
Gençliği ve İmanı Kurtarmak
Ahmet TÜRKAN
Bugün vahyin çağın insanının ihtiyacına göre yeniden yorumlanması bir ihtiyaçtır. Dünün bilgi birikimiyle günü kurtarmaya çalışmak, insanların değişen sosyokültürel yapısını hiçe saymak, ilahiyat bilimlerinin işlevselliğini azaltacak belki yok edecektir. Oysa “bugün, sahih dini bilginin temel kaynaklardan yeniden elde edilmesi ve bu bilgilerin insan gerçekliğiyle, günümüz insanının hayatıyla, varlık gerçeğiyle irtibatlandırılarak onlarla bütünleştirilmesi gerekmektedir.” Bunu da ilahiyat bilimleri yapmalıdır. İkinci boyutta ise ilahiyat bilimlerinin ortaya koyduğu konu alanının öğretime nasıl konu edileceği kastedilmektedir. Din Eğitimi Bilimi ne dinden geleni göz ardı edebilir ne de çocuğun gelişimini esas alan eğitim bilimlerini. Bu yönüyle Din Eğitimi Bilimi dinin de çok önem verdiği mahremiyet alanı üzerinde düşünmek, öğrenme konusu yapmak, onunla ilgili nitelikli çalışmalar ortaya koymak durumundadır. Çünkü “din eğitimi bilimi dinin mahiyetine uygun olarak insan varlığının bütünü ile ilgilenir, insanın hayatını, hayatın bütünlüğü içindeki yeri ile ele alır.” Din eğitiminin bireyin bazı gelişim özelliklerini görmezden gelmesi, ihmal etmesi, kendi haline bırakması gibi bir işlevi olmamalıdır. Çünkü insanın yapısı bir bütünlük arz eder. Bu bütünlüğü koruyacak, geliştirecek eğitsel önlemlerin alınması gerekir. Nitekim “eğitimde asıl olan, ferdin bedeni ve ruhi bütün yetenek ve ihtiyaçlarının sıra ile değil, birlikte ele alınması ve uyum içerisinde doyurulup geliştirilmesidir.” Din eğitimi bilimi genel eğitimin bu amacına uygun olarak bireyin bir bütün olarak gelişmesine katkıda bulunmak için bireyin ilgi ve ihtiyaçlarından hareketle programlar, ilkeler, kuramlar ortaya koymak durumundadır. Din eğitimi bilimi, din eğitimi ile ilgili gerçeklikleri bilimsel olarak araştırır. Onu tesadüflere, kültürlenmenin gelişigüzel etkisine bırakamaz. Son yıllarda, din eğitimi biliminin katkılarıyla öğrenci merkezli yaklaşımlar, programlar geliştirilmiştir. Ancak ne var ki, ülkenin klasik eğitim anlayışı konu ve öğretmen merkezlidir, normatiftir. Bu anlayıştan din eğitimi de etkilenmiştir. Normatif din eğitimi anlayışına göre din eğitiminin bütün boyutlarında dinin kutsal metinlerinde ve geleneğinde yer alan normlar esas alınır. Esasen bu din eğitimi açısından gerekli ve önemlidir. Ancak bu yöntem tek taraflıdır, teoloji merkezlidir ve öğrenciyi zorlayıcı, kararını kendisinin vermesini engelleyicidir. Bu durum, din eğitimi uygulamalarında bilimsellikten uzak yaklaşımın olduğunu göstermektedir. Bunda geleneksel eğitimin de payı vardır Din eğitimi bilimi normatif yöntemi kullanarak mahremiyet eğitimini öğrenme konusu yapabilir mi? İlahi veya sadece klasik metinler ile mahremiyet eğitimi sağlanabilir mi? Bu sorulara teknik olarak evet denilebilir. Ancak günümüz eğitiminin veya din eğitiminin amaçlarıyla çok örtüşmediği düşünülmektedir. Çünkü “ilahiyatın ve din eğitimi biliminin sadece metinler ve tarih ile uğraşır durumdan kurtulup, bugünün insanı ile uğraşır duruma gelmesi” gerekir. Günümüzde “din öğretiminde, belletici ve baskı altına alıcı bir yaklaşımın yerini, konuları çözümleyici ve yorumlayıcı bir yaklaşım almalıdır.” “Hedef, eğitim olgusunun, öğrencinin, toplumun, zamanın ve çevrenin ihtiyaçlarına göre şekillendirilmesi ihtiyacını karşılamaktır.” Bu, açık toplum olmanın getirdiği zorunluluklar olarak da ifade edilebilir. Artık toplumlar birbirlerine açıktırlar ve birbirlerini etkilemekte ve birbirlerinden etkilenmektedirler. Bundan dolayı da din öğretiminde ezberletici, nakilci yaklaşımı bırakmak gerekir. Çünkü dünya ve insan değişmekte, dünkü problemlere yeni problemler eklenmektedir… Yetişmekte olan nesle sadece hazır kalıplar sunarak onların bu dünyada yaşamlarını başarılı bir şekilde sürdürmeleri beklenemez. Günümüz toplumları, sadece birtakım bilgi ve becerileri kazanmış insanların yanında, düşünebilen, üretebilen bilgiyi problemlere uygulayabilen ve problem çözebilen bireylere daha çok gereksinimleri olduğu gerçeği göz önünde bulundurmalıdır. Onun için, “eğer bir toplum özgür, eleştirici ve üretici şahsiyetler yetiştirmek istiyorsa okulda, öğrenenlere kendi kendilerine anlamlandırabilecekleri bir öğrenme alanı bırakmalı ve hayatta işe yaramayacak bilgileri en aza indirmelidir.
Bu çok yönlü etkileşimin aslında bireyin değerlerini oluşturması, benimsemesi, içselleştirmesi, kontrol etmesi, özgürleşmesi, ahlaklı görünmek yerine gerçekten ahlaklı olması anlamında ona birtakım avantajlar sunduğunu da şöyle ifade edilmektedir: “Kapalı toplumda çok etkili olan toplumsal kontrol, açık toplumda gücünü yitirmiştir. Ahlaki tutum ve davranışlar açısından kendisinden başka bir gücün onu kontrol etmesi, âdeta imkânsızdır (bu, aslında tamamen kötü bir durum da değildir). Yapılması gereken şey, bireyde iç kontrol mekanizmasını geliştirip devreye sokmaktır. Onun için çoğulcu toplumun dindar bireyinin, kendi değerlerini oluşturmuş ve o değerlere göre kendini yöneten/denetleyen, özgür, bağımsız bir kişiliğe sahip olması, yegâne çözümdür. Ancak böyle bir donanıma sahip bireyler, açık toplumda ahlaklı yaşama imkânına sahip olacaklardır.” Din eğitimi bilimi öğrenci merkezli bir yaklaşım ile mahremiyet eğitimini nasıl ele alacaktır? Din gibi, vahiy, sünnet ve gelenek gibi doğruluğu kabul edilmiş kuvvetli kaynakları olan bilgilerin öğrenci merkezli olarak düşünülebilmesi din eğitiminin niteliğini ve nasıl olması gerektiğini geciktirmiştir. Hatta din eğitimi biliminin mahremiyet eğitimi ile ilgilenmediği de söylenebilir. Din ve mahremiyet arasındaki organik bağa rağmen bunun öğretime konu edilmesinin başka problemlere de işaret edeceği tahmin edilebilmektedir. Örneğin mahremiyet eğitimine seküler bir anlayış ile yaklaşmanın da dinin öğretisini anlamada zorluklar çıkaracağının belirtilmesi gerekir. Çünkü “seküler tecrübe, vahyin anlamını kavrayamamıştır.” Diğer taraftan mahremiyet eğitimi ile cinsel eğitim arasındaki ilişkinin veya farklılıklarının ortaya konmasının gerekli olduğu vurgulanmalıdır. Bu konu ise hem eğitim kurumlarının hem de ilahiyat kurumlarının birlikte çözebilecekleri çok önemli bir konudur. Yoksa bahse konu İstanbul Sözleşmesi içerikleri ve serbest bırakılması istenen cinsel tercihler toplumun dibine dinamit koymaktan öte bir anlamı olmayacak, sadece kadına şiddeti önlemek olarak anlaşılması istenen fakat ardında son derece tehlikeli kavramları barındıran fuhşiyatı önceleyen, hayatın cinsel tercihlerden ibaret olduğunu sanan seküler batı yaklaşımları toplumumuzu sarsmaya ve yaralamaya devam edecektir. Sözleşme iptal edilmiş, çıkılmıştır, fakat yan kolları faaliyettedir. LGBT dernekleri aile kavramının içini boşaltmak için canhıraş bir gayretle sokakları sarsmaktadır. Gerek medyadan gerekse siyasi ayaklardan beslenen bu habis ur kesilip atılmalıdır.
Çareler bulunmalıdır.
Çare ise yukarıda belirtmeye çalıştığımız gibi, toplumun asli inanç ve aile yapısını ayağa kaldırmaktan geçmektedir.
Vesselam…
Ahmet Türkan
Din alimlerinin mutlaka pozitif ililmlerde belirli bir bilgi birikimine sahip olmaları gerekir ki dinî ilimlerle harmanlayarak hitap ettiği kitlelere daha faydalı olabilsinler.
Mesela insanın en değerli en kıymetli bir varlık olduğunu analrirken biraz anatomik Bilgi katkısı yaptığında etkinin nasıl güçlendiğini görecektir.
Tâbi bu sırf ilahiyatvilara yıkılacak konu değil belirli bir eğitim seviyesinde olanlarında ilahiyat konusunda belirli bir düzeyde bilgi birikimine sahip olmaları gerekir bu görev herkesin sorumluluğudur.
Sayın Ahmet Türkan Beyin bu enfes makalesi için şükranlarımı sunuyorum