Yeni yazımda sizlerle bir nevi sohbet etmek, anı paylaşımında bulunmayı arzu ediyorum. Birkaç haftadır Mehmet Doğan Okur-Yazarlık Mektebi’nde hem eğitim programından faydalanıyor hem de gençlerin güzel enerjileriyle, laf aramızda, ben de şöyle birkaç yaş gençleşiyorum. Öncelikle, çok kıymetli hocaların bilgilerine bizlerin kolaylıkla ulaşmasını sağlayan bu eğitime katkılarından dolayı emeği geçenlere teşekkürlerimi sunarak başlamak istiyorum.
Cuma akşamı Yaşamkent Mahallesi’nde bulunan Yedigöller Gençlik Merkezi’ndeki programda gazetecilik öğrencisi genç arkadaşlara çıkışta çay içmeye gidelim teklifinde bulunmuştum. Birlikte çaydı kahveydi derken sohbet iyice koyulaştı. Tabii benim yaşlarımda birisi olunca anılar da bol oluyor haliyle. Laf nereden nasıl dolaşıp geldi de “ce-e” dedi hatırımda değil ama tevafuk üzerine sohbet koyulaşınca, “Hadi size Nimet Teyze’yle yaşadığım ilginç bir günümü anlatayım,” dedim. Bu vesileyle sizlerle de buradan paylaşayım.
Geçtiğimiz yıllarda bir Ramazan günü saha çalışmalarımız kapsamında Hediye Teyze’mizi ziyarete gittiğimizde, aynı bahçe içerisinde oturan ev sahibi Nimet Teyzemizle de bu vesileyle tanışmıştık. Kendilerine tekrar ziyaretlerine geleceğimize dair verdiğimiz sözü tutmak için tekrar yanlarına gitmek üzere yola koyulmuştuk.
Giderken elimiz boş gidilmez diye ne almalı diye düşünürken gördüğümüz kavun-karpuz arabasından ilhamla kavun almaya karar vermiştik. Ancak pek çok büyük marketin önünden geçmemize rağmen, ilginç bir şekilde nasıl girdiğimizi anlayamadığım dar bir ara sokakta gördüğümüz küçük bakkaliyenin önünde duruvermiştik. Bizi o sokağa çekenin ne olduğunu sonra anlayacaktık. Hem kavun ve karpuzun iyisinden böyle küçük esnaflar daha iyi anlardı, değil mi? Dükkanın önünde asılı duran top kümesi dikkatimi çekmişti. Baktım fiyatı da uygun, “Bunlardan da alalım, arabamızın arkasını doldurup çocukları sevindiririz” diye düşündüm. Bakkalın sahibi, topları hayır için aldığımızı duyunca, “Ben de katkıda bulunmak isterim, bunlar da benden olsun,” diyerek verdikleriyle birlikte paramızın yettiğinden çok daha fazla sayıda topumuz olmuştu böylece. Demek ki bu sokağa tesadüfen değil, Allah’ın bizi yönlendirmesiyle girmiş ve bu küçük dükkanı da boşu boşuna görmemiştik. Çocukların hediyelerine katkısı olacak kişinin ayağına kadar gidip onun elinden de kendi hayrını teslim alacakmışız meğer.
Yine yüzümde istemsizce beliren saadetin tebessümüyle tekrar koyulduk yolumuza. Bahçenin demir kapısından elimizde kavunlarla girdiğimizde onların da kapı eşiğinde oturduklarını gördük. Her ikisi de bizleri görünce çok mutlu oldu. Hele hele Nimet Teyze’m o pamuk gibi olan gül yüzüyle bizleri karşıladı. Kirazları, dutları ve ahududuları olmuş, “Yiyin, yiyin,” diye veriyor bize coşkuyla. Biz de mahallenin haylaz küçük çocukları gibi ağaç dalları arasında bir ondan bir bundan iştahla yiyor, bir yandan da onların tatlı dillerinden dökülen güzel sohbetlerini dinliyorduk.
Hediye Teyze ve Nimet Teyze, yarısı dolu yarısı boş bardak gibiler. İkisinin karakteri de birbirinden apayrı. Hediye Teyze bardağın boş kısmını gören, hayatından sürekli şikayetçi olan biri iken, Nimet Teyze ise bardağı dolu olarak gören, onun tamamen zıttı olan pozitif bir insandı.
Beş evladı var Nimet Teyze’min. 84 yaşında, evinin bahçesini ekip biçiyor. Geçen gidişimizde ilk defa Bolu’da ekilmiş enginar görmüş, hayret etmiştim, “Buralarda yetişiyor muydu?” diye. O gün de bahçesinin köşesinde onları ayıklıyor, kışa hazırlıyormuş. Oturduk yanına, gösterdi bize, nasıl soyulur nasıl doğranır diye anlattı, “İşte şöyle şöyle yapacak, böyle pişireceksin,” diye. Uzun uzun sohbetin sonuna doğru bize, “bana bakın, size ne söyleyeceğim hele dinleyin beni,” dedi. Güzel bir nasihat, ibretlik bir hayat tecrübesi dinleme heyecanıyla kulak kesildik bizler de tabi. Sabahleyin komşum geldi kapıma, “Markete gidiyorum Nimet Teyze, ne lazımsa sana alıp geleyim,” dedi. “Yok, bir ihtiyacım, sağ olasın,” diyerek yollamıştım onu. Diyememiştim, “Canım kavun çekti, vereyim parasını da alır mısın?” diyememiştim. Çünkü biliyorum ki benden para almak istemeyecek, ben de buna razı olmayacağım, utandım, isteyemedim işte,” dedi. O anı şimdi bunları yazarken dahi hissediyorum. Bende ve arkadaşlarımda bıraktığı tesiri herhalde anlatmam çok zor olacak. Sanki tüm vücudumdaki hücrelerin gözleri de benimki gibi büyümüş, hazır ola geçen asker edasıyla tüyler diken diken olmuştu. Ve ben bugün dahi kendime şunu soruyorum: Neden karpuz değil de kavun almak gönlüme düşmüştü? Normalde ilk akla gelen karpuzdur ama Allah’ın hikmeti ya, bize Nimet Teyze’nin canının çektiği kavunu kapısına kadar getirtecek ya… İşte her şeyi bir nizam üzere kuran Rabbim, kulunun duasını da yine kulları vesilesiyle kabul ediyor. Bu yaşanılanlara kimi “Tesadüfen olmuş hepsi,” diyebilir. Amma biz İlahi İradenin varlığına inancımızla böylesi denk gelmeleri ancak tevafuk olarak görürüz.
Tabii gençler, onlara anlattığım bu anı sonrası Nimet Teyze’yle tanışmayı çok istediklerini söyleyince, ertesi günkü dersin çıkışında, “Hep birlikte ziyarete gidebiliriz o zaman.” dedim. Cumartesi günü, acaba evde olur mu, yoksa kışları buradaki evini kapatıp çocuklarının yanına yine gitmiş midir?” kafamda uçuşan soru baloncukları geç de olsa açılan kapının ardında pıt pıt patlamış oldu.. Hiç beklemiyordu; yüzünde şaşkınlık ve mutlulukla karşıladı bizleri. İçeri buyur edince, “Hadi girelim, hem senin evinde de namazımızı kılarız.” diyerek davete icabet ettik. Laf aramızda, zaten bizim de niyetimiz onunla oturup sohbet edebilmekti. Gençlere tonton tavrı, Bolu ağzıyla yaptığı nasihat ve anıları ile geçen sohbetinin yanına, ikramlarıyla bizi ağırladı. Günün anısına fotoğraflar çekildik hatta ben onun gençlere yaptığı duayı da kayda aldım anı olarak kalsın diye. Hem o hem de bizler mesut şekilde, yılların izlerini taşıyan emektar ellerinden ve yüzünden öperek vedalaşıp ayrıldık.
Hayat, bize her an birilerinden bir şeyler öğrenme fırsatı sunuyor. Nimet teyzem, yaşına rağmen gösterdiği yaşama ve çalışma azmiyle hepimiz için bir rol model olurken; yeni tanıştığım bu pırlanta gibi gençler ise yeni neslin ne kadar bilinçli, sorgulayan ve insani hassasiyetlere sahip olduğunu gösteriyor. Hani demiştik ya, tesadüf yoktur; biz inanmış insanlar için onun adı ancak tevafuktur. Bunu görmek de nasip işidir. Rabbim, bizleri gören ve anlayan kullarından eylesin. Bu gençler de Nimet teyze de benim nasibim, tesadüfen buluşmadık.