslimler arsında tesis edilen birlikte yaşama kültürü zarar görmüş oldu diyerek sözlerine son verdi.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu